Zızzzttt! Nasıl vizyon ama ?

ı Nasıl

l EMLEKETlN ,én iyi _Turgut« Mwatclıerü_ Yavuz Gök-T

men’dir.. Kitabını bile yazdı.
Özal Sendromu… Gerçi Özal’ın kabiliyetlerini biraz abarttı, zaaflarını
biraz görmezlikten geldi, ama, olsun, o kadar kusur’ kadı kızının kitabında da olur.

Neyse, kimine göre ‘-‘veliaht”, kimine göre “emanetçi sultan” oldu.
Mehmet Peçeciler… Yavuz’u kıstırdım, o şapkadan bu tavşanın nasıl
çıktığını sordum. ` 3

“ “Sayın Ozal’ın
cumhurbey olmaya geç karar vermesinin tek sebebi, kendisinden
sonra ANAP’ın
_başına kimi eçireceğini bi memesiydi…” dedi,
“ANAP’ın ilk gü

° .oaâı sn’ 5 _
-..ri MES lJ 1:_ _

ı ş- KurlhanFŞEl(
vizyon ama?
ş v _ i’ *k ‘k V
Aslına bakılırsaßf ‘l lıaldal’ olan’

ANAP genel başkan ığının (ve baş- _ ‘
bakanlığın) kendisinden esirgenme- -‘
,sini içine sindiıememişti Peçeciler…

Semraanımün İstanbul il başkanlığı
naaday gösterilmesine dellendi, ~ ‘
.”Bu yanlıştır!” dedi, zılgıt yedi.

Daha önce de benzeri bir vukû
atı vardı. Meşhur “suikastli kong- ‘

re”de ANAP’ın Iiboşlarına karşı
anahtar liste çıkarmış, malı götür* müştü. Ozal sinirliydi: “Bu en acılı
(parmağı acıyordu) “nümde, bunu ana yapmayacaktı, beni satmayacaktı…”

***k

hiç vyadırgamıyo
nünden beri kafa- ` – rum. Sekizinci
sında tek isim var- cumhurbeyimizle
dı, Mehmet Keçe- Mehmet Peçeciler

ciler… Hane halkı
ve isyan etti, Ozal meseleyi bir daha gündeme
şetimıedi, Kenan Evren’in muhaleetini bahane etti, önce Akbulufu,

ı sonra Yılmaz’ı tezgâhladı…”

Peki, Mehmet Peçeciler’i niye bu

l kadar seviyor Ozal?

Gazetelere o zaman manşet olmuştu: “Beni tek anlayan kurucu
üyemiz, adaylar arasında en değerli
ve liyâkatli olanı Mehmet’tir. Anç_ak, üzerinde gerici damgası var.
Ustünden bir türlü atamadı…”

evlâdının kaderi
. beraber çizildi. 12
Eylül’den hemen ewel, biri Selamet’in lzmir Senatör adayıydı, öbürü
Könya mitinginde SeIamet’in belediye başkanı…

O “melânet ve musibet” (12 Eylül) Türkiye’nin başına gelmeseydi,
kuwetli ihtimal, yine orada, ya selamet, ya refah vaziyetinde olacaklardı.

En iyi tutkal tarihtir, ayrılmazcasına buluşturur, bir arada tutar.

Vizon sahibi refikaanım, vizyon
sahibi eşine gık bile diyemez!

Son gelişmeleri

‘lı i.
x
.JA
mımw”

?IT Qqtlflere
ozendıgahhauı

H ABERİNİZ olsun, dı ı ‘ı (bilin

meyen numaralar) ararsanız,

konuştuğunuz her saniye
“para yazıyor”. Birinin çağrı cihazını aradığınızda (033), sabahın kör
karanlığında uyandırılmak istediğinizde (072) para venneniz normal,
ama, Ol1’in gevezeliğe, lâfazanlığa,
ahiret sorularına endekslenmesi ya
şaşkınlık, ya hırsızlık… .

O11’i çevirdim, aradığım abonenin adını, soyadını söyledim… “Nerede oturııyor?”.diye soru geldi, s0kağını söyledim. “Hangi semt?” diye sordu/Gaziosmanpaşa mı, Büyükesat mı olduğunu bilmediğimi, oralarda bir yerde olduğunu anlattım.
“Yok oralarda öyle biri…” dedi, suratıma telefonu kapattı.

Yine çevirdim Ol l ‘i, abonenin ismini söyledim, yine aynı sorular soruldu. “Kusura bakmayın, ama, aramaktan bıktım artık!” diye dellendim, “O isimdeki abone kim varsa
numarasını söyleyin!”

Onbeş saniye bekledikten sonra, i

bilgisayara bağlandım, tane tane konuşan makineden numarayı aldım.
Tek kişi varmış zaten… Kronometre
tuttum, böldüm, çarptım, bilinmeyen numarayı bulmak 23.332 liraya
patladı bana…

“Amerika’daki bütün
aptallar beni çok seviyor.
Demek ki, başkanlık
seçimlerine katılsam,`
ezici çoğunluk benden
yana… Beyaz Saray’da
dört yıl keyif çatrnazsam
nâmerdim…”

(Mark Twain, 1897, l
McKin/ey’in’seç/m

‘ ” İ
İGHJBIÜBH
EÇİM heyecanı bitti, partiler üsStü elektronik cazgır Erkal Zengefin işleri kesatlaştı. Ama, dert
deği , Zenger’in dediğine göre kış
aylarında hep böyle olunnuş, mutlaka bir “ikame” bulunurrnuş…
Kulağımıza geldiğine göre, bulunmuş da… “Genç Kanal” adı altında özel’ televizyonculuğa soyunmuş
Zenger… Günde on saat yayın yapıyormuş, cebinden de beş kuruş para

çıkmıyorrnuş… “Nasıl becerdi?” diye sordum, öğrendim.

“Kendi programını kendin çek”

prensibine göre çalışıyormuş “Genç
Kanal”… Televizyonculuğa meraklı
gençler Zenger’in Menekşe So
kak’taki stüdyolarına geliyor, kamera ,

kiralayıp istediği programı çekiyor,
getirip veriyor, sonra da yan gelip
seyrediyormuş… .

. Akıllı adamdır Zenger… Bu kadarı kesmez-onu… Ankara’da açılan
(veya_ kendi açacağı) elden düşme
otomobil pazarlarını, ucuz giyim ve
gıda malzemesi fuarlarını, indirimli
satışları izleyip yayınlayacakmış…

-Bunların her birinde müzikal şovlar

düzenleyip ayrıca onlardan da cukkasını alacakmış… Nasıl akıl ama?

‘Ğir GÜLÖKSÜZ Okul v
günlerini, memurluk, hocalık
günlerini, politika günlerini
bilirim… Hep dürüst olmaya,
adil davranmaya çalıştın,
devletin ulvî çıkarlarını
korudun, kolladın… Ama,
devletin cukkasıyla fakirfukaranın çıkarları her zaman
uyuşmuyor. Raffı Narenciye’nin
açık artırmaya çıkardığı Ataköy
konutları, maliyetlerinin 3-5
misli fiyata, kapan kurnazın
elinde kalmış… İstanbul’un öbür
semtlerindeki yüz kere daha
kaliteli evlerin fiyatlarıysa altıya,
yediye katlanmış… Babasıyla
kızının enflasyon, garibanın _ev
‘sahibi olma hesaplarını bir
dahaki bahara ertelettin galiba…

kampanyasını izledikten sonra)