Yine mi federasyon? Bıktım valla!

` yor, _bir kere de

Yine federasyon? Bıktım valla!

lZlM milletin aklı da, eli de şu
BWederasyon” işine yatmaz.

Yedi yüz yılın alışkanlığı, başkalarına zahmet olmasın diye birileri çıkıp herkesi tek merkezden yönetir, Allah ondan razı olsun, öbürleri
yan gelip yatar, yönetilir.

Sizin anlayacağınız, demokratik
federasyonun yerine Bonapartist
bürokrasiyi getirecek “âlim-i

Kurthan F SEK

dere kulüpler, “Gelin, federas on
kuralım, orada eşit temsil edile im,
federe yetkilerimizin bir bölümünü
ona devredelim, işlerimizi görsün…” _ _

Türkiye idman Cemiyetleri ittifakı kuruldu.

Işleri büsbütün arapsaçına döndürdüğü için de,
on dört yıl sonra
kapatıldı.

*i*
mutlak” (her Şeyi Hafta sonun
bilen), “kadir-i d h b `
mutlak” (her şeyi a Gul,” m. eV.
yapan). birileri çıkıp îvßlde”
mutlaka vardır, halk seçsm’ bu’

göreve hazırdır.
“lafı şu sıralarda çok edili- ~

nesek ne çıkar?”
demeyin…

Kaç kere denediysek, her seferinde yüzümüze
gözümüze bulaştırdık, aklımız kadar,
elimizin de ona yatkın olmadığını
gösterdik, ispatladık.

‘A’ *k i’
Efendim, “federasyon” fikrinin

.Türkiye’ye ilk girişi futbol topunun

peşinden oldu.

1922 yılıydı, birinci cumhuriyete
beşvardı. Otuz yıldır futbol oynanıyordu Türkiye’de… Ama, maçların
gün, saat ve hakemlerinin tespitinde
devamlı maraza çıkıyor, futbol sezonuna “ortalık yatışsın” diye altı
ay ara verildiği bile oluyordu.

“Bu iş böyle yürümez” dedi fe

yurmasaydı, inanın, Türkiye’nin
federasyonlarla
ilgili tatsız tecrübelerini unutmuştum.

dım.

Prensipte karşı değilim valiyi halkın seçmesine… Ama, bunun anlamı üçlüdür. Belediye başkanlığı kalkar, il sınırları dahilindeki bütün yetkiler valide toplanır. Sonracıma, vali
bey, hükümeti ve devleti temsil etmekten çıkar, il sınırları dahilindekilerinin temsilcisi sözcüsü olur.
Ozerklik kazanan ilin adı “eyale ”
olur. Son aşamada eyaletleri “fedarasyon” toplar, toparlar. Onun da
başı seçilmiş devlet başkanıdır,
cumhurbeydir.

“Başkanlık sistemi” dedikleri şeye bayılıyorum. Kapıdan atıyorsun,
pencereden giriyor.

İ.’ LYÂ. 4
ç – #da ŞSŞÇQEAL

\

l / ýr _, .

‘ ..- l 2’ V “
İ*

` .
é. – H,
__ 7

Yine hatırlar

NECMETTİN TANSU ÇİLLER m ‘sm
ERBAKAN EKONOMİDEN ll
EY EKABİR SORUMLU DEVLET
CEMAAT, NİNNİ! BAKANI
(“İYİ” Joker’ ‘ (Hepsi Joker)

Kügtterörü
Sıgır velıası

NAP Genel Başkanı Mesut

Yılmaz son günlerde bayağı

sertleşti. Bağırıyor, çağırıyor,
babayı pısırık, korkak olmakla suçIuyor. Zannedersiniz, 1 Kasım’da iktidar olacak…

Ama, laf aramızda, doğru söylediği “bisürü” şey var.

Hürriyet’ten Mehnıet Güler arkadaşımıza dert yanmış… “Hükümete
terör konusunda tam destek verdik,
almadılar. Adamların umurunda
değil… Şımak’ta olaylar olurken biz
Meclis’te ne görüştük, biliyor musunuz? Sığır vebasını… Anlamak
mümkün değil… lçimize sindirrnek
hiç mümkün değil…”

Ben karışmam, ama, l 1 Mart
1971 Meclis oturumunda da, ithalata getirilecek vergi muafiyetleri görüşülüyordu galiba…

“Sınırsız, kısıtsız iktidar,
sahibini yozlaştırır…”
(William Pitt, 1770)

BÜLENT ECEVİT Tansu Hanım’ın ik1tisat politikası (teorik), sizin 19781979 pratiğinize çok benziyor. Yemez,
yaramaz! O dönemin suç ortaklarından

biri de hasbelkader ben olduğum

yülsünmüyorum, ama, feryat edesim ge

Psikoloiide
“tanri doktora”

ATIRLARSINIZ, kendisine

karşı olağanüstü kongre imza
sı toplayan ANAP’iılar için,
“Bu iş politik değil, psikolojiktir!”
demişti.

_ Derken, kulisteki arkadaşlara,
Demirel’in Türkiye’nin tek kurtuluşunu ısrarla kendisinde görmesine
tepki göstermiş… “Bu vahim psikolojik bir hastalıktır…”

Mazhar Osman’ın lafıdır? “Eskiden streptokok, basilikok bilirdik.
Başımıza peda ok çıkardınız. Siyasetimizde bir e psikolok eksik olsun…” ş

Yorumsuzdur.

II ‘

ozal’ın acı
I

intikamı…

AZİNE Dış-Ticaret MüsteşarlıHğünın bütçesi Meclis Genel

Kurulu’nda kilitlenmişti. Kırk
küsur maddenin her biri için Yusuf
Bozkurt Ozal değişiklik önergesi veriyor, yetmiyormuş gibi, kürsüye çıkıp
hepsi hakkında bir saat konuşuyordu.

Madde başına “500 Gün” eden
bir “philibuster”, yani ”obstrüksiyon”…

Y.B. yine kulislerdeydi eweli
gün… Bilgisayarla döktüğü önergeyi
imzaya açmıştı. Sordular: “Niye bu
kadar çok uğraşıyorsunuz?”

Cevap verdi: “Değiştirmeye çalıştıkları yasayı, göz nuru, alın teri dökerek, ben hazırlamıştım. Piç ettiler,

üç ayda zor çıkardık. Biraz da onlar
ıstırap çeksinler…”

ELEKTRİKLİ

için,

r

liyor: “Kulaktan dolma Keynes’cilikIe iktisat kurtulmaz. Biirrr! Hatun taifesine kulak asmaktan bıkmadın mı? lkiii!”

YlĞlT GÜIİÖKSÜZ “Fon” denilen şey, devletin mali denetiminden
2kaçmanın en kestinne yoludur. Harcayabildiğin kadar harca, hesabını
soran, soruşturan yok… Paıti olarak (EskiCHP) karşı çıkarken iyiydi, hoştu,

elden kaçınca mı kıymete bindi? “Benim fonum

kın yoktu.

güzeldir!” demeye hak