Yer yağmur, gök çamur…

25 Şubat 1994

CUMA

Yer yağmur, gökcamur… a

“LFÜ I.ivane|i’nin’ salı günkü basın
!toplantısını izlerken, kişiliğinin ilginç
ir yanını daha keşfettim.
Çok sakindi. r
“Hayatım saf su ›.
damlacığı berraklığındadır!” derken,
üsbütün sakinleşti.
Ben bu kadar sakin olamazdım. Birisi
çıkacak, orman arazisi üzerine kaçak inşaat yaptırdığımı, 2530 milyarlık villayı
sudan ucuza kapattığımı söyleyecek…
Dövmesem bile, söverdim.
Bunu
Zülfü…
Girdiği çamur banyosundan, tertemiz
çıktı.

yapmadı

*’*’*

İlginç bir seçim kampanyası izlemeye
başladı Dalan…

DYP Istanbul örgütü tarafından terk
edilmiş olmanın getirdiği bir hırcınlığı var.
Hrrçınlıkla saldırganlık ikiz kardeştir.

Zülfü’nün villasının bulunduğu arsanın
kendi döneminde imara açıldığını, müteahhite verilip üzerine 10 villa yapıldığını,
villaların kalitesinin çok düşük olması yüzünden on yıldır satış olmadığını es geçiyor. ZüliîTyü suçluyor.

Ama, minik kurnazlıkları da yok değil…

Fotoğrafçıların kalabalık olduğu bir
yerde Zülfü’ye elini uzatıyor. Zülfü elini

miyor!” deyince,

;w

iri .ûyatına size satayım…” ‘ ”

uzatsa, iki yanağını şapır-şupur öpecek…
Zülfü, “Sizin elinizi sıkmak içimden elçizgi değiştiriyor emen… “Vallaaa, senin orada villan olduğunu bilmiyordum…”

Mâdem yapı kanunsuzdu, senin, benim, onun, bunun ol’ muş, kaç yazar.?
i’*”*

Zülfü takılıyor.
“On yıldır satılamayan villalara 25-30
milyar lira .biçtinizm
Zengin olduğunuz
söyleniyor, gelin, üç

Tıss yok, kıh-kıh var.

Ama, Zülfü kibar… “O 30 milyarı nereden çıkardınız?” diye sormuyor.

Sorsa belki cevap gelir: “Surinamlı
Özel bir falcım var. Her akşam yedi buçuktan sekiz buçuğa falımı okuyor. Geçen gün de, başımda büyükçe bir şapka,
üstümde etekleri yeri süpüren uzun bir elbiseyle örmüş beni… 1V. Murat’a benzetti. villaların fiyatını 0 söyledi…”

Zülfü kibardır. “Ecevit kasketin kaç numara?” diye sorabilirdi o zaman.._._

“En büyük şapka bende… Ozal’ınki
60, Yetim Hüsnü’nünkü 61, benimki 62
numara!’ cevabını alabilirdi.

Sonra da “saçmalıklar” uzayıp giderdi.

Yağmurun yerde, çamurun gökte olduğu bir siyas^ ortamda, tartışmayı kestirip attın… Ben olsam dövmem, ama, söverdim.

eıııer’
günü heıllvesl

AŞBAKANLIK Basın Merkezi, hiç ak
satmadan, her gün, muntazam şekil
de, başbakanlarımızın ertesi günkü
programlarını gazeteler geçer.

Salı günü l7.l2’deki faks mesajına göre, bakanlar kurulu 19.30’da toplanacaktı.
Salı günü l8.33’deki faks mesajına göre,
gıplarcıitı 22.00’ye alındı. Toplantı 2333’de

a ı

DYP’li (dikkati DYP’|i) bir bakan homurdandı: “Ne zaman doğduğunu bilsem,
aradan çıkıp kol saati hediye edeceğim
endislne… Ama, gerek yok, to tan fiyatlarla hepimize kol saati verecek er galiba…
28 Mart sabahı…”

” “Gerçekleri
____…….__ ,alg ‘ birinin» v
– vuracaksan,

bari işi şakaya al da seni
öldürmesin…” (Billy Wilder, 1966)

li “IJ
‘-:›;
İ

s.!

~.
m’

MESUT YILMAZ `
SİYASİ parti liderlerinin hergün

konuşmak mecburiyeti vardır,

sürümden kazanırlar. Çiller’i eleş
tirmene, küçümsemene itirazım
‘ k

Ama, RP konusundaki tavrın
tersime gitmeye başladı.

“Bu seçimlerde oyları yükselebilir, ama, geçicidir…” diye kelâm
buyurmuşsun…

Sonra eklemişsin… “Milf mutabakat hükümeti, ancak erken seçime idilecekse kabûlümüzdür…”

yları yükselmişse “yükselmiş” demektir. Belediyelerde 5 yıl
vâde verilecek demektir. Neresi
“geçicWt
,Milli mutabakatın (ulusal uzlaşma) silah zoruyla sağlandığı bir 0rtamda doğdu ANAP… En sivilleriydi, aradan çıktı. «

Ricam var. Çok, ama, çok yanlış anlaşılabilecek, alestalara dâvetiye çıkaıtacak konuşmalardan sakın… Sürümden kazanmaya çalışan, kaliteden düşer.