Yarın 23 Nisan meclise tekrar doluşuyor insan

I k *k

Nefret ve korku bir yana, yüce meclisin yapısı ne zaman nasıl değişti ki, şimdi değişsin?
Eski meclislerimizin en ünlü milletvekili
Buşo’ydu. “Milli mesele” gündeme gelince hırçınlaşır, kürsüye fırlardı. Dayak yediği
gün ne dedi?

a. Sizin gibi, Müslüman mahallesinde salyangoz satmıyorum, Hıristiyan mahallesinde
kandil simidi satıyorum.

b. Osmanlı Bankası ne kadar Osmanlfysa,
ben de o kadar Osmanlı’yım.

c. Diniıne küfreden bari Müslüman olsa.

d. lki dinde sünnet var, seninki hangisi?

e. Hepsi.

2 Kozmidi efendi vardı eski mecliste… Sal
dırgandı, ağzı bozuktu, cırt-pırt lâfa karışır, sataşırdı. Maliye bakanına dış borçlanmalar yüzünden “cani” deyince, sözünü geri alması istendi. Nasıl istendi?

a. Hatırım için lütfen sözünüzü geri alın.

b. Lâfını geri al lan gavur!

c. Yedirmeyiz bu memleketi, sus lan!

d. Biraz ağır konuştunuz, tevil edin.

Meşrûtiyet meclisinde “etnik özerklik”
vardı. “Resmi dil Türkçedir, herkes
onu konuşsun!” denilince, biri kalktı, “Herkes bildiği gibi konuşsun, 0 dilde yazsın,
gazete çıkarsınl” dedi, dayak yedi. Kim?
a. İstanbullu Kozmidi
b. Pötürgeli Halil
c. Şırnaklı Reşo
d. Kod adı “Bahtiyar”
Serfiçe meb`usu Buşo efendinin ilginç bir
lâfı vardır: “Milli hâkimiyet Türkçe dili üzerine bina edilemez!” Tokat mebusu
İsmail efendinin ona cevabı vardır. Ne?
a. Biz Türkçe öğretelim diye uğraşıyoruz
monşer.
b. Eytişimsel özdekçilikte bile dilde kosmogoni vardır.
c. Ne diyon lan.
d. Aman efendim. teveccühünüz.

5 Dersim mebusu Lütfi bey,, emniyette iskence yapıldığı iddiasındaydı. Sökülen tırnakları, kanlı sopaları “delil” olarak meclise
sundu. Meclis dalgalandı. “Başka delil var
mı?” diye soruldu. Gümülcine mebusu İsmail bey de, aldığı tıp raporunu sunmak istedi.
Niye sunmadı?

a. Çok konuşmaktan adli tıp raporunu evde unuttuğu için v

b. Partisinin büyükleri susmasını istediği
ıçın

c. Adli tıp raporu Fransızca yazıldığı için

d. Raporun bulunduğu çantasını kaybettiği
ıçın

Yarın 23 Nisan

meclise tekrar
doluşuyor insan

RKEN seçimden hem korkarım, hem

nefret ederim… Mâlûm, nefretin

“tek yumurta ikizi” korkudur.

Korkarım, çünkü, nefretleri, kinleri,
korkuları beraberinde getirir.

Meselâ, 1 Mayıs 1945 tarihli TBMM açış
konuşmasında, İsmet İnönü, 1947 seçimlerinin normal zamanında yapılacağı sözünü vermişti. Demokrat Parti, paşanın sözünü senet
bildi, örgütlenme çalışmalarını ağırdan aldı.

Ama, tedbirini de aldı. lki ayda, 34 il; 160
ilçe örgütünü kuruverdi.

Panikleyen CHP de seçimi erkene, 21
Temmuz 1946’ya aldı. v ,

Karşılıklı hakaretleri Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay başlattı.

“Demokrat Parti, bir siyasi parti olmaktan çıkmış, nifakçıların, yıkıcıların,
inkârcıların ve intikamcıların hareketi
hâline gelmiştir…”

Sövüşmeler, küfürleşmeler tırmandı.

i’ i i’

Erken seçimden korkarım. çünkü, devletin
gücünü elinde tutanlar, basın sansürünü de
getirir. Meselâ, Falih Rıfkı Atay’ın Ulus’taki
yazısına Celal Bayanın cevabını yayınlayan
Yeıtıi Sabah ve Gerçek gazeteleri kapatılmış ı.