Yalan Söylemek, Anlaksızlık Değil, “Devlet”imizin Temel Direğidir!

DÜ”AN’”Üİ`AN`”YERDE`”” ‘

YORUM

‘ YALAN SÖYLEMEK, AHLÂKSIZLIK DEĞİL,
“DEVLET”İMİZİN TEMEL DİREĞİDİR! ‘

Yukarıdaki lâfı ben etmedim. Alexander
Solzlıenitsyn etti.

Kendisi iyi edebiyatçıdır. Barınıp yemlendiği, yeşerdiği, çimlendiği, yaltaklandığı, adamdan sayıldığı, itibar gördüğü, sonra kızıp dışladığı bir sistemin

Sistemi eleştirdi. “Nobel Edebiyat Ödülü”
aldı.

Dansı yerli dostların başına!

v: a: t

“Devlet” yalan söyler mi? Elbette söyler!

“Devlet” dediğimiz şeyi, devlet başkanından, başbakandan, üst bürokrattan, siyasi polisten, başhekimden, düzmemurdan, başçavuş
ve şerefsiz onbaşıdan, kadrolu imamdan soyutlayamazsm…

Herkes ve hepsi yalan söyler. Yalan
söylemek, herkesi keıize getirmek, “devlet”in şânındandır.

Nasıl mı?

a: v: v›

Watergate soruşturmasını yürüten Özel savcı Leon Jaworski,
ABD devlet başkanı Richard Nix0n’dan rica etti.

“Beyaz Saray’da 64 adet teyp
bandı varmış, savcılığımıza iletiver…”

Nixon direndi. Bantların ulusal güvenlikle
ilgili olduğımu, başkanlık yetkilerini kullanarak bunları kimseye vermeyeceğini söyledi.

Ama, Amerikan kamuoyu huylanmıştı. Ne
vaıclı o bantlarda?

Hiiiçççe
Muhalefet partisi Demokratların telefonlarının dinlenmesi, 0 partiye bağışta bulunan
işadamlarının FBI ajanlarınca ölümle tehdit
edilmesi, telefon konuşmalarını bağlayan bir
kadıncağızın çocuğunun kaçırılması, şahitlerden birinin vurulması, ?soruşturmayı kapatm!” emi-inin bizzat Nixondan çıkması gibi falans-iilarıs şeyler… g, ı.

t ‘k v:

Arada.rı zaman geçti. Nixon kıvırttı.

“Tanrı şahidimdir, bantlarda bir şey yok…”

Bütün bu olaylar gelişirken, ABD başkan
yardımcısı Spiro Agnew, Nixon’un baştetikçisiydi. Basına pislik kusuyordu. “Aşşağılık adi
herifler, yalancılar, müfteriler, şeref ve haysiyet cellatları…”

Yardımcısından çok etkilendi Nixon… Yaylım ateşi açtı. Washington Post muhabirlerini.
gazete sahibini, genel yayın müdürünü, Amerika’nın yüce çıkarlarına ihanetle suçladı. Sonra
da son kozunu oynadı.

150

“Alın bantlarınızı, kafanıza çalın, kıçınıza
sokun…”

Ama, küçük bir kumazlık yapmış, gonderdiği bantlann 17 dakikalık en kritik bölümünü
FBI bürolarında sildirtmişti.

Haber duyuldu. Spiro Agnew, Washington
Postu aradı.

“O kadın patronunuza söyleyin… Yayınlarına devam ederse, 0 gazetesini katlar, büker
orasına sokarız..”

i: v: v:

Bu kadarı fazlaydı artık… Adalet çarklan
dönmeye, öğütmeye başladı.

Maryland valiliği sırasında Agnew`un müteahhitlerden aldığı bütün rüşvetlerin,
cukkaların, ödemediği vergilerin
1.032 sayfalık dosyası çıkıverdi
ortaya…

“Nolo contendere” (itirazım yok) hakkını kul\ landı. Önce istifa etti,
sadece hırsızlara yarayan pişmanlık yasasından yararlandı, yatacağının en azını yattı.
“O bantlarda bir şey yok!” sözlerine önce inanan Cumhuriyetçiler, gerçi rüşvete, yolsuzluğa, üçkâğıtçılığa karşı değillerdi,
ama, caıılarından aziz başkanlarının kendilerine yalan söylemesine bozulmuşlardı.

Temsilciler Meclisi’nde, Nixon’un devlet
başkanlığından azledilmesini de içeren soı uşturma raporu, 412 lehte, 3 aleyhte oyla kabul
edildi.

Azledilip hapse girmektense, ertesi gün istifa etmeyi tercih etti Nixon… Yoksa, üst meclis
Senatdda, dolmalık kabak gibi oyacaklardı.

Çıkıp “Tamam ları! Yedim, yedirdirn! Vaa
mı itirazınız?” deseydi, başına hiçbir halt gelmezdi. Yalan söylediği için okka altına gitti.

soruşturmaya “hayır” diyen üç kişinin üçünün de vergi kaçakçısı olduğu, nice sonra ortaya çıktı. Uzunca hapis yattılar.

v: ‘tr -r

Sizin duymaktan, bizim yazmaktan bıktığımiz lâflara bakın…

“Örtülü ödeneğin nereye harcandığını söylersem savaş çıkar…”

Gevezeliğe devam…

“Adam olsa söylerim de adam değil…”

‘k ı- v

“S.P.” rumuzu… Selçuk Parsadan… Suna
Pelister… “S.P.”ir0?

Tarih tekermr mü ediyor acaba?

Nlll DEFTERİ

NECMETTİN ERBAKAN (Monolitik bir partinin. “partisini bağlamayan ‘
lallar edebilen genel başkan”ı olarak, dünya siyaset tarihine geçtiği
için) ….. .. ..D ,
ŞEVKET KAZAN (Erbakan’ın sozleri sadece kendisini bağla ‘ diye- r
rek, “alternatil Iider”liğe savunduğu için) 0
ŞEVKİ YILMAZ/TEMEL KARAMDLLA LU (Son zamanlardaki Â
lüzumsuz çıkışlarıyla, “BÇGnin RP icindeki Truva atları” enzetmesini ziyadesiyle tıakkettikleri için) .. l
BULENT ECEVIT (Türkiye’nin son 100

DSPnın grup toplantısını, Baykal’a çalarak açtığı için) ..

MESUT YILMAZ (Nükleer enerii santrallarına aydın kamuoyunun des- *
teğini sağlayabilmek amacıyla “Bu kıs elektrik kesintisi olabilir” ga- ğ
zını atıp gündemi şaşırttığı için

TANSU ÇİLLER (“Bu kış komünizm gelecek! diyen Celal Bayar’a 4
özenirken, “Bu yaz demokrasi gelecek!” diyerek, hem bedelleri hem v
mevsimlerisaşırdığıiçin) .0 İ

MAHMUT ÜLTAN SUNGURLU lAvrupanın bize karşı peşin hiıkumlu z
olduğunu söylerken, ilk adalet bakanlığı günlerinin de “esbab-ı muci- ,
be” olabileceğini unuttuğu için) .. `
RP (Kadayıi-küneie-mercümektasulye dortgeninde hububatbakliyat i
ikilisine takılıp siyasal beyinlerini karbonhidrat dumuruna uğrattıkları
için) …. .. .D

DENİZ BAYKAL I HUSAMETTİN CİNDORUK .RAPORLU

İŞTE ŞİMDİ OLDU SAYIN…
AHMET KENAN EVREN

(Değmesin suluboya)

r’

Askerliğirıe, genelkurmay başkanlığına, cunta liderliğine ve yazarlığına elbette
itirazlarım var.

Ama, gün, “itiraz günü”, “muhalefet günü” değil artık…

“Takdir günü”, “övgü günü”…

3 Kasıın Pazartesi günü Ankara Gazi Mustala Kemal Bulvarı No.8 Kai 7’de saat 18’de açacağın suluboya resim sergisinin davetiyesini alınca çok duygulandım,
heyecanlandım.

Bütün 1402’lik arkadaşlar da gurur duydular.

Arkadaşlardarı biri sordu. “Resim kabiliyeti nereden geliyor?”

Hemen davetiyenin arkasını çevirdim, biyograiinln “resimle ilgili” bölümünü
bir solukta okudum. Etkileyiciydl, çarpıcıydı.

“İlkokul döneminde resime karşı özel ilgi duyan Evren, 1929 yılında Ma›
nisa Ortaokulunda parasız yatılı olarak öğrenimine devam ederken, üst sınıltan bir öğrencinin yaptığı karakalem resimlerden etkilenmiş, bu öğrenci ile resim öğretmeninden bu konuda bilgi almış ve resim öğretmeninin teşvikiyle
karakalem resim yapmaya başlamıştır. ,_

Evren. o tarihlerde daha çok portre üzerine çalışmayı tercih etmiş, bu
arada yağlıboya resimlere de merak sarmış ve az sayıda yağlıboya çiçek resimleri yapmıştır.

Daha sonraki okul hayatında. maddi sıkıntıdan dolayı yağlıboya çalışmayı bırıkan Evren, Topçu Okulu’ndan subay olarak mezun olduğu 1940 yılına
kadar yalnızca karakalem resim yapmıştır.

ll. Dünya Savaşı’nın başlangıcından itibaren. cumhurbaşkanlığından ayrıldığı 1989 yılı sonuna kadar olan dönemde ıresim çalışmalarına devam etme
imkânını bulamayan Evren’in, Marmaris’e yerleştikten iki yıl sonra, icinde taşıdığı resim yapma arzusu tekrar eanlanmış ve Marmaris Lisesi Resim Ögretmeni nezaretinde önce karakalem, daha sonra yağlıboya çalışmalarına yeniden başlamıştır. Bu arada, askerlik hayatı sırasında tanıdığı emekli asker
Ressam Nejat celik’le birlikte haftada iki gün resim çalışmalarını sürdürmüş
ve gerek resim öğretmeninden, gerek Neial Çelik’ten oldukca yararlanmıştır…”

Pasam, eski rnağdurlarınız olarak. hepimız senınle gurur duyuyoruz.

Serginizin açılışına yetisebilmek için bütiın İslerimızi askıya aldık.

1136-K’da oradayız..

Aramızda para toplayıp paha biçilmez eserlerinden binnı satın alatıllır. ”devre
mülk” mantığıyla evlerımizin duvarlarında gezdırebilıriz…

Tempo 44 ‘ 1997

_ veto etti

ll

EŞİ

CUMHURİYETİN BAYRAMI MI?
ERBAKANTN DOĞUMGÜNÜ MÜ?

Cumhuriyet’in kuruluşunu
dün kutladık. Herkesin “cumhuriyetçi”, “laik”, “milliyetçi “,

“inkılâpçf, “halkçı” ve “devletçi” olduğu bir ortamda karar
sız olmamak mümkün değil…
Neyi kutlayacağız?

nıluşıınu mu?

yaşgıînüııü mü?
Tarih tesadüflerdeıı ibaret
tir netekim?

n Cumhuriyetin gelmekte olduğunu ilk anlayanlardan

biri Padişah Vahdettin’di.

nan kalabalık ne bağırdı?
a. Yankee Go Home

b. We Love England

c. Prosit

d. Geldikleri gibi giderler

işgalci kuvvetler İstanbul’a
girer girmez seçilmiş mecliAtatürkçü cıınılıuriyetin ku- İ. si dağıttılar. Vahdettin ağlamaya, sızlanmaya başladı: “EcÜıımbuıivetten tavstamam .î f nebiler pek bir aamasız… Çok
yıl sonra doğan Erbakan’ın

tazyik yaptılar!” Mustafa Ke
f mal de 3 Şubat günü, “çok gizli

l

ve özel” olınak kaydıyla, Samsun’a gitmek istediğini padişaha duyurdu. 4 Mart 1919’da
. Samsun’a kim çıktı?

a. Rauf Orbay

b. Damat-ı Hüma

“Caydırıcı tedbir” ola- yıın Enver Paşa
rak ne yaptı? c. Karadeniz mebusu
a. Atatürk’ü Samsun’ ‘ _ ı Mesut Bey

a gönderdi. ‘ d. 200 İngiliz bahriye

b. Mabeyincibaşı
Tevfik Bey’in tayinini

c. Enver Paşa’nın vekâletini asalete çevirdi

tüne imza atmaya başladı

e. Hepsi

E Türkiye’ye gelen “hilafet”
değil, işgal donanmalarıydı.

İttihatçı milletvekili Şefik Bey

sinirlendi, seçilmiş meclis için,

askeri

E “Türk’ün
/ ş tek dostu
ta
kendisidirl” Padişah

Vahdettin, özkızı Sabid. Fermanların altına değil. “

“Beni buradan tek şey çıkarır!” ~_

dedi. Neydi?

a. Üçlü kararname

b. Süngü

c. Rica=

d. Kıyak emeklilik

a Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl bölüşüleceğini

“yerinde görmek ve tetkik et
mek için”, 7 Kasım 1918’de, 18

kişilik bir İngiliz heyeti Türki- j muhabirine ne buyurdu?

_veye geldi. Padişah Vahdettin, ‘

Pera ve Tokatlıyan otellerinde
kendilerine 80 oda ayırttı, misafir etti. Çırağan avlusunda
ayrıca görkemli bir ağırlama
töreni yaptı. Yetmiyormuş gibi.
bir de gösteri yaptırttı. Topla

lama: 4.1 1997

`P (9 `9 (9 “P (İT ‘q (8 ‘q (Z “9 ll

ha`yı Mustafa Kemal’e verecekti, ama, 8 Haziran 1919 günü
Yıldız Sarayı’nda yangın çıkınca, nikâh da suya düştü. Yangın yerine ilk kim yetişti?
a. İstanbul itfaiyesi
b. İttihat-Terakkfnin suikasçileri
c. Dolmabahçe önünde demirli
İngiliz donanmasının ünlü “fire-teanı”leri
d. Damat adayları
Babamn iki vazifesi vardır.
Çocuklarını korur, çocuklarının annesini becerir. 15 Temmuz 1919’da, Padişah Vahdettin, Morning Post gazetesinin

a. Ya kurtulacağız ya
kurtulacağız

b. Enflasyon % 22’ye
düşecektir

c. Beni ebediyyetler etmez
istiab

d. Ben halkımın babasıyım

SİBİİSİM
!BİR .iŞEM ”

(Yeni TBMM Anagrımhnnız)

HİKMET ÇETİN
HİÇ. MİT. TENEKE
(“E” Joker)
HİKMET çETiN
“METH” İÇİN KEKO
(“O.K.” Joker)
HİKMET ÇETİN

MWÇİ KEHANEl
FA” sokan
HİKMET çEı1N
“HİT’ EMANETÇİ
(“A”Joker)
HiKMErçETiN
HEMEN TETİKÇİ
(“E” Joker)
HİKMET ÇETİN
RUTİN MEHMETÇİK
(“RUM” Joker)
HİKMET ÇETİN
TEMKİNLİ TEHCİR
(“İRİ” Joker)
HİKMET ÇETİN
ÇOK MİHNET ÇEKTİ
(“KOÇ” Joker)
HİKMET ÇETİN
_EN HAM TETİKÇİ
(“A” Joker)
HİKMET ÇETİN
(Hepsi Joker)

–ı=ızışmı~~ ››››

KURTHAN FİŞEK

HAFTANIN HİKMETİ

İ “Köle sahiplerinin kölelerine
bırakabilecekleri tek miras,
isfikbcıldeki umutlarıdır…”

(Albert Camus, 1946)

BABA’NIN 60
BORSALİNO ŞAPGASI

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin coşkulu açılışı vardı geçen
hafta…

“Baba” gonuştu, başkanlık
sisteminin faziletleıini anlattı.

Çıkarken yine şapgasırıı kaptırdı.

Kapan Bülent Akarcalfydı.

“Baba” gittikten sonra, babanın şapgası bir öğretim üyesinin
gafasından öbürünün gafasına
geçti. Hoca takımına eğlence
çıkmıştı.

Toktamış Ateşle Mete Tunçayın “şapgalı” fotoğraflarını
gördüm.

Resmen gomikti ikisi
de… “Serpuş” büyüktü,
oturak gibi başlarına geçmişti, neredeyse burunlarının üstüne iniyordu.

“Bu şapka bize büyük
geldi?” dediler.

İsmini bilmediğim. (öğrene
b

l
i
l
l

Sekiz yıllık ilköğretimin ilk gününde, “yurttaşlık” dersinin giriş cümlesinde, naklen gelen öğretmen, ev ödevini titizlikle yazdırmış…

“Vatandaş, istikbal ve hükümet kelimelerinin anlamlarını yazıp yakın
çevrenizden örnekler verin…”

Küçük Reşo, babasından yardım istemiş eve gelince… “Bak oğlum” demiş
babası, “Vatandaş halk demektir. Meselâ, bizim evde ben vatandaşım. Hüv
kümet İdare edendir. Yani annen… İstikbal de gelecektir. Bu evde de istikbal, sen ve küçük kardeşindir. ”
Tam o sırada, bir yaşındaki kardeşinin ağlama sesleri gelmeye başlamış, küçük Reşo hemen kardeşinin
yanına koşmuş, sonra seslenmiş babaSlnêl…
“Koş vatandaş, koş… Hükümeti
uyandır.. Bizim istikbal bok içinde!”

mediğim bir öğrenci espri yaptı.

“Başkanlık sistemini suspus
dinlediler, başkanın şapkası
kendilerine uyar Im diye baktı*lar. Uymadı. Başkanlık şapkasının kimin kel başına uyduğu

baştan belli değil mi?”

Merak eden varsa, sayın
Cumhurbaşkanımız “60 numara

Borsalino şapga” giyer.
Bir tek de ona uyar.

i