Ya soğanın, ya timsahın bitmek bilmeyen gözyaşları

. iê) Mayıs iîêßâê

wwx-ıımm

Ya soğanın, ya timsahın

bitmek bilmeyen gözyaşları”

EMSOL lideri
Bülent Ecevit, 13 l
Mayıs 1996 Pazartesi günü. l
Merzifon’dan Ankara’ya dönüyordu. Yolda, Türkiye’yi l
tüketen ürpertici bir manzarayla karşılaştı. l

Köylüler ağlaşıyordu. ı
Kuru soğanlarını satamamışlardı, ellerinde
patlamıştı.

Rakik ve yufka yüreklidir Bülent
bey…

Köylülere sordu: “Soğanınızı
kaç paraya sattınız?”

Köylüler anlattılar. Bire bin kattılar. “SoyuIuyoı-ıız!”

Ecevit çifti duygulanmıştı. Hemen
390 kilo soğan satın aldılar.

Atla deve değil… 2 milyon lira civarında bir para…

i**

Orada takıldım… Bu kadar soğanı Bülent bey ne yapar?

Mutfaklarına soğan-sarımsak girmediğini bildiğim için, neredeyse yarım ton soğanın hâli ne olacak?

Öğrendim. Büyükçe bir bölümünü Tansu Çiller’e hediye etmiş…

O kadar soğanı o ne yapmış?
Kabuklarını soymuş, doğramış,
halkımıza ve kendi partisinin
grubuna dağıtmış…

Peki, sonra ne olmuş?

Noooolacaaaaak? Önce halkın
karşısına çıkıp ağlamış. ..

“Ananız, ablanız, bacınız
karşınızda! Veremeyeceğim hesap yoktur. Uzüldüğüm tek
şey, sizler için, Vatanım, memleketim için verebileceğim tek
bir canımın olmasıdır. Ol deyin
öleyim!”

“Geberl” dememiş seçmen kalabalığı…

O moral kuwetiyle, DYP grubunun karşısına çıkıp, orada da, soğanın ve timsahın gözyaşlarını dökmeye devam etmiş…

“Devlet sırrını açıklamanın
cezası 5 yıl hapistir. Mesut beni suç işlemeye tahrik etmesin… Kendisi bulsun, ısbatla
sm, açıklasın… O örtülü ödeneğin nasıl harcandığını açıklarsam, dünya savaşı çıkar…”
Kürsüden hüngürtüler, gözyaşları… Salondan ağlaşmalar… Keko
cenazesindeki sızlanmalar. ..

**ki

Çiller “yolun sonuna geldi”
gibi görünüyor.

Kendi akademik namusunu, vatan namusuna benzetti.

“Beni yok etmeye çalışıyorlar. Ben sizin için varım! Var
mıyım? Varım! Vaa mı bunun
başka çaresi? Yoookkkkk…
Ben sizin ananızım, bacınızım.
gaconuzum, profesörünüıüm…
Benim namusum. vatanın namusudur…”

DYP grubu Florida bataklıklarındaki tirnsahlara dönmüştü.

Herkes “ağlar gibi” yapıyordu.

Timsahın gözyaşlan…

DSP destekli soğan ağlaması…

*i*

Çiller’i hiç tanımadım.

Nasıl profesör olduğu konusunda
kulağıma bazı şeyler geldi, akademik
terbiyem söylemeye müsaade etmez…

Ama, rektörlerlmden biri sordu:
“Bu kadın söylediklerine inanıyor mu?”

Bilge Junius’un 1769 yılındaki
sözleriyle karşılık verdim.

“Hıristiyan papazlarıyla biziın politikacılann ortak özelliği
çoktur. Başkalannı ikna etmeye çalışırken, kendi zırvalarına
kendileri inanırlar…”

Salı günü tekrar beraberiz. Bu sefer Aziz Nesin’le…