ukurova’yı bırak, Çukobirlik’e bak

ANGl akla hizmettir bilinmez,

herkes Çukurova Holding’in

derdine düştü. Yok Uzan familyası avanta dağıtıp hisse topluyormuş, yok hissedarlar direniyormuş, yok
Sakıpağa paylarını satmışmış…

Konuyla ilgilenenlerin tatlı telâşına
bakılırsa, zannedersin, sözü edilen megamilyarlar onların cebinden çıkıyor,
megatrilyonlar onların cebine giriyor.

Hiç ilgilenmedim “Çukurova Holding Olayı” dedikleri şeyle…

lgilenmedim, çünkü, vizyon sahibi
değilim… Ne 0 kadar param var. Ne o
kadar parayı sayacak aritmetik bilgim
var. Ne 0 kadar parayı kimin ne yapacağını, nasıl harcayacağını bilecek kadar iktisat bilgim var.

“Vızyonsuzluk” işte…

‘k ‘k *k

Çok daha mütevazi ölçeklerde “Çukobirlik” ilgilendiriyor beni… Aynı bölgenin çocuklarıdır kendileri… Holding
olanı özel şahıslarındır, beni ilgilendir Ama, “birlik” olanı sanayi-ticaret
bakanlığının vesayet denetimindedir,

devlet adına alım, satım, üretim yapar.
Yani, devletin ta kendisidir.
Adana-hha büromuzun tesbitlerine
göre çok şeyler oluyor orada…

Kurfhan F SEK

cuııurııııaııı lıırak, cuııuııırıııre ııaııı

o 6 Eylül 1991 günü, tesislere giren
hırsızları teşhis edebileceği için,
kapı bekçisi Zahit Avcı işkence sonucu
öldürüldü. t
9 Sanayi muhasebe müdürü, finansman müdürü ve hukuk müşaviri .bıçaklandL Yeni genel müdür Sedat Doğan yolsuzluklann üstüne gidince, olaylar tırmanmaya başladı. Makine
enerji müdürünün bıçaklanmasından
hemen sonra ikmal müdürü kaçırıldı,
23 gün sonra salındı.
ß Mâmûl geliştirme müdürünün evi
basıldı, öldürülen köpeği bahçedeki ağaca asıldı.
9 Başpuantör vuruldu, genel müdürün kayınbiraderi silahlı saldınya
uğradı, genel müdürün oturduğu apartmanın camlan “bir gece ansızın” şangır-şungur indirildi.
6 Kaçırılan ikmal müdürünün yerine gelen yardımcısının arabası tarandı, iki şarjör dolusu boş kovan bulundu, failler bulunamadı.
‘A’ ‘A’ i’

Enflasyonun yüzde 37 puanlık sonımlusu dağdaki eşkıya arama-taramaları olabilir. Böyle buyurdu Apo!

Eşkıya şehirde aranırsa birkaç puan
daha kırpabiliriz…

BÜLENT çiziyor I

` .
k…

Malqtetin
şartı mızah!

İRİNE kızarsan, ona etkili muhalefet edemezsin… Alay et, yerin
dibine batır, rezil-rüsvâ olsun,
amacına ulaşırsın…
Eski adı Mekteb-i Mülkiyei Fünûn
. u Şâhane olan SBF’nin talebeleri neşeli

bir ceride çıkarıyor. Sine-i Mektep…
Televizyon reklâmlarından yola çıkmışlar, vaktiyle “o güzelim” tâbir edilen okul maytapta… Oğrenci dekanı
arıyor, muhabbet başlıyor.

– I i günler, hizmetlerinizle ilgili
bilgi almak istiyordum.

– Tabi, buyrun. __

– Diyelim ki ben Universite sınavını
kazanamadım. Ama b*k gibi ram
var. Okulunuza kayıt yaptırabi ir miyim?

– Valla şimdi ikili eğitime geçildi.
Birinci basamak puanınıza bakmak lazım.

– Peki, benim kalacak yerim yolGa,
bana kalacak bir yurt ayarlıyabiliyor
musunuz?

– Maalesef.

– Ya sınıflann durumu nasıl? Kalabalık oluyor mu?

– Bu hangi dersi aldığınıza bağlı.
Benim dersime kimse gelmiyor.

– Peki ya, not sistemi nasıl?

– Birinci sınıfı biraz zor geçersiniz.

– Kültürel ve sosyal etkinlikler ne
durumda?

– Hö?

– Uygulamalı, bilimsel ve tarafsız
bir eğitim yapılıyor değil mi?

– Henüz değil.

– O halde sizde fotokopi var, to il
var, kimlik kontrolü var, parmalıtılik
var…

– Siz ne diyorsunuz lan beyfendi?

– Orası HARVARD değil mi?…
Burası üniversite… Annelerin, ba
baların çocuklarını sokmakliçin bu- _.

runlarından soluduklan, geberdikleri
üniversite… Gim1eyi başarana dört yıl
sonrasına vâdeli diplomanın verildiği,
talebenin alay ettiği bir üniversite…

MESUT YILMAZ

Once “İLK-SAN” dedin, DYP’nin
üç bakanını birbirine düşürdün…
Baba istediği kadar “Ben yaptım, vaa
mı itirazı olan?” desin, o üç bakan,
bundan böyle, bıraktım selamlaşmayı, yağmurlu günde bile birbirlerine
su vermezler… Arkasından “ZİRBANK” dosyasını araladın, ortalık yine toz-duman oldu. Buraya kadar
harikaydın, muhalefet partisi lideri
olarak 10 üzerinden 10 aldın…

Sonra da gittin, bir çuval inciri
berbat ettin… Yakışıksız şekilde…
ZIRBANK dosyasını açmadan önce
Coşkun U|us0y’a telefon açıp tehdit
etmişsin… “Hemen istifa et… Yoksa
senin de başın ağnyamk…”

edenlerin hükümet olduktan sonra
bürokratlara ne yapacaklarını düşünmek bile istemiyorum…

Muhalefetteyken bürokrat tehdit.

“Karanlıkta kaldığınıza üzülmeyin… Dünyanın bir yerinde, nasıl

olsa, güneş pariıyordur…”
(Evelyn Waugh, 1955)