Uçuk kuşlar uçun, Roma’ya doğru!

Kum !EEK . .
Ucun kuşlar uçun
Roma’ya dogru!

AZETELERl okuyorum. televizyonları izliyorum. radyoları dinliyorum. elbette kesmiyor.

lstilıbarat servisindeki dedikodıılara kulak nıisafiri oluyorum…

Yakalanan sahiden Apo mıı? larle edilecek
mi?

Fatih Altaylı’nın sevimli cağrışırıııyla. Massimo D’Alema, cidden “Maksimum Dallama” mı?

Apdnun iade edilıneyeceği anlaşıldı. Noolacak şimdi?
i’ i’ i

Gensoru problemleriıııiz var.

Hiiküıııeti (lüsiireliııı nıi?

Düşürürlerse, kendilerinden biri lıükümet kuracak…

O ne yapacak?

Apo’yu o da geri alamayacak…

Bırak. mevcut lıiiküıııetin elinde patlasııı…

i’ û û

lsmet Sezgin ağabeyimizle lsmail Cem
dostumuz Roma’ya uçtu.

`_:Baba” da Viyanaya, vals etmeye gitti.

Unlü filozollarımızdaıı Sakallı Celal’in dediği
gibi. “Devamlı doğuya giden bir geminin
güverteslnde, batıya koşup batıya gittiğini
zanneden satoşlar her zaman bulıınur…”

i’ i’ ‘k

Kristof Kolomb. devamlı batıya giderek doğuya varacağını zanneden. pusulasıııı şaşırmış
kerizin biriydi.

Kübakla karaya oturdu. Kendisini ilindistarfda sandı.

Neyse, cici annesi lsabella ve cici babası
Fernando durumu idare ettiler.

‘A’ i ‘k

Anamız, bacımız, babamız kinı? Çok ciddi bir
soru…

Unlü ses sanatçımız Emrah`a babalık davası
açan kızımız. “pey akçesi” olarak Adli Tıp’a
yatınlacak paranın bir lıölümiiııii denkleştirıııis.
çokcasıııı tıulaııızııııış… Doku tı-sti. kan lesli i.ı
maın, DNA testi eksik…

‘ ‘ Konfiçyusfun lafı geliyor aklııııa…

“Herkes anasını bilir, babasını bilebilene ‘bilge’ denir…”

i’ ‘A’ i’

Anadolunun Celali lsyaııları diânemiııden kalma bir özdeyişi çınlıyor kulaklarımda… “Baba
baba dedik, ayaklarına kapandık, hâk-i
pâyine yüz sürdiik. Baba iki iş yapar. Çocuklarını himaye eder, annelerini becerir…”

tü#

M› zr- a?

*i*

Babaya fazla giivenmeyeıı bir kültürden geldiğimiz muhakkak…

Peki, bizi dokuz ay birkaç küsur giin kaırııııda
taşıyan annelerinıize giiveniıniz var ını?

Başka özdeyişlerinıiz var.

“Anneler yarım yer, yarımşardan beş
yer…”

Çocuklarının boğazındaıı kesen aııııeııiıı. cocuklarından lazla yediğine. anneye giiııeıısizliğe
karinedir bu…

iki

Çocuklar ne yapsın? Baban belirsiz, anan seni
satıyor.

Leyleklere güvenecek elbette…

Peki, niye “leylek” de başkası değil?

lsaklan cok önceki lskaııdinav lıayvaııtıiliınrilerine (zoolog) ve doğacılara (naturalist) bakı~
yorum.

Yetmiş yıl yaşarıııış dişi leylekler… Popoları
sıcak kalsın diye, her yıl aynı bacaya döner, yuvasını kurarmıs… Alısmamış popoda don durmadığı için. tünedikleri baca aynıymıs… Yaslılarını
korurlarmış… Yumurtalar bacadan aşağıya salınırken, el-ayaktan kesilmiş ihtiyar leyleklere kolkaııat gerilirmiş… “Evimiz amma da kalabalıklaştıl” diye serzenen yavru leyleklere. “Kardeş geldi!” denirmiş…

Yavru leylekler, genc leylekler. nıorıık leylekIer, herkes rahat…

Roma’nın Lex Ciconaria’sı var. “Leyleklerin Kanunu”…

Özetini vereyim. “beylekler insana benzemez. Yavrularını korumayı, yaşlılarını sevmeyi büyüklerinden öğrenirler. Olur olmaz eşleşmezler. monogramdırlar. Birini
kurtarmak için öbiirünü satmazlar…”

Bir lal da ben edeyim…

Leylekten al haberi!

.yaw v