u “Ziraat Bankası” meselesi (1)

Kurthcın FISEK

Su ?Ziraat Bankası” meselesi (1)

AYATTA hiçbir zaman toplu
param olmadı. O yüzden de
kimseye para kaptırmadım.
Kemal Kurdaş’ın tasarruf bonoları

çıktığı zaman memur değildim, ala
madım, paracıklarım gitmedi. Kastelli döneminde iyi para alıyordum,
kuwetli faizlere ihtiyacım yoktu,
“bankerzede” ol
madım. l

duat kaybetmiş, aç kalmış… Şerif
Coşkun UIusoy’u (ZB Genel Müdürü) almış bir “kara düşünce”…
Böyle durumlarda “bankacılık
ihtisası” işe yaramaz, bütün mesele
“yüksek politika”dır. Atlamış makam arabasına, alternatif iktisatçı
Cavit Çağlar’ın kapısına dayanmış…
Adres yanlış değil… Baba hükü
Çok genç metinin bankalar
(hatta küçük) yaş- sorumlusu Bursatan beri at yarışı lı Cavit Çağlar…
oynadığım için, “kasadaki pa
emek sarfetmeden para kazan

ra bitti…” demiş,
ı “Faizi yükseltip

ma tutkusunun para toplamayı
sonunu bilirim. düşünüyorum…
Keriz parasın- Ne dersin?”
dan ayrılır. Ne desin?
Para kazan- “Artır Coşmanın (çalışma- .r – ı kun’um, bitadan) yolunu siz nem, arslanım!”
ne kadar bulursa- .k ,A, ,A,

nız, kazandıklarınızdan sizi ayırmanın yolunu uyanıklar daha iyi bulur.
Yüz kere, bin kere…

*’1k İ’

Tansu hanım iktisatçıdır. “Ekonomi bilimi” üzerine gerçi kitabı yoktur, ama, sunuşu, sunuluşu iyidir…
Ziraat Bankası’nın şu son yüzde 4
puanlık çıkışından hemen önce,
özel bankalara haber uçumıuş…

“Pahalı mevduat t layacağınıza, yüksek faizli kâğıt çı rtın, köşeyi dönün…”

Özel bankalar balıklama atlamışlar işin üstüne… Ziraat Bankası mev
Arslanım artırdı. Yüzde 4 puan…

O iki gün içinde Ziraat Bankası ka- ç.

salarına 1 (yazıyla BİR) trilyon lira
para kaydı.

Kayar!

Ertesi gün baba celallendi, Ziraat
faizlerini yüzde 2 puan aşağıya çektirdi.

Memleket ekonomisi için hangisi
hayırlı, hangisi hayırsızdır, bilmem,
ama, birikmiş üç kuruşunun rantını
yemek için fırsat kollayanlar bin öl-,
dü, bir dirildi. ` l

Nasıl “bir” dirildiklerini yarın anlatırım… /

DP’de ııüvüıı `
kent sendromu

lLLARDlR__aynı hikâyeyi
Ydinleriz: “Once DP, son
ra AP, en sonra DYP rliöay
partisi ir, seçim anşını a dan takip eder, laıysal kesim oylan akmaya başladı mı örıe geçer, seçim kazanır…”

1 Kası_m 1992’de yine öyle
oldu.

“Sahi, bunlar niye köylü?”
diye sordu arkadaşlar… Cevap
geldi.

“Ankara’ başkente bakıyorsunuz, il &kanı hızlandınlmış ilkokul terk, müteahhit…
Kiremit hırşızlarının, sırık hamallarının istanbul’un& gider
de Ankara’da Oturaklı biri lâzım oraya…

Oturağı kendinden menkûl,
üç cumhurbey geçirmiş birini
nihayet buldular oraya… Ali Baraıısel… Babayı “baba” yapan
1991 seçimlerinde babayı bula
mamış, milletvekili olamamıştı,

ama, DYP’ye ilk defa büyük şehirlerden birinde iki milletvekilliği _sürüklemişti Baransel…

Il başkanı Baransel olursa,
tut tutabilirsen babayı…

ÖZAL, TV’DE İLK AŞKINA YAZDIĞI şiini OKUDU..’.

ı ı: ASKNA vAzbıéı ama NAQS- ?fçiîızps “ak/manav, PETEĞI/H
YIWESJMM pavscsê/M.” Dw? MU 2›

~ ĞUR MENGENECİOĞLU Vaktiyle Türki, Uye’nin en büyük petrol tankerleri senindi.
.. ”:5 O zamanlar esamisi okunmayan Erdal Inö ı_ nü’nün bacanağı olduğunu bilen yoktu, bile ğjnin hakkıyla bir yerlere gelmiştin… Derken,
Özal-Kahveci tufasına geldin, “kimse bilmeecek” teminatını alıp İsmail Ozdağlar’ın kuyruğunu düğümledin, ama,
endi hayatın da kaydı. Cebinde teyple dolaşıp rüşvet veren işadamına
kim güvenir.? Çok merak ediyorum, sana 101 milyar lira “terşane inşa
kredisi” veren Türkiye Kalkınma Bankası büyüklerinin uykuları hiç mi
kaçmıyor? “Kendi sesimizi banttan ne zaman dinleyeceğiz?” diye…

Müretteh
kahine!

EFAH’ın oy, Necmettin
R Beyin lâf patlamasından

sonra, RP iktidarının kabine üyeleri üzerine spekülasyonlar başladı. Tartışmasız başbakan Erbakan, Oğuzhan Asiltürk
içişleri, Şevket Kazan adalet,
Melih Gökçek basına gevezelikten sorumlu devlet bakanıymış…

Gerisini benden duymuş 0l-`

mayın…
Askerlere Cevat Ayhan, tarım ve köylere Zeki Ergezen,

‘ sıhhat vaziyetlerine Fevzi İnce
öz, ekonomi ve maliyeye Abdullah Gül, insan haklarına Hasan Mezarcı, dirı meselelerine
Lütfü Doğan, kültüre Isnıail Çoşar, mahallî idarelere Halil Ibrahim Çelik, KIT’lere Ahmet
Demir, maarife Mehmet Elkatmış, hariciyeye Yasin Hatipoğlu, teferruata Abdullah Fırat,
imar-iskâna Keınalettin Göktaş,
çıplaklara Ahmet Remzi Hatip,

sanayi ve ticarete Salih Kaßuid’

suz, nakliyat sektörüne A
Kıvrak, amelelere Ahmet Ce
` mal Tunç, denizlere Şinasi Ya
vuz, Müslüman memleketlerle
ilişkilere Hüsamettin Korkutata
bakacakmış… Abdüllatif Şener
de, onlardan artanları toplayıp
toparlayacakmış…
Allah kabul etsin!

r I `
“Özgürlük ve
beraberlik, şimdi ve her
zaman, yekvücût ve
ayrılmaz, bölünmez…”
(Webster, 1830)

v;