Türk Türk’ün kurdudur!
Kurthcın F SEK
Türk Türk’ün kurduuur!
“Kendilerini besleyen eli- ısırmaya lıalktılar…”
“Köpek” demeye getirmişti, ama,
asabiyeti diline ağır bastı: “Nanköre
ekmek verilmez!”
Zannedersin kızacak, ekmektanımazların, ekmekgörmezlerin fırınlarını kapatacak…
t**
Başbakanın
bilcümle teferruattan sorumlu
başyardımcısı sakindi. Ama, gazetecilerin soruları
karşısında, alçak
sesle mesaj yolladı: “Artık onlara
ya murlu günde
su
B AŞBAKAN sinirliydi, azarladı:
zevahiri kurtardı: “Gara olları ga
panmışsa mış demektir. Hava
dan gidece erse, gitme mi dedik?”
***k
Azerbaycan’da nelerin olup bittiğini bilen varsa beri gelsin…
Türkiye’nin nüfusu 55-60 milyon,
Azerbaycan’ınki
7 milyon… Düzenli ordu mensuplarını sayıca
toplasan, Ermenistan nüfusunu
geçer. Peki, Er
birlikleri, Hocalı’da yaptıklarını
nasıl yaptı? Kelbecer, Laçin/ve
Fuzûlf’de ‘ aynı
mizansen nasıl
‘le yok…” tekrarlanıyor?
Devletler hu- Aseıîıayla) ber;kuku dilinde zetme gi i o “ambargo” demeye getirdi. masın, ama, Türk Türk’ün kurdudur.
i** Elçibey, Haınidov, Memedov, Ame
Yürütrnenin başı, soydaşlara giderayak, dişlerini gösterdi: “Benim diş
maaınum iyidir…”
i**
Ermenistan’a su yok, ekmek yok,
lıiç biri kalmadı, diş macunu vereım…
Pek öyle değilmiş mesele… Hükümetin ağzı düzgün lâf yapan sözcüsü
Akın Gönen, evirdi, çevirdi, kıvırdı,
dov, Müslimov birbirinin “can düşmanı”… Azerbaycan merkezî hükümetinin elindeki tanklar, Emıeni katIiamını önlemek yerine, Bakü’deki
muhtemel bir iktidar değişimini caydırmak için başkent sokaklarında…
Piyadeler seferber… Kelbecer’de değil, Bakü’de…
Babanın günahını zaman zaman
alırız, ama, baba ne yapsın?
î$î3ß^ğâ°m°î3ı““’
BALİNA AYDIN YİNE GELDİ..
menistan asken” ‘
HGIKGSIII III II
ııulisinki ııatlın
zEıi ve ebed` genç” Tahsin
[IE Öztin ağabeyimiz her zamanki gibi tez davrandı, bizi
“atla “… Kendilerine “mağdur em
niyetçi” diyen polislerimizin bir sıkın- _
tısına Serbest Köşe’sinde tercüman
oldu. Polis Haftasfndayız… 10 Nisan
da Polis Günü… Bana da gelen yakınma mektubunun bir bölümünü yayınlamazsam içimde kalacak…
“Polis, kendisini koruma becerisini devam ettirebilmek için, her yıl iki
defa toplam olarak 50 tane mermi
atışı yaparken, son bir buçuk yıldır
tek mermi atamamıştır. 1992 yılı
içinde 100 arkadaşımız şehit olmuştıır. Bizden 50 mermi esirgeyen büyüklerimiz acaba vicdan” rahatlık
içinde midir?”
Ortaya soıulmuş bir soru…
Vıcdanlarının rahat olup olmadığını bilmiyorum, ama, akıllarınca “maî
rahatlık” aradıkları muhakkak…
Bunun da cevabı var mektupta…
“Büyüklerimizin gözünde, 50 adet
mermi, 1 kişinin hayatından daha mı
değerli?”
Galiba…
YUSUFÇUK BOZKURT ÖZAL
Tamam aile bağların kuwetli, senin de bir misyonun var, ama, iyice
saçmalamaya başladın… “A
yim 2000 yılında başkan!” emişsin… insanlık halidir, temenn^dir,
ona dediğim, diyebileceğim yok…
Ama, “Radyolan kapatanlar Yüce
Divan’lıktır!” demene gülüyorum… Bütün hukuk bilgisi ihale kanunlarının incelikleriyle sınırlı birisinden ancak böylesi bir “hukuk
yorumu” beklenirdi. Hükümet,
özel radyoları kapatmakla Yüce
Divan’lık bir “arıayasa suçu” işle
medi. Tam aksine, anayasanın noktasına, virgülüne uydu. Hangi anayasanın? 12 Eylül anayasasının…
Ayıbı da burada zaten… Anayasa
suçu değil, demokrasi suçu işledi.
O anayasaya göre de, demokrasiye
tecavüz etmek suç değil… Tam aksine, “ömür boyu lıesap sorulnıama” (geçici 15’inci madde) garantisi getiriyor.
500 gün bekleyen
17 gün salıreıler! l
UYDUKLARIM doğruysa
“Özel radyo ve televizyon” ka
nunu 23 Nisan 1923 (pardon,
1993) günü çıkacakmış. Yalnız 0 mu?
Anayasanın elektronik haberleşmeye
yasak koyan ilgili maddesi de o “iki
arada bir derede” değiştirilecekmiş…
Kaldı 17 gün…
BrÜksel’den yazan bir okuyucumun mektubunu okuyup beklemeye
başlayalım bari…
“Bugün BBC’de ilgili bakanı dinledim. Hukukçuymuş… Mesele teknikmiş, bazı şeyleri bilemezmiş… Ana saşöyleymiş, falanca genel müdü ük
ilgılıymiş… Bırakın bunları… Hukukçu , hukukçu gözüyle baksın ilgili
bak::.. Van’da, Konya’da kanuna,
usûle, kaideye tam uymadan işyeri
açan kişi, müessese ve benzerleri ile
hüküm& bâlecaâı mı or
ye’de? e sa, gereldi ızni rııadan işyeri açtıldannı yeni mi fark ettiler kendileri?”
Bundan sonrası ilginç aslında…
“Vatandaş, nizama ve kaideye uy
n olarak iş kurarnadı ise, orayı bir
ıgili memur kontrol eder, elsiklerini
tamamlaması için işyeri sorumlu ilgilisine süre tanır. Bu de, iki taraf
ölçüp biçerek kabullenir. Bu kadar
kolay ve ‘ ü havalar vumıaya gerek
olnıayan bir muameledir bu…”
Doğru söze hiçbir şey denmez,
ama, ağanın da eli tutulmaz… Kaldı
17 gün…
Kemik iliği
naklinde damping!
UKUROVA Tıp Fakültesi “ke(r mik ili ‘ naldi”ne başladı. Hem
a
de in irimli fiyatlarla… Aynı
eliyat Ankara ve Istanbul’da 800
milyon liraya yapılırken, Çukurova
Universitesi Balcalı Hastanesi’nde, lösemi gibisinden kanserlere yakalanmış
hastalar 250 milyon liraya şifa buluyor.
Bugüne kadar 4 başarılı ilik nakli yapılmış, 2 tanesi sırada…
ilginç bir not düşmüş Adana-hha
büromuz… Hastanedeki yatak sayısı 3,
yatak başına doktor sayısı 6, hemşire
ve yardımcı sağlık personeli sayısı 5…
Yani, Türkiye standartlarının 10 katı…
Bu bir reklâm değil, bir tespittir.
Hep demişizdir, Türkiye’nin sağlık
problemi, ameliyatın kendisi değil, öncesinde teşhis ve müdahale, sonrasında “adam gibi” bakımdır.
“İki şeyin esiriyiz… Bir
hükümet.:
İki, günlük
gazeteler…” (Malcolm Muir, 1961)