te olay! İşte paparazzi! (2)
KURTHAN FİŞEK
R. Kâmil HüsnüDrusufkuşuğiler’in genç ok
torlara mesajı yarım
kalmıştı. Maaşı çıkışmadığı için ne yapabileceğini soruyor, çıkış yolunu “paparazzilik” olarak görüyordu.
Kendi tabiriyle, “Tabikim öyleydi…”
Okumaya devam
ettim.
Olay/ar hızla gelişti.
Dolar fırladı, enflasyon aldı başını gitti.
Gön/ünü yapıp geri getirdiler. Olur mu
olurdu.
Olaylar patlak verdiğinde ben orada ydım. Fotoğraf makinemin emniyetini açtım. Elim tetikte olayın Üzerine gittim.
Doktorlar birden eğlenmeye başladılar. Kimse müdahele etmiyordu. Büyüklerimiz uyuyor muydu. Olmazdı, olamazdı. Gözlerime mi inanayım, onlara
mı inanayımdı.
Üçkuruş maaş; yolsuz’, araçsız, gereçsiz sağlık kuruluşları, TUS yok muydu. Ne oluyordu, nasıl oluyordu da
böyle alenen mutlu o/unuyordu. Mut/u
görüntüler sahneleniyordu.
İşte affedilmeyecek reza/etin ayak
ses/eri duyu/uyordu. Tak mk, taaak, tak,
tak, tak!
Genç doktorlar, genç kalmış doktorlar
sahnedeydi/er. Şarkı söylüyor/ardı. Ilk kez
özel televizyonlardan bile önce olaya el
koyuyordum. Elimin üstüne basabilirlerdi.
is olay! iste ıışınarazzıı (2)
eWîÃâı.
5022;& ovivıâvğk/A
A L l I
Avi/Avı %3; n75′
Olsundu. Paparazzi için
elim elim üstünde bile
oynayabiliıdim.
Inanmazsınız sayın
okuyucularım inanmazsınız. Benim fa/taşı gibi
‘< açılmış gözlerimin
önünde doktorlar eğlendiler ve mutlu bir gece
geçirdi/er.
Hem de dedikodu
yapmadan, birbirlerine
çamur atmadan.
Gizli fotoğraf makinemi ayarladım. Yoksa gizli fotoğraf şakasıyla mı karşı karşıyaydım. Hayır, objektif
yalan söylemezdi. Gerçekler gizli kalmazdı. Herşey ayan beyan ortada idi.
Asıldım deklanşöre. Işte olay... İşte paparazzi. "Sen mutluluğun resmini" çekebilir misin fotoğraf makinem.
Evet çekebilirmiş. ..
Şu fani dünyada bunlarda mı başıma
ge/ecektil
Objektifime mutluluk doldurup döndüm.
Bu doktorlar çok az şeylerle mutlu
olmaya başladılar! Delirdi/er mi yoksa!
"Sen mutluluğun resmini" nasıl çekersin fotoğraf mak/nem!
i' 'A' i
Yüzünü yumuşak, sırtını ıslak buldukları bütün hükümetlerin üstüne gittiler.
Türkiye'nin sağlık politikası cidd” bir
tehdit altında...
Susuyorlar. Daha doğrusu susmuyorlar. Çalsın Sazlar, oynasın doktorlar...
à ve, .
İSTANBUL ıaeusoivesi KALDIRIM TAŞLARINI BOYUYOR
~ eAızı BEYAZ ` *
BoYAoıLAız AMA
.Bu DEFA Yaşa_
PUANLI VAPTILAR. l
24 Haziran 1994
CUMA
Bozacı sahiıli sırası
tırıncı yedeği tomlıalacı
ÜLENT Ecevifle Deniz Baykal
B iki hafta önce başbaşa
birleştiler, koyu demli çaylarını
içtiler, birleşemeden ayrıldılar.
Sosyal demokrasinin müstakbel
birliği de iyice komediye döndü.
Bu arada, SHP'nin Beyk0z'dan
adayını çekerek DSP'ye uzattığı
barış-birleşme çiçeğine de DSP'den
cevap geldi. Nevşehir'deki fırıncı
kökenli belediye başkanı adayının .
yerine üç çocuklu bir tombalacıyı
("millı^ piyangocu") aday
göstermişler...
Çok uzun zamandır
gülemiyordum.
Belki onlar birbirlerine
gülüyordur.
:Laıtmlıiııug ıV
.vş_
ALİ ŞANVER
(Bursa Cimsavcısı)
Ol.AYlN siyasi boyutları
olduğunu biliyorum. Devletin
birlik ve beraberliğine, yerinde,
ânında veya adli süreçler için
infazlarına da karışmam... Ama,
tuhaf bir huyum var, türkçe
konuşulmasından hoşlanırım.
Tuzla tren 'istasyonunda beş
yedeksubayın öldürülmesini, ya
planlayan, ya bombayı bizzat (ve
şahsen koyan) Şerif Mercan diye
biri, "asılı" vaziyette bulundu.
Hemen devreye girdin, "Bu
bir intihardır!" dedin...
Adaletin çabuk çalışmasını, az
konuşmasını severim.
Lâfın gerisine ne demeli?
" tığımız inceleme
sonun a, maktûlün intihar ettiği
anlaşılmıştır..."
Hukuk dilinde buna "ikrar"
denir. Oyle denir, çünkü, Türk
Dil Kurumu sözlüğünde
"Maktûl" kelimesinin karşılığı
"katledilen", onun aktifinin
. karşılığı "katil", yani
"katleden"dir.
"Borçlarımı unutan
alacaklımı çok severim..."
(Mark Twain, 1898)