Sporu’un şanı ülkemin gururu (3)

wmv

;îFışI-îak”
Sporun şanı
ülkemin gururu (3)

pe kullandı. Köle gibi çalıştırılan kitleleri tribünlere toplayıp alkış tutturdu, bir
“Takım” sporları “milliyetçi-sınıfsal-sosyal tutkal” görevi yaptı.
i’ i’ *k
Katıksız bir Fransız milliyetçisi olan Baron
odisius’un M.S. 393’de sona erdirdiği Olimpiyat Oyunlarfnı yeniden canlandırınca, sporla
Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin ilk başkanı (1892) de Coubertin, “Onemli olan kayarım ağızla söylüyordu. Onun için “kazanmak” çok önemliydi.
“tarihsel alışkanlık” edinen Fransız’ların
18_71’deki Prusya yenilgisini (ve Paris Komüsız gururunu canlandırma yollarını anyordu.
Şunu ekledi: “Kitle sporunun paramiliter
ikna etmek zorundayız…”
Ilk olimpiyat oyunları, bu espriye uygun olaötekiler geldi. Nasıl mı?
i’ ‘A’ i’
li… M.Ö. 900 dolaylarında, Atina’da yapılmıştı
ilk olimpiyat… Olympos Dağı’nın eteklerinde,
Oyunları’nı tekrar canlandırmak, “mistik” bir
Çekicilik kazandıracaktı olaya…
ru devamlı paspas olan Fransızları, sporun
“paramiliter” özellikleriyle birinci elden tanışl904 St. Louis Olimpiyatlarfnın Yeni
Dünya’da yapılması biraz garipti. Allah’ın tümiyle gidilebilen bir yerdeydi, ama, Coubertin’i
destekleyen sermaye grupları vardı. Bu kıtayı

İYASET sporu hep kullandı. Tepe teS avuç insanı yarıştırdı.
“Bireysel sporlar” da aynen öyle…
Pierre de Coubertin, Roma İmparatoru Thesiyaset tekrar halvet oldu.
zanmak değil yarışmaktır” demişti, ama,
Almanlar karşısında devamlı yenik düşmeyi
nü’nü) içine sindiremeyen, paspas olmuş Frandeğeri konusunda, iktidardaki seçkinleri
rak, 1896 yılında, Atina’da yapıldı. Ardından
1896 Olimpiyatı… Niye Atina? Cevap beleski Yunan tanrılarının gözetiminde Olimpiyat
1900 Olimpiyatı… Niye Paris? Ulusal gurutımıak gerekiyordu.
kürdüğü, peygamberin düttür ettiği, ancak geAvrupalı’lara tanıtmak için olimpiyatlann orada

ğ düzenlenmesi çok uygundu. Tıpkı, elli iki yıl

sonra, Avusturalya’daki şirketlerinin çıkarlarını
düşünen, bu bakir alanı yabancı sermayeye tanıtmayı amaçlayan lOC Başkanı Amerikalı
Avery Brundagdın, çok düşük katılımlı 1956
Melbourne Olimpiyatlan’nı düzenlemesi gibi…

1908 Londra ve 1912 Stockholm Olimpiyatları, “uluslararası” nitelikte, sporun “banşçı-kaynaştırıcı” özüne en yakın olimpiyatlardı. Araya Birinci Dünya Savaşı girmesiydi,
spora sonradan eklenen “savaşçı içerik” belki kendiliğinden yok olacak, “banşçı öz” egemen olacaktı.

Olmadı. Savaş yüzünden 1916 olimpiyatları

iptal edildi. .

Dört yıl sonra, Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Türkiye, “hem savaş kışkırtıcısı, hem savaş yeniği” olarak 1920
Anvers olimpiyatlannın dışında tutuldular. Tıpkı,
İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, “savaş
yeniği” Japonya ve Almanya ile “sosyalist”
Sovyetler Birliği’nin 1948 Londra Olimpiyatları’nın dışında tutulduklan gibi…

1932 Los Angeles Olimpiyatları, 1929 Bü
yük Buhranı’nı en ağır şekilde yaşayan Amerika’ya “sosyal-sportif melhem” oldu.
_ 1936 Berlin, yükselen Alman faşizminin
Ikinci Dünya Savaşı için düzenlediği bir kostümlü provaydı. Anti-militarist, demokratik
çevreler, Berlin’de olimpiyat yapılmaması için
çok uğraşmışlar, ama, “Yahudilere Almanya’da baskı yok… Zaten onlar aşağılık
ırk… Sporda tek başarıları yok…” diye direten faşist ruhlu Avery Brundage engelini
aşamamışlardı. ‘

1952 Helsinki, 1960 Roma ve 1964 Tokyo, tıpkı 1924 Paris ve 1928 Amsterdam
olimpiyatlan gibi, “siyasal pürüzsüz” geçti.

1968 Meksika… Spor tekrar siyasete endekslendi. Irkçı Güney Afrika rejimini protesto
etmek için Siyah Afrika’nın bütün ülkeleri
olimpiyattan ‘çekilirken, Amerika’daki ırk aynmını protesto eden iki Amerikalı zenci, Smith ve
Carlos, siyah eldivenli sıkılı yumruklannı havaya kaldırdılar. O_

1972 Münich, Kara_ Eylül Örgütü’nün
Olimpiyat Köyü’nü basıp lsrailli masum sporcuları öldürdüğü olimpiyattı.

1976 Montreal sakin geçti, ama, sonraki
ikisi boykotluydu. 1980 Moskova’da batılılar,
1984 Los Angeles’ta sosyalistler yoktu.

1988 Seul, Turgut Özal’ın olimpiyatıydı.
Bulgaristan’dan gelen Naim Süleymanoğlu’nu Esenboğa’dan Ankara’ya taşıdı. Aynı boydalardı, Naim belki biraz daha uzurıdu, ama, bu
“sportif” başannın siyasal rantını Ozal yedi.

1992 Barcelona, IOC başkanı Samaranch’ın olimpiyatıydı. Bask’lıdır kendisi… Bask milliyetçiliğini gündeme getirdi bu organizasyonuyla…

1996 Atlanta, boyalı gazoz olimpiyatlanydı.

Ya 2000 Sydney? Orada da “siyasi bir
şeyler” başlıyor galiba…

i’ *k i’

“Barış, sevgi ve kardeşlik” sembolü sayılan olimpiyatlann encamı hayrola!