Sporda “Küçük Amerika” olma yolunda hızla ilerliyoruz!

kumHAN FİŞEK

SPOBDA “Kücük AıvıEııiırA” rıLıvıA
ııııLuııııA HlZl.A ILERLIYOBIIZ!

ıııu KESİNLİKLE BIR SPOR YAZISI DEĞİLDİR)

il

r

Sporda “Küçük Amerika” nasıl olunur?
Efendim, Amerika’ya ayak bastığınızda, televizyon gelirleri hariç (90-95 milyar
dolar civarı), yılda 160-165 milyar dolar ci
ro üreten, maç sonuçları üstüne yılda 175
180 milyar dolar kumar oynanan bir “spor

sanayii” çıkar karşımza…

Aklımda yanlış kalmadıysa, beyzbolda
26, amerikan futbolunda 28, basketbolda
23, hokeyde 21 takım pay alır bu pasta
– dan…

Ligler “kartel gibi” örgütlendikleri için,
öyle düdüğü kalkan kulüp kuramaz, kursa
da profesyonel lige giremez. Öbür takımla
_ nn oybirlikli izni gerekir.
İyi tezgah! Önüne geleni lige alsalar
* pasta payları ufalacak… Niye alsın adamlar?
**vr
v Altrruşsekizlilerin gözdesi Marcuse`nin
tek boyutlu yaratığına da benzemez kapitalizm… Üç boyutludur.
” Özellikle sporda!
.. Bir kere kulüpler şahıs malı dır, aynı adam birden fazla ku lübün sahibi olabilir. Bu “sahipler”, ( 1) mahalli banka
ve bankerler, (2) geçmiş,’*- lerinde kumarbazlık, ortak bahisçilik ve at yarışçılığı olan orta çapta
, milyonerler, (3) CBS,
İt Cable TV, CFTO-TV, KOOL, KOLD gibi dev televizyon şirketleridir.
sermayenin spora el
atması elbette boşuna değildir. Bir spor kulübünü
satın aldığımzda, o sporun
hem sahada, hem radyotelevizyonda pazarlanması
hakkının üstüne “bölgesel
tekel” kurmuş olursunuz. Oraya sizinkinden başka hiç bir kulüp giremez. Dahası, kendi reklamınızı yapar,
ürettiğimiz öbür sanayi-ticaret hizmetlerini
daha kolay pazarlar, herhangi bir yatırım
veya demirbaş alımı gibi kulüp ve sporcu
;Iş ahmlanrıızı vergiden düşersiniz…
` Sözün kısası, ciddi iştir profesyonel
spor… Oldu mu, böyle olur.

Sporda üç boyutlu kapitalizme, dört
g, boyutlu kulluk yakışır.

İlk boyut, işgücü arzının kontroludur.
Son duruma göre, 616 beyzbolcu, 249 basğ ketbolcu, 944 futbolcu, 509 buz hokeyci,

i toplam 2318 profesyonel sporcu, on beş
., milyonluk bir aktif sporcu kitlesinden sü zülerek geldiği, bunların performansları
‘arasında da uzun boylu fark olmadığı için,
“para pazarlığı yapacak kadar” dikbaşlı
olanlar hemen kara listeye girer, yerlerini

“TENIPOTIŞO

aç bekleyen “mutî” (uysal, itaatkâr) gençler alıverir. Gel de, yönetime kafa tut!

İkinci boyut, işgücü kaynağını parsellemek için, kulüplerin aralarinda yaptıkları “birbirinden oyuncu transfer etmeme”
anlaşmalarıdır. Kendi kulübüyle anlaşmazlığa düşünce, “Selamınaleyküm, ben
geldim…” diye başkasının kapısını çalamaz
sporcu… Çalsa da, “Başka kapıya ahbapl”
kırmızı kartını görür. Hak saydığım parayı
alabilirsen al!

Üçüncü boyut, “rezerv sistemi” tezgahıdır. İmzaladıklan standard sözleşmeye göre, bir önceki sözleşmenin ayııı şartlarıyla
iki yıl daha kulüpte kalmayı peşinen kabullenir sporcular… Süper-Starlar tamam,
sesleri gür çıkar, ama “marjinaller” ne
yapsın? Kulüpte kalmaya elleri mahkumdur bunların…

Dördüncü boyut, “kapatma sistemi” denilen öbür kolpodur-. Yeni profesyonel olacak sporculara “ilk teklifi yapma önceliği”,
o yıl ligde sonuncu olan takıma verilir. So
nuncudan birinciye doğru herkes hakkını sırayla kullandığı için, hem

“zengin ve şampiyon” kulüplerin
her yıl en iyi oyuncuları kapatmaları önlenip rekabet “kızışık” tutulur, hem en iyi oyunculara “maddi imkansızlık”
yüzünden düşük ücret verildiği için öbürlerinin fıyatlan kendiliğinden düşer. ,ı ‘ ‘ ç’
“Serbest pazarlık hakkı” bu… Kaptırdın mı, gitti
gider!
Vaktiyle Watergate
skandalını soruşturan komisyonun başkanı Sam Erwin’in yaptığı anayasal gevezelikleri siz de yapar, ama, dinleyen
bulamazsınız…

“Mecburi hizmet yaptırma yetkisi,
Amerika’da, bir silahlı kuvvetlere, iki spor
kulüplerine aittir. Birine yalnızca tek kişi
tarafından teklif yapılmasım, onun da bu
teklifi kabul etmesini kurumlaştırır, bunu
da halkın daha iyi eğlenmesine bağlarsamz, Roma’da ya boğaz tokluğuna, ya ölümüne gladyatör dövüştürenlerden hiç farkımz kalmaz…”

***k

Yukarıdaki yazıyı 6 sene önce yazmıştim.

Aklımda Metin Kurt vardı o sıralarda…

Aradan o kadar sene geçti. Gündeme
Oğuz Çetin`le Aykut Kocaman geldi.

Her köle düzeni mutlaka bir tane
“Spaı-taküs” yaratır.

Sporda olsun, siyasette olsun…

ııııııııııııııııı0ıııoııııııooııooııııoııoıııııııınıı0ııooııııııııııoıoııoıoııııııııııııı

ıııııoııııoıııoııııııııııııoııııııııııııoııoıııııııııaıııııoıcıııııııııoııoııııiıoıı

Q
&is; sıııııcı ııııcııııııı
e ııııı ııEııEııı

MEsUT YILMAZ (Bosbokan), NAHİT MENTEşE,
RÜSDÜ SARAÇOĞLU, EYÜP AŞIK, YAşAR
DEDELEK, AYFER YILMAZ, iMREN AYKUT, CEMİL
ÇİÇEK, UFUK SÖYLEMEZ, YAMAN TÖRÜNER,,
AYVAZ GÖKDEMİR (müsıari), ABDÜLKADİR
AKSU, ERsiN TARANOĞLU, ALi TALİP ÖZDEMİR,
HALİT DAĞLI, ÜNAL ERKAN (müstcıfi), MEHMET
AĞAR, oLTAN sUNGURLU, ÜLKÜ GÜNEY, EMRE

GÖNENSAY, LÜTFULLAH KAYALAR, TURHAN
TAYAN, MEHMET KECECİLER, YILDIRIM AKTUNA,
ÖMER BARUTCU, İSMET ATTiLA, EMİN KUL,
YALıM EREz, AGAH OKTAY GÜNER, IŞILAY
SAYGIN, HÜSNÜ DOĞAN, NEvzAT ERCAN,
MUSTAFA TASAR (Ne biçim koalisyonmuş ki, 66 elleriyle bir

icraati doğrultamadıkları için) …… ..

……………………………… ..RAPORLU

PEK OLMADI, AMA,

Ender Ciner

Allah Allah! Bu Ender Ciner
ismini nereden hatırlıyorum?

İstanbul Erkek Lisesi’ne
yapılacak kayıtlarda “çift cepli
İzmir usûlü torba” üçkağıdından değil herhalde… O çok yeni
oldu.

Polis-adliye arşivlerinden
mi? Olamaz! İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vaklı Başkanı
hakkında gıyabî tutuklama kararı çıkartıldığında, istanbul’da
değildim. Ayrıca, Cumhuriyet
Gazetesi’ne gidip gelirken yanından geçtiğim o okulun bahçesine bile ginnedim…

Mesut YıImaz’la aynı lisede “dönemdaş”, ayrıca “germanoton” ve “germanotil” olmalarından mı? 0 da mümkün
değil… Ne Almanca bilirim, ne
yaşım tutar.

Peki, Ender Ciner’i nereden hatırlıyorum?

Hahhhhhhhh! Şimdi hatır

Org. Ali Tahsin Şahinkaya

Iadım…

15 Ekim 1981’den 6 Aralık 1983’e kadar, beşibiryerde’Ierin Danışma Meclisi üyeliğini yapmıştı.

Jeton düştü bende… Kenan Evren, Nejat Tümer ve Nurettin Ersin iki arada bir deredeydi. Sedat Celasun “Hayır, bu
adam olmaz!” diyordu.

Bir tek, Tahsin Şahinkaya
ağırlığını koydu.

Ne biçim ağırlıkmış ki,
öbür dördü göçtü, Ender Ciner
D.M. üyesi oldu.

Tahsin Şahinkaya’yı biliriz
hepimiz… Epey “cukkacılık”
suçlaması yapıldı kendisine…
Asker maaşıyla edindiği malmülke sahip olmak için.
1.347.433 sene yaşaması ve
hiç para harcamaması gerektiği
söylendi.

Nasıl da bulmuşlar birbirlerini?

i: sindirme” yatar. Mitolojideki Savaş
Tanrısı Ares’ti. “Korku Tarınsı” kimdi?
Ã. a. llerkül

“Zorla susturduğıın herkesi

kölen zannetme!”
(John Marley, 1927)

BEN DEVLETİM! BEN i
YASAKLARIM ANAM!

î Yasakçılığın özünde “korkutma ve

b. Fobos

..A c. Hermes

d. Afrodit

. 2 Babil’in hem asma bahçeleri, hem

seks âlemleri çok ünlüydü. Aslında,
Babil halkı başlarda çok mazbuttu.

ahlâklan sonradan bozuldu. Rönt

î
l

` gencilik yapan evli erkeklere ne ceza

b. 4 ay seksten yesaklılık

– c. 6 ay katıksız hapis

ğ d. Karısını tecavüz
r :3 Orta Asur dönemi de az yasakçı

değildi. Karısı dışında bir kadınla
uınûmi yerde öpüşürken görülene ne
yapılırdı?

a. Burnu kesilirdi

e ıı. Alt dudoğı kesilirdî
: eiğuiş eılilirdi

d. Kazığa otırtulııılu

4 Katolik Kilisesi, insanlık tarihinin en acımasız yasakçısıdır. Cinsel
suçların çoğu idarnhktı. Suç sayılmayan bir tek ne vardı?

r a. Oğlancılık

b. Cinayet

_ e. llayvansevicilik

d. İntihar etmek

:t 5 “Yasakçılık” korkuya dayanır. Gi
ovanni Sinibaldinin “Geneanthropeİa” (1642) adlı tıp kitabına göre, müzelerde erotik heykel ve resimlere 10
saniyeden fazla bakanlara ne olurdu?
a. Bırun kurması

b. Kabızlık

c. Kellik

d. Gir!

e. Hepsi

S Afrika kabileleri mensuplarının
büyükçe bir bölümünün çıplak gez
İslamın/mid IIalıIlaHI etkinlikleri
münaselıeuyle baz “yasaklar” yeürllıll.
Ismıılıul “yasaklar ;alır ” oldu.

nlalılllr.

llıırkakların snıı sığınağı yasakcıııktır.

Aslında, “ırassalı IıomseIırImFd/yenlerl
yadıroaıııanıak yarak/r.

Yasakcılığın lar/nl, İnsanlığın ların/dir.

Bakalım mı?

diklerine bakmayın… Çoğu koyu
ahlâkçıydı. Bu yüzyılın başında, suçlunun iki koluyla iki bacağırun dört
ayrı ata bağlanıp, atların, dört ayn
istikamete kırbaçlanmasını öngören
“suç” hangisiydi?

a. cinayet

b. Zina

e. Zina lııyali kurmak

d. lkastıı-besyon

7 Yasakçılığın hışmına en çok “sanat” uğrar. 1932 yılında, İngiltere’de,
Rabelais ve Verlaine`ın şiirleri yüzünden, 21 yaşmdaki bir genç, 12 ay hapse mahkûm oldu. Suçu neydi?

a. Şiirleri İngilizce’ye çevirmek

b. Yayuıevinin sorıınlusu olnıak

o. Elyazırısı metinleri nıatbaayı
götürmek

il. Metinleri iünsiı çoğaltmak

8 İnsanlık tarihinin en büyük yasakçılanndan biri, Amerikalı Senatör
McCarthydi. Hollywood ondan dehşetli şekilde korkardı. Casusluk filmlerindeki en büyük yasak neydi?

a. Komünistlerin hayatta kalması

b. Komiiıılstlerin insanlara iyilik yapması
o. Atom sırlarını ;alanların
yakılannuınası

d. llus kadın easuslara âşık olunması

9 “Tıbbın Babası” Hippokrates, bilim adına, tıp adina büyük yasaklar
getirdi. Gebe kalımş kadınlara neyi
yasakladı?

a. Dağda yürümeyi

b. Banyo yapmayı

o. Yumuşak yer yastığına oturmayı

d. Seks yapmayı

e. Hepsini

1 O Padişah n. Abdülhamit, İstanbul’da sinemayı hangi gerekçeyle yasakladı?

a. Kalabalık korkusu

lı. Ses kirlenmesi

e. Miyoo-astlgmat

d. Eneri tasırufu

a(oı ‘sus ‘als ‘ou ‘m9 ‘als *vur ‘als ‘arz ‘alı

BIR lSIM BIR IŞLEM
(Haftalık Milletvekili Anagrumlonnıı)
ABDU_LL_AH GÜL
BAl_. cşışı HAYDUT
(“IYI BİT” Joker)
Y.MAHMUT IŞ|K
TUH, MAYIŞIK!

CEMİL gnHArxg
AH, MELUN ECIR
(“u” Joker)
NABl P_O_(RAZ
YABAN! ZIRZOP
vız” Joker)
şAışRi TEKIR
KIRlJ BASIRET
r’ ‘IL ” Joker)
E__SAT BÜTQN
TU! TENASUL!
c’ ‘L ” Joker)

HAMDİ üçpıNAıgLAre _
ANIRAN MAÇO LUPLEDI
(“10 5 ” Joker)

HAYDAR OYMAK
OH, DAR MANYAK
rw” Joker)
QNDER SAV
DONEK SAVCI
(“CIK” Joker)
OYA ARASLI
AY, o SARAL!!

duman olan ,yer-alem

[IEEE]

– stediğinize uydurıın
I bu fılırayı…

İlk defa etnik ayrım yapmıyorum…
Türkiye’nin etnik m0zayığına ithafımdır.

“İlahi mucizeye
inanır mısm?”

“Hayırm

“Yirmi katlı binadan düşen adam sağsalim ayağa kalksa ne
dersin?”

wl`esadüf…”

“Peki, aynı adam
aynı yerden düşüp yine kurtulsa ne dersin?”

wfekenür…”

“Daha peki, aynı
şey üçüncü defa olsa
ne dersin?”

“Ahşkanlık…”

ısvıırıri A_NLAIJIK mt !ıLıyıAzıA
KALEMLI NE ıırıvırıı ısııvoıı?

Devletin yedinci başı geçen hafta Ankara’daydı. “En
Büyük 1.000 Hayırsever” arasında sayıldı, devletin dokuzuncu başından şükran plaketi aldı.’ , _ _

Sonra gezmeye başladı.
Mesut Yılmaz’ın makamına da düştü yolu… Evren dedikoduları baştan caydırdı: “Sayın
Yılmaz’ı başbakanlığı
münasebetiyle telefonla
arayarak kutlamıştım
netekim… Ama, şimdiki ziyaretim çok
yanlış mânâlara çekilebilir.
Am a a a a n n n n !
Neye çekilirse çekilsin, geldim, ziyaret
ettim işte…”

Paşam
bu işten…

Gerisi
yansımadı.

Mesut Yılmaz ne dedi?

Vallaa, “sirkatin söyledi”.

“Türkiye’nin istikrarsız 0rtama sürüklendiği şu sıralarda kendisinin tecrübelerin
sıyrıldı

basına

den yararlanacağıml” dedi.

Peki, vaktiyle feshetttiği
TBMM’nin şimdiki başkanı
Mustafa Kalemli’ye yaptığı
nezaket ziyaretinden sonra
ne dedi Evren?

“12 Eylül’den evvel de 27 Mayıs’a
kabahat bulurlar
dı. Onlar taraflı kişilerdir. Ne yapsınlar? 12 Eylül’ü
kabahatli çıkarmak kolay… Bazı münafıklar
öyle düşünebilirler… Biz duruma müdahale ettik neteTBMM’yi feshetmiş bir cunta liderine,
şimdiki TBMM başkanının
dedikleri daha bir âlem…
“Size şükranlarımız sonsuzdur. Türkiye’de hâlâ bile büyük bir ağırlığınız ve sevgimiz
vardır…”
Ağızlarından çıkarılan kulakları duymayanların ülke
sinde yaşıyoruz netekim…
161 TEMPO