Sevmeyeni bilmeyen, sevinmeyi bilmez!
ÇARŞAMBA g
KURTHAN
enerbahçe’nin Beşiktaş karşısında
dört yıldır hasretle beklediği galibiyet golü gelince, Şenel Yeter isimli
bir genç heîecanlanmış, ayağa fırlayıp
bağırmış… ” şte, Fenerbahçe budur!”
“Öbür taraf’ isyan etmiş, gencecik
Şenel’i, iskemle ayaklarıyla, bilardo istekalarıyla, okey tahtalarıyla, tekmelerle, tokatlarla, -yumruklarla
öldürmüşler…
‘Ölen ölür, kalan
sahalar, kahveler bizimdir.
fat nda d’ oruz işte… Boyunlarımllaki n zincııyrlerden, kollarındaki
kalın kayışlı Rolleıvlerden, bileklerindeki elmas kakmalı ldinyelerden, altlanndaki gösterişli arabalardan, servetlerini
ve kendilerini teşhir etmeye aşırı düşkünlüklerinden tanırsınız bu tipleri…
verme alışkanlıldan yoktur, dinlerı, ımanlan talandır. Yazık! Çok yazık!
Bir zamanlar yanından geçmeye cesaret
edemedikleri ece kulüpleri, tribünde
amigolu nu, iganlı ını bile yapama kulü ‘ onların tapulıı malı artık…”
12 Eylül Türkiye’si hakkında yazılmadı bunlar…
sevmeyi bilmeyen,
PAPDOAL_ sıeAoeızt
-9EN HANGı TAHM ıcın
ÖvMıa-YE. öı-Ms-ys,
I ll l I II I
SBVIIIIIİGVI lII IIİGZ.
Hıatdıerlılııgilteresi hakkında yazıldı.
Kulüp i arecileri orada da yenileniyor, mederı ıeşiyor, bizde de…
Ama, buhların (Dr. Frankenstein) yarattıkları canaâarlar tribünlerde, kahvelerde sokaktaır a, kol geziyorlar.
‘ * = t**
Gelelim bunların
aıtıklarına, atıklarına…
“Bunlar hooligan
değil, serseri… Düpedüz’ Iumpen… Hooligan’lığın bir raconu
‘ vardır. Vuru kımıak,
‘ ldp için biri
lê.:
_ Ü* ı ,nin futbol oynama
N’ 9 bu hâle Bel’ “sı erektiğini bilir. Fut
IICC idareciler- &cu olmazsa maç OI.
de” bîşlaYallmm . _ _ ` f maz, maç olmazsa hır
‘ “Monetarist felsefe ‘ ~ , çlkmaz, bunun bilinçok aykın bir insan tipi doğurdu. Aslın- cindedir. Klm dâvâsına dökınez taraftarda, btmlara ‘insan’ demek zor, ama, sı- Iığını… ‘Hdoliganjf bardak kırar, bar da
ğıtır, hakeırlı döver, polise saldınr. Lum
pen’in ka& ?ı çal , gözünü kan bü>yniidurur, refleks olarak
rüdü mü_
hayvanlığ ın Irııa şiddete yönelir,
düşman ılqd _ganplere saldınr…” .
Bu lâfl r be ım değil… Fenerbahçelı
futbolcula a D eağzı tesislerinde kendi
lumpenlerıfrıjn ýönelttikleri öldürücü saldırıdan soııı ra (1990), Gordon MiIne’in…
I
Genç ‘ ‘ cdinsan, Şenel Yeter öldürüldü.
Sevinmgy;i’yeni öğreniyordu, sevmeyi, seviınrfııeyi, sevgiyi, sevinci bilmeyenler tar; ıfından katledildi.
Eslfîdeı bu gibileri YOİGU. Son 13 yıldır köşe Raum tuttular.
Ama, diplomatik
I-‘IİKMET ÇHİN I
azartesi günleri KI. /V Slâşnfîadşğêna
yayınlanan . . .
P/ıÇÜkurambaİ’ çızrgşsın…
Notları” bana ilham Alim agiz”
gavnağıgrnava h m. d g.dıpakaş.ıı°““a
«Ğavğßmêlfßşıéfâßıêıçesigee sa”asavd’nı
verdiğin çiğ köfte partisi vardı Makedmyaly’ (Ve ”mum
,, .. , ‘ Balkanlar’ı)fethederdin… ‘
Gune lu’ olduğunu
son 3-5 yıldır öğrenmeye başlayan ‘
Çetin, altın kaplamalı çatal-bıçak
takımlarıyla yemeye çalıştığı çiğ
köfteleri, etnik reflelsle, maıula
sarıp eliyle götürmüştü.
Balkan gezisi sırasında, bazı
-tecrübeli gazeteci dostlann,
“Protokolü salla gitsin, Fatih
Kelıapçısfna gidip güveçte
pışırı mış ünlü Makedonya kuru
fasulyesini yiyeliın!” demiş…
Kuru fasulye yenmez, kaşıklanır.
Eleştirmiyorum… Yanlış yerde yanlı
tavır koymak sosyal demokrasinin
şânındandır…
“Yüksek sesle öv, alçak ve kısık
sesle eleştir…”
(Camilio Cavour, 1853)