Seven tamam, Eleven de tamam!

KURTHAN FİŞEK)

30 Kasım1993

SALI

N HİKÂYESİ

DYP kurultayının akşamı, başbakananamızı yakaladı, sıkıştırdı.

Çiller keyifliydi, her konuda konuşmaya hazırdı. “Kocanıza akıl sorar mısıniz?” sorusuna bile cevap verdi.

Aslında, “O kadar
maço arasında kurultayı eze büke nasıl kazandınız? Neler hissediyorsunuz?” sorusunu
bekliyordu, ama, 0ssun, “erkek kısmısı”
var işin içinde… Cevap

Pazar sohbetçimiz Dilek Önder,

seııeıı tamam, Eleven ıle tamamı

Amerika’da okuyor. İstanbul’un en lüks
bölgesinde 11 katlı otel çıkmaya karar
vermiş arkadaşları… Anonim şirket olmak için bir isim daha gerekli, ona da
hisse vermişler…” _
içim gitti. Hem çocuğa, hem Istanbul
” Bankası emeklisi babasına…
***k
Her şeyi konuşan
bir aileye sözüm
yok… ikisi de aynı
okullu (roberkolej) olduklarına göre, ingi
Verf/“ğ-n, _ _ Iizce düşünüp türkçe
Bmm aüemude ye tercüme ederler.
he’ lama” he’ ŞeY çok Helâl-i hoş olsun…
açıktır. Tartışılır. Konu- ş***
şulur’ Baz’ şeylerde ay’ Be ikta ‘ın Trabrı fikirlerimiz elbette 5 5

olur. Bazı şeylerde de ~ -i ~
yaklaşırız, konuşuruz, anlaşırız…”
*t*

Eskiden “hanedan” vardı, ama, biri
bulaşıkçılık yapıp bankacı olmuş, öbürü
dikili ağaçtan yoksun olmasına rağmen
borsadan malı götürmüştü.

Allah ziyâde etti, gözümüz kalmadı.

Şimdikiler “hanedan” değil… Tapu
.soylu (rantiye) sınıfına girerler.

Eşinin soyadını alıp çilçil altınlara yumulan, en azından “uçumıa”yı çağrıştıran soyadından kurtulan “evin erkek kıs
mısı” konuştu.

“Mert oğlumuza haksızlık ediyorlar.
Çocukcağız yerli yerinde oturuyor,

zon’u yiyip yuttuğu 71’lik maçtan sonra
Hürriyet’in spor sayfasında harika bir
başlık vardı.

“Beşiktaş ‘7’ Bitirdi…”

Maçın sonucunu sabah gazetelerden
öğrendi Çiller… O saatlerde kafası ingilizceye endeksli olduğu için, “Beşiktaş
Sevin Bitirdi” diye okudu manşeti… Anlam veremedi, hayat arkadaşına okudu,
“Neldemek bu?” diye sordu.

Ozer beyin de afyonu henüz patlamamıştı, çift görüyordu. Başlığın altındaki skora baktı, “Bizden bahsediyor sevgilim… Sevın-Elevın, 7-11…”

Şaka, şaka… Doğru okumayı becermişlerdir mutlaka…

LERİMDEN VERÖM’
ANLAUCAM ŞİMDİ

g\

Gürkawı yine

‘sinirlendirdilerl

zılırken gazeteciler sıkıntı çekiyor.
Bizde futbolcular ilkisimleriyle, siyas^ler soyadlarıyla anılır.

“Gürkan dedi ki….” diye bir şey yazacak olsanız, hangi Gürkan? Aydın ve güvenli olanı mı, yoksa uluç olanı mı?

sinirlenen CHP’lisi… Uluç olanı…

Aşiret reislerinin huzûra kabul edilip
“herbitürlü modem silah” sözü almalarına Gürkan’lardan uluç olanı sinirlendi,
öbürü sustu.

”Türkiye Cumhuriyetinin ordusu güneydoğuda bastan korkuluğu mu?” diye
sordu, “Asayişi modem silahlarla aşiret
reisleri sağlayacaksa, bizimkiler ne yapa
Sosyal demokrat cenahın haberleri ya
cak? Barış gücü mü, çekiç güç mü olacaklar? Devletin bu kadar zaafa düştüğü

bir dönem, Fetret Devri’nde bile yaşanmadı…”
Benden aktarması_ Ammaaaaa….
Ayıptır sorması! Onadı güvenli ve entellektüel olanı niye susuyor? SHP-CHP
hıxzınlzıcmacınrla hıı rla oiinrlpmrle…

ÖZER ÇİLLER
Senin hesabına, aile efrâdı hesabına
çok üzüldüm: Amerika’da tahsil gören
mahdumbey Mert’in ne dikili ağacı varmış, ne dikili oteli… Tepebaşfnda açılacak bir otele ortak aranıyormuş, arkadaşları onun da ismini yazmışlar… Ne
isim yazması? Hisse bile vermişler…

Sonradan Mert’in kafasına bazı şeyler dank etmiş… “Bayram “il, seyran
değil, barıa niye hisse verdi er?” diye
sormuş, babasının Istanbul Bankası
emeklisi, annesinin de başbakan olduğunu öğrenince, “Sen bir garip çingenesin, gümüş saplı zurna senin neyine?” deyip hissesini iade etmiş… Açaçık, __cıscıbıldak kalmış…

Uzüldüm.

Olay gazetelere yansıyınca davulcu
damatla Zeynep kızımızın “hediyelik”
jaguar’ı iade etmelerine de aynı miktarda üzülmüştüm.

«ı

. “Düşmanın gözü
daha dürüst

— b.: v il’

(Ezra Pound, 1954)