Sen ne erkekmişin be abi!

Bİ ş iııÂııssi
*KURTIİIÃN FIŞEK l

eçen|erde birini seyrettim tele
vizyonda… Saçlar 3 numara (ve

azıcık kel), sakal 10 numara (ve
çember), etek traşının numarası kendinde mahfuz…

Bâsuıu depreşmiş gibi, iki bacağını
. yana açmış, koltuğuna yayılmış, kendini anlatıyor. ‘ i

“Ewelallah abicim, ense-lculak yerindedg benıılğl; Beni seçtiler, ;aç
para y umu cağımı sordum icim, söylediler. ‘Tamamdır’ dedim,
hâllettim o işi…”

Kadınların ne tip erkeklerden hoşlandıklarına aklım pek emıez, zevklerini zaman zaman tanışmış, tahammüllerine şaşmışımdır.

Kadın olsam dönüp bakmam Sabahattin Yayla’ya…

***k

Ekranda devam ediyor diganın konuşması… Zannedersin, Allah’ın ka:
dınlara verilmiş sadakası… Herkes sıraya girmiş, elini bir sallasa ellisi sereserpe uzanıyor.

Karısı yanında, çocukları yanında…

“Noolmuş yani abicim? Teni tenime değmiş, olur böyle vak’alar, erkek
milleti yakaladı mı fena yapar alimallah abicim… Uzerimize düşeni yaptık
da kötü mü olduk?”

***k

Ağzı var, dili yok, suspus oturan
karısı söze karışacak gibi oluyor.

“Kütüürrrttt” diye çenede patlayan yumruğun sesi…

Sabahattin Yayla’nın karısının çenesine patlattığı yumruğun değil,
yumnığu yiyen çenenin kemik

“E m benım” devam edıyor.

“Sus an sus! Ben konuşurken konuşma demedim mi sana?”

Beyımin sınıfsal kökeni belli…

lumpen… Yani, ayaktakımı…
f**

Köyde olmaz bu… Türkiye’nin
köyleri anaerkildir, ‘kadına saygılıdır,
onları başının üstünde tutar.

e s

se ne erlıelışmisin Iıe alıi!

Şehirleşmiş şehirde olmaz bu… Kadının ekonomik bağımsızlığı vardır, al
şeyini, ver nikahımı der.

Köyden göçüp şehirli olamamış,
çocuklarının yemeğini karısına pişirtip
erkek misafirlerine pis elleriyle çiğ köfte yuğuran goçların oturdukları yerlerde olur bu… ”

O kökenliler okusalar da değişmezler. Hakimlik yapar, “Kadının
karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin!” diye kararlar verirler.
*i*

İyi ki, oradaki televizyon ekibinde
değildim. _

Gücü gücüne yetene helâl olsun…
Sabahattin Yayla’yı evire çevire döverdim. Dövemeyeceğimi zannetmeyin…” Birdoksan boy, yüz küsur kilomla miting meydanlarından geldim. Kötü beslenmiş gecekondu maçosuna
yeter de artar bile…

_ ßguıAızA

“ UMMEDEN

` .SOKAKTAN öECıYolîuz… ı
zapeız au ısrar..

re destan o resim kolleksiyonundan, antika mobilyalardan, lsfahan halılarından bir tanesini bile bulamamış… Gariplerime
sâde suya çay çıkmış, yerde bağdaş. kurup mal tesbiti yapmışlar…
iki telefon, dörtlü koltuk takımı,
iki ipek halı, iki kanepe, bir masa…
SSK borçlarını ödernemek için
elden çıkannışsın gerisini… Ya satmışın, ya güvendiklerinin üstüne
yapmışın…
24 Ocak kararlarının ekmeğini

Eve gelen icra memurlan, dille
. yerken, 12 Eylül’e bile ters düşen

bir götürücülükle, 3 ay hapis yattığını boş ver!

Gözün doysun, SSK’lı gariplerin ahı tutmasın yeter.

“Politikacıl r
için, seçim

ç!.

»we- -as
utanmaktakn

bin kere beterdir…”
(Everett Dirksen, 1957)

U

26 Kasım 1993
CUMA

e

Savgımıı
sevenleri…

kuyucularıma
0 her zaman
saygım var.

Hatâ ettiğimde
kendimi kendi
sandalyeme
oturturtım, ama,
affetsinleî, bu sefer
oturmayacağım…
Parasını devletin
ödediği milletvekili
telefonlarında en

l İİ
milletvekilinin
Işılay Saygın
olduğunu, ayda 94
milyon liralık fatura
çıktığını
söylemiştim.
Devamlı hastalanıp
parasını devlete
ödetenlerle ilgisi yok
yazdıklarımın…

Saygınün çok

sevi iyor olması,
Buca ve İzmir’in
sembolü haline
gelmesi, zor-dar gün
dostu olması da
ilgimi fazla
çekmiyor. Bel
ağrılarından şikâyetçi
olması sebebiyle
sağlık harcamalarının
(devlete fatura
ediliyor) artmasına
sâdece
üzülebilirim… Devlet
değil, hasta
hesabına…
Arkadaşlar PTT
arşivlerine ulaşmaya
çalışıyor. O 94
milyonluk telefon
faturasındaki
(kioiuşmaların

o umunu

bulmaya, çıkamıaya
uğraşıyorlar. .
Bulurlarsa ben
açıklarım, sonra da
ya kendisinden özür
dilerim, ya yazmaya
devam ederim…