Sen Bir Garip Korumasın Siyanürlü Kurşun Niye?

…ı «nına-ını …ı .au

qgny gßgıuıııı Id

`
ŞEN BIR GARİP KOBIIMAŞIN,
SIYIINIIRLII KIIIISIIN NEYINE?

asım ayının başındaki belediye
seçimlerinin hayhuyuna giden
minik bir haber vardı gazeteleru de…

“Ozalın korumalarına siyanürlü kur
şun dağıtılacak!”
Tüy’lerim diken diken oldu. sütunların arasında eşeledim. fazla teferruat bu
lanıadım. Çıkarabildiğim kadarıyla. çok›

özelnıiş o kurşunlar… “Tanı isabet” olınasına gerek yok, hedefi sıynnp geçse bile, 0 minicik sıyırık sayesinde, on saniyeye
kalmadan, sıyırdığını

“dayanılmaz acılar
içinde kıvrandırarak”
öldürürmüş…

Cumhurbeyin gedikli koruması Musa
Oztürk geldi gözlerimin önüne… “Ateş”
emrini o verecek… Telefona sarıldını, cumhurbaşkanlığı muha
l
833%*
birlerinden bir arkadaşı aradım, “Er kişiyi ý”” s

J

nasıl bilirsin?” diye (G
sordum.
Iç açıcı şeyler söylemediler. Gazetecilik okulu mezunuymuş, ama, “sıfır numara” gazeteci düşmanıynıış Oztürk…
Alimallah, cumhurbeyin biraz fazla yanına gazeteciler yanaşmasın, tekme tokat, sille, kabza, eline 0 an ne geçerse
onunla saldırır, saldırtırmış üstlerine…
1983-1992 döneminde tuzu epey kuruduğu için, cumhurbeyinkiyle beraber görev
süresinin bitmesi umurunda değilmiş…
Beraber gelir? beraber gitmeyi aklına
çoktan koyduğu için, umursamazlığı.
hoyratlığı, ceberrutluğu ondanmış…

Cumhurbey hesabına iyi… “Kötü niyetli” kimse bir şey yapamaz ona… Padişahların piştovlarla, çakaralmazlarla.
mavzerlerle, saçmalı av tüfekleriyle korundukları günler geride kaldı. Siyanürlü mermilerimiz bile var artık…

Ama, cumhurbeyin sevenleri. koklamak, dokunmak, yakınında olmak isteyenleri için kötü… Musa Öztürk’ün neredeyse boyundan büyük Magnumunda
bir de siyanürlü mermi düşünün… Bitiktir işleri…

Tabanca görsem uykum kaçar. Haberi okuduktan sonra, tam iki gece kâbus
TİC l3O

s…

gördüm..Daha doğrusu, kâbus görnıedim. Anavatan Partisi’nin 0 meşhur
1988 kongresini tekrar tekrar yaşadım,
öldüm dirildim.

Sekiz bin kişilik spor salonu tıkabasa
doluydu. O zaman başbey olan cumhurbeyin önü “etten duVarİlÄIusa beyin n’_vasetindeki koıunıalarl. basketbol saha›
sının içi ana-baba günüydü.

En heyecanlı yerde iki el silah patla
“.dı. İlk kurşun mikrofona saplandı, ikin
cisi kalem tutarı elin
parmağını sıyırdı, geçti.

Ondan sonra da cayırtı koptu. Jetonları
ancak düşen Musa Oztürk yönetimindeki kommalar, adının “Kartal
Demirağ” olduğunu
sonradan öğrendikleri
saldırganın bulunduğunu zannettikleri tarafa
doğm yaylım ateşi açtılar.

Kartal değil, Berlin
panteriydi mübarek…
Sağa plonjon yapıyor,
fırlayıp sola atlıyor,
taklalar atıyor, kurşunlara geçit vermiyordu. Maçın sonlarına doğru, “Ayıp oluyor!” diye düşündü zahir… Kolundan tek
isabet aldı, “En büyük Kartal, başka büyük yok!” tezahüratı arasında, sahadan
omuzlarda çıkarıldı.

Ya bilanço?

Tribünlerde sakin sakin oturan beş
kadın isabet almıştı. Musa Oztürk`ün
“Herkes _vere yatsınl” tufasına gelen bir
ihtiyarcık kaba etlerinden yaralıydı.
Oraları. buralan sıyrılanlar da cabası…

Cunıhurbeyin korumaları aynı, değişmedi.

Değişen tek şey beylik silahlarına sürecekleri mermiler… Artık “siyanürlü”
olacakmış. adamı sıyırdı mı acılar içinde
kıvrandırarak on saniye içinde öldürecekmiş…

Çankay’a’nın misafir trafiği kaç zamandır hafıflemiş, cumhurbeyin etrafındakiler epey seyrelmişti. Adamcağız
büsbütün yalnız kalacak… Kendi hesabıma konuşayım, işe giderken köşkün
önünden geçerim, yolumu değiştirece

Ne olur, ne olmaz…

olduğu içın) ………. ..

COŞKUN ULUSOY (Cavıt Çağların dolduruşuna geldiği ıçin)…..
YEDİ

BÜLENT ECEVİT (Beş vakıt namaza ne zaman başlayacağı
konusunda herkesı meraktan çatlattığı ıçınl,… 1

TURGUT ÖİAL lMıliel blucın gıyeıken. Demırel’e. “Pıyamalar
çekıp pıknığe gıdelim!” dedığı

SÜLEYMAN DEMİREL (Her açılışa çıçek göndermeyi
alışkanlık edınıp sex-shop açılışlarını ıhmal etmedığı ıçın)……….0

YILDIRIM AKBULUT (Semraanıma komsu evını satışa çıkarıp

yıne zamanlama hatası yaptığı ıçın) 0
TANSU ÇİLLER …………. .. .. . …lSTlRAHATLl
VEHBI KOÇ lMılletın 400 gundur bekledığı anayasanın ayak
ustu 5 dakıkada yazıldığını zannettığı ıçin). .. 3

METIN AŞIK (Fenerbahçe’yi yonetmeyı devlet ıhalesı
kazanmak kadar kolay sandığı ıçınl…

DENIZ BAYKAL lIkı elı, altı hızbıyle “bıtek” CHP’yı
doğrultamadığı

PROF. EROL SEZER (Sıgara paketınden S bın lira vergi alarak
memleket ekonomısının kurtulacağını zannedecek kadar saloş

Liz* ‘

l (Seçimlik Anapgram Analizinlz)

BIR KASIM SECIMLERI
MARSIK BILE SEÇILIR
( “L ” Joker)

BIR KASIM SECJMLERI
BIR KISMI cAMı SEVER ,
( “V” Joker)

BİR KAsıM SEÇİMLERİ
MERSI, IÇELIM BARI!

BIR KASIMSEÇIMLERI
KELSEM, BIRA IÇERIM
(“E” Joker)

u
BİR KASIM SEÇİMLERİ_ _ I ‘
ASIL SEÇMEN EKABIR MIRIM!

l (“AMEN” Joker)

BIR KASIM SEÇİMLERİ
BİLMECE: KIM SIRK
SOYTARISI?

(“T/S YOK” Joker)

BIR KASIM SEÇJMLERI
RESIMLER ESKI
BABACIĞIM!

( “A BE ” Joker)

BlRkAsıM SEÇİMLERİ
BIRIKIMSIZ ACEMILER
( “İZ” Joker)

BIR KASIM SEÇIMLERI l LIKE IRAK BABA.
KISS ME MRS. ÇILLER
(“KLASKARIBEl”J0ker) ‘

BIR KASIM SE IMLERI
MIRIM, HEPSİ ARIKLI BESMELE
( “HELP MEV’ Joker)

anam.
kanı

FAİZ HARAM ııüsvısı HELAL

Seçimden tam puanla çıkan Refah Partisi genel başNecmettin Erbakan
beklenen konuşmasını yaptı:
“Erkeklik onda kalsın, Demirel istifa etsin… Ilk seçimde

zaten iktidarız…”

Yeni doğmuş olmakla beraber “balaban” olan Istanbullu dört belediyenin başkanları müjdeyi verdi: “Bundan böyle içki ruhsatı vermiyoruz, ruhsatsız içki satan

yerleri kapatıyoruz…”

Hepsi normal… Ama, seçinı zaferinin coşkusuyla konuşan “seçimsiz” Konya’nın
büyükşehir belediye başkanı
Halil Urün’ün dediklerine

Amerika’da ne zaman başkanlık seçimi
olsa, aynı coşkulu heyecan Ankara’da da
yaşanır. Türk-Amerikan Derneği’nin Cinnah caddesindeki binalannda kurulan “seçim izleme merkezi”
arı kovanı gibidir, ışığı
gören gelir, sonuçlar
ÜÇ aşağî
beş yukarı
belli olana
kadar oturur.

En son 1976
yılında gitmiş- f
tim. Adaylar

dan biri aynı anda İ/ı

iki iş yapamayan, hem yürüyüp hem sakız
çiğneyemeyen
Gerald Ford, î.
.. .. .. ı
oburu de yer
fıstığı üreticiliğinden
gelme Jimmy Carter’dı.

Adayları nasıl bulduğumu sormuştu
Amerikalı bir diplomat… Ben de her zamanki patavatsızlığımla, “Amerikalı olmadığıma şükrediyomm. Yoksa bu ikisinden birine oy vermek
zorunda kalacaktım…”
cevabını vermiştim.

j I i› .

. ‘Ja

Pek hoş karşılanmamıştı esprim… “Istenmeyen adam” muamelesi çekmişlerdi.
Neyse, 16 yıl geçti
aradan… Giden arkadaşlardan birine sordum: “Eskisi gibi mi?”
Eskisi gibiyniiş, üstelik ilginç bir yenilik
varmış… Yalnızca

â Amerikalı’ların oy

kullandıkları bir
de “mini seçim”

ton’ın 48,
Perot’nun 6 oyımu geride bırakmış… Bushia
oy verenlerin başında
ABD’nin Ankara Büyükelçisi geliyormuş…
Mini seçimin sonuçlarına çok sevinmiş, asıl
sonuçlar gelmeye başlayınca suratı asıldıkça asılmış, binayı erken terk etmiş…

Eşyalannı, bavullarını toplamak için
zahir…

anlam veremedim. Konya
(hha) büromuza konuşmuş…
“Belediye binasından girerken parasına bakıyor vatandaş… O parayla iş yaptırıp yaptıramayacağını hesaplıyor. Bırakın usülsuz işlerin yapılmasını, haklı işlerini yaptırmak için bile rüşvet veriyor. Belediye başkanları dürüst olsa da, taşıdığı
görüş rüşvete izin veriyor…” _
Yapılanların yapılacaklara teminat olduğu bir ortamda, kendi partisinin sözel
çizgisine ters düşen bu
başkanın lâflarını siz arıladıysanız bana anlatın,
ben de anlamış olurum…

ivi cAlIsMA vANAnsıNı ğ ş

Adına aldanmayın, tam teşekkülüdür… Ankara Trafik Haa- ç’ ?ı
tanesi… Zırt-pırt sollayıp kan-revan içinde kalanların yanında, f .s
hastanın her türlüsüne hizmet sunar. ‘ : 1

Arkadaşlar anlattı, şaşırdım. Sekiz ay önce garip bir “vazi- ;ý
yet” olmuş burada… En fazla gelir getiren, resmen hastaneyi ‘ İ
döndüren diş polikliniği, “yersizlik” sebebiyle – _
kapatılmış… Su içinde 300 milyarlık makine- . *
v ler depoya postalanmış, sekiz hekime de “başınızın çaresine bakın” denilıniş…

Derken efendim, sekiz ay geçmiş aradan…
Aylâk gezinen doktorlardan biri, sınıf arkadaşı olan bakanlık üst yöneticilerinden birine .
` durumu anlatmış… Az zamanda (500 gün) g `,
çok iş (yeşil kart vs.) yapmak durumunda ^ ~
olan bakanlık, mal bulmuş Magribî gibi atla
. mış işin üstüne… Once müfettişleri, arkasından hamalları, sonra boya-badanacıları
. hastaneye göndermiş… Müjde! Diş polikliniği haftaya açılıyor.
Bu arada, biri çıkıp hastane yetkililerine
sorsa…

4

niye açıyorsunuz? – .

KURTHAN FİŞ ;

Niye açtınız, niye kapattımz, yine

KAPILAHIMIZ HERKESE AcıK

Artık kimse inkâr etmiyor, tevile
kaçmıyor. Belediye ara seçimlerinin
tek, net ve kesin kazançlısı Refah
Partisi oldu. “Uç partili cephe” olarak
girdiği 1991 genel seçimlerinde yüzde 17’yi zar-zor (ve beraberce) tutturmuşlardı, şimdiyse tek başlarına
yüzde 24`ü buldular.

Tabii, Necmettin Erbakan’ın keyfine diyecek yok… Gittiği her yerde
“Ilk seçimde tek başımıza iktidar-iz!”
diyor, sonra ekliyor: “Türkiye’de yaşayan her vatan evlâdı elbet bir gün
bize gelecek, Refah`a gönül verecek

tir, çünkü, gideceği başka yer yoktur…”

Basın toplantısını izleyen gazete- i
cilerden biri, yanında oturan Refah *
Ankara milletvekili Melih Gökçek’e ç
döndü: “Hocanın vatan evlâtları ara- i_
sında Türk silahlı kuwetleri men- r
supları da var mı?” ‘

Arkadaşın anlattığına göre biraz
bozulmuş Gökçek… Fazla yakmadan
kazı çevirmiş… “Tabii var. Refah’a
candan gönül veren kahraman askerlerimiz var, mutlaka vardır. Niye
olmasın?”

“MğKı-:ıının or’ ıvıu? _
“MÜKEMMEL TAKTIK” mı?

Acemi pehlivanın güreşe doymaması misali, belediye seçimleri yapılıp biteli neredeyse iki hafta oldu, ANAP’ın
Yılmazcı kodamanları kaybın bahanelerini üretmekten bıkmadılar, bezmediler. Nerede gazeteci yakalasalar, “Seçime hile karıştırıldı, çarşaf altından su
yürütüldü, mükerrer oy kullanıldı, sakallı herifler üstlerine siyah çarşaf geçirip kadın niyetine oy kullandılar!” diye habamam, debabam kafa ütülüyorlar.

Hafta başına bıkkınlık geldi bana…
“Biraz çenesi düşük bir Refahlı yok
mu? Bulun da anlatsın, açıklasm şu işleri…” dedim arkadaşlara… Bulmuşlar,

o da anlatmış…
“Bizim yaptığımızı: hile-i şeriye
nir. Mâlûmunuz, bir beldede seçme
hakkını alabilmek için orada 6 ay ‘
met edilmiş olması gerekir. Bizim o
daki arkadaşlarımız, seçimden 7 ay
vel, memleketlerinden, köylerinde
rabalarını getirmeye başladılar.
dikçe muhtarlıklara kaydedildi hepsı.
Altı ay yediler, içtiler, yattılar,
oylarını verdiler, ertesi sabah ,
memleketlerine dönmeye
başladılar. Ne sahtekârlık var bunda? Hem akraba ziyareti, hem oy ticareti… Biz çalışırken

onların oraların

da sinekler uçu
.. . ,
şuyordu…
Ğ

/

#eto-saka

: foto-sulu! foto-saka

TEIPOICSZ

BEN KENDİMİ ÖVMEK ISTEMİYORUM,
ARKADAŞ|M TURGUT BENİ TANITSIN!

BEN ŞAHSEN KEFILIM, SIMSIKI
TAŞ GİBİ OĞLANDIR VALLAAA…

BAK ŞU SIĞIRLARA CORÇ, KIYMET
BILMEZLER, AYNINI BANA DA YAPTILARDI!

FOTOĞRAFLAR: RECEP TANITKAN

i FENERBAHCE spun KULÜBÜ

Yanlış anlamaları baştan caydırmak için. şimdiden söyleye- ‘
yim, aklımın spora bastığı
günden beri Fenerbahçe- _.
liyiııı… Yani, taraftarlığım ‘gi,
_varım yüzşnlı buldu… î~
Ama, “Fenerbahçeli olmak”,
gömıe, işitme özürlü olmak değildir.

On beş sene ewel, tek televizyon kanalının oldu
ğu bir dönemde şöyle demiştim: “Fenerbahçe
burjuvaziyi. Galatasaray aristokrasiyi, Beşiktaş
proleteıyayn temsil eder…”

Yer yerinden oyııanıış, milletin mahalle kahve- ı
sinde söylediğini televizyondan tekrarladığim
için. 5-10 yıl hapis talebiyle, 142/1’den (komünizm propagandası) yargılannııştım… Savunma
mı “acı” yaptım.

“Aıistokrat görgülüdür, kaliteli malı gördü mü,
hemen anlar, hemen alır. Proleteıya gariptir, beğense de, beğenmese de, yalnızca parasının yettiğini alır. Burjuva görgüsüzdür, gözüne hoş geleni
“kalite” zanheder, bastırır parayı, alır, başkasına

yâr etmez…”

Otuz yıldır devam ediyor Fenerbahçe’nin burjuvalığı… Ne bulursa, ne gözüne ilk bakışta hoş gelirse kapıyor. Sonuç iflâs… 7-1’lik 0 sonuç Fenerbahçe’de “Vaka-i Hayriye” olur inşallah…

IV

“Mevcut özgürlüklerinden ya
alımaklar Vazgeçer, ya arkasından
daha fazla özgürlük geleceğini
zanneden hayalperestler…”
(Edmund Burke, 1783)

_ Lrîıâfaxcğé›

öbür etnikler alınmış… “Keko aşağı, keko yukarı, bıkkmlık geldi…”
diyorlarmış, “Biz de etniğiz, bizim de canımız var…”
Madem öyle, işte böyle!

SORU- Lazların burnu niye büyük olur?

CEVAP- Daha kolay kanştırılsın diye…

SORU- Amerika’nın ünlü zenci mahallesi Harlem’de insanların kafalarının en çok kaııştığı gün
hangisi?

CEVAP- Babalar günü…

SORU- Peki, zenciler niye kokar?

CEVAP- Körler de onlardan nefret etsin diye…
SORU- Adem`le Havva`nın Yahudi olmadığını nereden biliyorsunuz?

CEVAP- Yahudi, değil kaburgasını, yağmurlu günde tanrının suyunu bile vermez…_