Sansür Kalktı Sansürcü Verelim
-sJAıß&L 1 v; ooo
sANsün KALKTI sANsüncü llEBElİM
Sansürü ilk defa 1961’de tanıdım. Daktilosundan zehir damlayan genç bir spor muhabiri olarak, Kolej-Harbiye maçına gitmiştim. Kolej yenilmekle kalmadı, oyuncusuyla, seyircisiyle, maçın öncesinde, sırasında
ve sonrasında bir dolu sopa yedi. Ben de gazeteye koşup zehir-zemberek döşendim.
“27 Mayıs ihtilalini gerçekleştirmiş bulunan şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bazı
kendini bilmez mensupları, üniformalarının
dokunulmazlığina sığınarak zorbalık yapmayı kendilerine hak saymaktadır…”
Ertesi sabah okuldan alıp sıkıyönetime
götürdüler. ‘
Sıkıyönetim paşası Cemal Madanoğlu, beni çeyrek saat esas duruşta beklettikten sonra, önündeki dosyayı kapattı, başını kaldırdı, buyurdu: “Ulan piç kurusu! Dua et ki,
deden komutanımdı, baban da müsteşarımız… Asker hakkında bir daha yazarsan iki’
bacağını kendi ellerimle kırarım…”
Yazmadım. ”Oto-sansür”
galiba…
diyorlar
o o o
Sansür konusundaki ikinci tecrübemi Talat Aydemir’le Fethi Gürcan asılırken yaşadım. İki müteşebbisin sabaha karşı Ankara
Merkez Cezaevi’nde idam edileceklerini öğrenmiştik. Sürüsepet gazeteci kargalarla beraber ayak üstü kahvaltı edip fırladık oraya…
Sıkıyönetim paşası Cemal Tural’ın sözlü
uyarısını birkaç dakika farkla kaçırmışız meğerse… “Cezaevinin etrafında gazeteci görürsem oyarım…”
TEMPO 14
lnfaz yerine varalı çeyrek saat olmuştu.
Bindirilmiş askeri ekiplerin, tepe ışıkları yanasöne, üstümüze geldiğini görünce, erkekliğin onda dokuzunun kaçmak, onda birinin hiç görünmemek olduğunu bilen iki kişi, ben (sıfırcı hoca) ve Ceyhan Baytur (aa
genel müdürü) sık çalılıklara doğru hızla seyirttik. .Özgür basın faaliyetinde direnen
öbür arkadaşlar geceyi merkez komutanlığında geçirdiler. Ertesi sabah anlattılar. El
konulmuş fotoğraf makinesini arayan Mustafa lstemi, makineyi Tural`ın masasında
bulmuş… Paşa özlü konuşmuş…
”Bir daha benim ‘yapmayın’ dediğim şeyi yaptığını görürsem, makineni orana tıkanm…”
İstemi yapmadı. Srıkıyönetim boyunca
hangimiz yaptık ki?
. o o o
Başbakan Süleyman Demirel’in “24 Temmuz Basın Bayramı” münasebetiyle verdiği
büfe-yemeğinin davetiyesinden öğrendim. 24
Temmuz’un basın bayramı sayılmasının sebebi sansürün kalkması, bu yıl da kalkışinın 84’üncü yıldönümüymüş… Çok sevindim. Alpay Kabacalfnın **Başlangıçtan Günümüze Türkiye’de Basın Sansürü” kitabına gitti elim… Sayfaları rastgele çevirdim.
Sansürsüz Türkiye’den genelge manzaralarının ilki askeriydi: “Tekirdağ’daki askeri tayyare kazası hakkında Türk ve ekalliyet gazetelerinde hiçbir malumat verilmemesi, 12.7.1942…”
Sansürsüz Türkiye’den ikinci genelge talebe taifesiyle ilgiliydi: “Üniversetedeki talebe ve fikir hareketlerine dair gazetelerde
neşriyat yapılmaması Örfi ldare Komutanlığı’nııı emirleri iktizasındandır. Tebliğ olunur. 4.4.1944…”
“Olacak o kadar…” diye düşündüm,
”Ne de olsa savastayız. Hiç değilse ‘şunu
yaz, bunu yaz’ demiyorlar…” Sayfaları birkaç atlayarak çevirdim, sıkıyönetim komutanlığının bir tebliğinde durdum.
“Örfi ldare’den: Ali İhsan Sabis`in yarınki mahkemesi hakkında gazeteler mahkeme
safahati ve iddiadan bahsedebilecekler, lakin maznunun emekli generalliği mevzuuba`hs edilmeyecek, sadece Ali İhsan Sabis denilecektir. 5.8.1944…”
Olanca hoşgörümle çağ atladım. Atlar atlamaz, kalktı, kalkıyor denilen muzırmüstehcen neşriyat yasası ilkelliğine, sansürsürgün yasası tahakkümüne gitti aklım…
Basından sansürün kalkışının S4’üncü yılını beraberce, coşkuyla, yemek yiyerek kutlayan devlet ve basın büyükleriyle beraberdi kalbim… Ama, ayaklarım gitmedi, gidemedi.
ı
0sMAN BÖLÜKBAŞI (Elli yıllık eşi bile
kendisini anlayamadığı için) ………… __
DOĞAN GÜREŞ (Milyonluk emir-komut
zincirini tıkır-tıkır işletirken tek kişiye
hâkim olamadığı için) …………… ..
İHSAN DOĞRAMACI (Gitmek, bitme
bilmediği için) ……………………. ..
ERDAL İNÖNÜ (Her zamanki iyimserliğı
devam ettiği için) ………….. .. RAPOR
YAŞAR TOPÇU (Umum abazanları tek
zevklerinden mahrum ettiği için)…..
ÖMER BİLGİN (Seyyar köftecisinin dıye
borcunu ödediği için) …………… ..
HAFIZ SÜLEYMANOĞLU
(Kaldıramayacağının altına girdiği iç
GEORGE BUSH (Seçime beş kala savaş
tamtamları çaldığı için) ……………… ..
İBOROTTİ (Hangi birine ne desem, kara
veremediğim için) _. …………………… ._
GENÇ TOPçULAR (Umum Türkiye
ortalamasına 180 derece
ters düştükleri için) …………….. .. 1
MEHMET MOĞULTAY
OĞLUM MEHMET, DEVAM ET
(”DEVE” Joker)
TQRKANAKYOLKÖKSALTOPTAN
YOK’UN KUR-TOPAL sAtrANArı
r-ı” Joker, “KAKA” arttı)
MEHMET BAT_ALLI
T.M. LAUBALI MEHTER
(“UR” Joker)
KÖKSAL TOPTAN
ABIM “ZEl-llR”! _
RAHŞANBULENTECEVIT
VELAKIN, HAŞIN VE CEBERRUT
(“KIRVE” Joker)
CUMHURİYET _HALKfARTlSİ _
“HlSSI” PARAYA HUCUM ETTlLER
(“ASE” Joker)
ADNANAYDINMENDERES
ADIM, “NE YARDAN, NE SERDEN!”
(^’ER” Joker)
SAKIP SABANCI: “EVREN TÜRKIYEMIZIN
VAN GOGHUDUR!”
EYVAAAl-l! OYUNBÇZAN P.D. _ _ ..n
VURGUNCUNUN BIR RESSAMLIE’ 95″(
(“SULUBOYA” Joker)
FÜSUNKAHVECİALEVKARACA_ _
AN, NE rEcı. CAVLAK, nusrıx vAk A
(“KIT” Joker)
MEHMET SAĞLAM YÖK _
EN MusAtLAr_ SAĞ KÖLEME “run IŞTİ’
(“ULUSAL ENlŞTE” Joker)
DENKTAŞ HARİTA_
DEBDINDE ÇEVREOI
EŞEK IJEBDINDE
Rauf Denktaş Birleşmiş Milletler`de
»harita kavgası” veriyor. O kavga edemrsun, yavruvatanda çok daha önemli
,i, kavga var. Köylüyle çevreci arasınh “eşşek kavgası”… Anlattılar,ekin:ama zarar veren eşşekleri köylüler öljürüyor, çevreci taifesi sayıları 200’ü
;ulan 0 Karpaz eşşeklerinin neslini kur-ymaya çalışıybrmuş… Sonunda ara.aT.C. girmiş, on kilometrekarelik bir
ilanı çitleyip ”eşşeklere mahsus” kılnak için IOO milyon lira çıkmış…
Kıbrıs Postası’nın yazarı Abdullah
&zizoğlu çok sinirlenmiş buna… “Eş;ck Yarışı” başlığını atmış, köşesinde
löşenmis.. “Çevreci” dostlar kızmamdiye hiç yorum yapmıyorum, yazı_ııleşekkürlerimle aynen aktarıyorum.
Bizim hür eşşeklere gün doğdu,
:Eşşeklerimiz unutulmak üzere olan
ıllarını dünyaya bir daha duyurabile(ekler… Biz de anavatana uluslararası
&şenlik daha kazandırmış olacağız…
ğşeklerimiz sayesinde…
_iğîîürkiydnin Sinop ilinin Gerze ilçeye her yıl yaz şenlikleri düzenlenir.
_ Ze belediye başkanından konuyla il bir açıklama var: “Bizim şenlik
Wxramımızın ilginç bölümlerinden bi&de lNA TÇI EŞŞEK yarışıdır… ”
Üstelik, belediye başkanı geçen yılki
, klere iştirak eden eşşek sayısının
ğük olmasından yakınıyor. Bu yüz_köylere adamlar salmış, Sinop ‘un
gazetelerine ilanlar vermiş…
VATÇı EŞŞEK ARANIYOR.
?ile fırsat! Hemen harekete geçmezi bizim eşşeklerin dünya çapındaki
bir daha tescil ettirme imkânınmahrum oluruz. Hem Anadolu ‘da_ek cinsi, bizimkilerin yanında sıbi kalır evvelallah… Canım, zaten
_öz köylülerinin tarlalardaki Ürünyemekten, içlerinde yatıp ,yuvarektan bir türlü vazgeçmeyen eşşek_ Zden daha inatçısını nerede bula
” İfefilim arkadaş.’ Bizim eşşekler
_muzu kara çıkarmaz.
EMRE KONEAWI KİM MÜSTEŞAB YAPTI?
İstanbul’da “yaz mesaisi”
yapmanın en zor tarafı, Arıkara hakkındaki ahret sorularını cevaplandırmaktır.
Günün neredeyse çeyrek kısmı öyle geçer. Basit bir örnek vereyim. Mülkiyeli ortak
bir dostumuz, “Yahu, kültür bakanlığına müşteşar
olabilmek için bizim Emre
(Kongar) araya Kaya Toperi’yi koymuş… Doğru mu?”
diye sordu.
“Saçmalamal” dedim,
“Çankaya’da en çok sürünen bir-iki kararname arasındaydı Emre’ninki… Kaç
defa ‘Yetti artık, ben işimin ^
başına dönüyorum’ diyecek
oldu; bakan ‘Ne olursun, biraz sabret” diye’0nu tuttu.
Sonra Emre’nin karakterinde iş yaptırmak için araya
adam sokmak yoktur, yapacaksa kendisi yapar. Sonra
KEHİM AYDIN ERDEWİN FAKR-Ü ZABUHET llAZİYETİ
Rivayet muhtelif, ama,. Kerim Aydın Er
`başını salladı. Doğrusu, ben
cıma, Mülkiyeli olduğunu
bilmekten öteye Toperi’yi tanımaz…”
Manalı manalı gülümsedi
arkadaş… “Senin bilmediğin çok şey var!” dercesine
é
de meraklandım, Ankara’daki arkadaşlardan işin aslını astarım araştırmalannı istedim. Sağolsunlar, bir dediğimi iki etmezler, araştırdı
_lar. _
yim? Aylardır Çankaya’da ^
_ Muhabbetlerinin koyuluğu
“Efendim, Kerim bey Türkiye Gazetesi Rad
dem°in TRT’nin başından ayrılmasını kimsenin isteyeceğini zannetmem… Asıl önemlisi o
değil… Rivayet yine muhtelif, ama, kendisinin “kendi isteğiyle” TRT’nin başından ayrılacağını duymayan kalmadı.
Hemen tekzip (pardon, açıklama) geldi:
”Görevimin başındayım, saçmalamayın, özel
televizyonlara filan gitmem…”
Peşin peşin yalanlamayı verdik, şimdi dedikodulara geldi sıra…
KURTHAN FİŞEll
l
Emre’nin kendisi anlatmış… “Dedikoduyu duyun- _
ca ben de sinirlenmiştim. Si- İ
nirlenmeyeyim de ne yapa
bekliyordu o atama kararnamesi… Sorup soruşturdum,
tam ben Istanbul’a, işimin
başına dönmek üzereyken
kararnamenin nasıl çıktığını
öğrendim. Benim haberim
de yok, Toperi’yle tanışıklığım da yok, araya girip cumhurbaşkanına gitmiş, beni “
anlatmış, kararnameyi imzalamakla siyasi prim yapacağını söylemiş…” .
Neyse, küçük bir sır vere- ..
lim, Alman Dışişleri Bakanı
Kinkel için verilen resepsiyonda ilk defa tanıştılar.
na bakılırsa, aralarındaki gıyabî “Mülkiye dayanışması” vicahîye dönmüştü.
yo – Televizyonu TGRTyle 40 milyon maaşa anlaştı…” diyor herkes, “TGRTnin sahibi Enver Ören’le Kerim Aydın Erdem hem Denizli’li, hem Denizli Lisesi mezunu… Epey de din bağı
var aralarında… Devamlı temas halindeler…
Kerim Bey’in TRT’deki çalışma düzeninden,
değil uzun boylu, kısa boylu bir şikâyeti bile
yok… Ama, maaş vaziyetleri kötü… Enver Bey
TGRT’sini teslim edeceği mümin ve müemmen
bir kişi arıyor, Kerim’den iyisi olmaz…”
ÜNİVEBSİTPNİN KADERİ
Aktif olarak on sekiz yılımı verdiğim, son dokuz yıl
kendine, hem vatana, millete hayırlı olsun!
dır uzaktan sevdiğim üniversiteden İhsan Doğramacı gitti. İnanın, ”Uğurlar olsun!”
diyemiyorum, çünkü, geride
bıraktığı liseleşmiş, hatta ortaokullaşmış üniversitelerin
Neyse, demem o değil,
sürpriz istifayla sürpriz tayinden hemen sonra, “Nasıl
biridir?” diye sordular.
“Bilmemm” dedim. “Çok
sıkı disiplinciymiş, üniversi
“uğurlu” hiçbir tarafı yok…
Yerine Mehmet Sağlam
geldi. Ankara Spor Akademisi’ne başkanlık ettiğim
1978-1979 döneminde tanışmıştım onunla… Biraz aynacı (narcissist) tarafı ‘yok değildi, sıcaktan soğuğa, s0ğuktan sıcağa çabuk geçebiliyordu, ama, cana yakın insandı. YÖK başkanlığı hem
teyi zaptiye gibi yönetir
“ZAPTİYE KAFASI”
miş…” dediler. “Sanmam…” dedim. Hacettepe
Üniversitesi İdari Bilimler
Dergisi’nin (Cilt l, No.l,
Haziran 1978) 65`inci sayfasını açıp gözüme soktular.
“Türkiye’de Adlî Zabıta
Hizmetlerinin Etkinliği”!
Pek öyle aman-aman “insan sarrafı” değilimdir, yanıldığım çok olur, ama, dokuz yıldır ayrı olduğum üniversitede, kendi verdiğim
”yönetim bilimi” dersinin
altın kuralını unutacağımı da
düşünmezdim doğrusu…
“İnsanın ihtisası neyse, yönetim tarzı da onun aynasıdır…”
15 TEMPO
uııuııiııııı, uııırıuiıvıriırriıı, BİLİNEN, BİLRİNMEYEN
LÂFLARIYLA “BABA
Bazısı vardır. az konuşur, öz konuşur. ama.
dilinden kan damlar. ııirduğu yerden ses getirir.
İnönü (paşa olani) gibi…
Bazısı vardir. çok konuşur. sürümden kazanır.
ama onun da dili az kemiksiz değildir.
ses getirir. söyledikleri unutulmaz…
Demirel (“baba” olani) gibi…
SORU l. ITUde okurken baba
parlak talebeydi. takıntisız sinif
geçer. hep okul birincisi olurdu.
Mezuniyetirıe sekiz ay kala, Fikret Narteriıi “Hararet Makinaları” dersi topluca boykot edilince, herkesle sınıfta kaldı. Derse
karşı hoşnutsuzluğun tırrnandigi sırada ne demişti?
a. Boykot yapalim arkadaşlar
b. Boykot da, işgal de birdir
c. Yollar yürümekle aşınmaz
d. Sakin olalım çocuklar, uzlaşalım
SORU 2. 1960 yılında Anka›
ra`da. Ordonat Okulu’nda yedeksubayrlığıııı yaparken. babanın okul kurmay başkanı Kenan
Evrendi. Babanın Evren hakkındaki 0 döneme ait
görüşleri neydi?
a. Büyük asker, baba adam
b. Ileride çok iş yapar
c. Bir gün başbakan olursam, onu genelkurmay
başkanı yaparım d. Hiç biri
SORU 3. 1963 _nlının hemen başında, AF teşkilat
başkanlığından istifa etmişti baba… Ama, 1_7 Kasım 1963’de yapılacak mahalli seçimlerde Istanbul belediye başkanlığı tekiif edildi kendisine…
Ne dedi?
a. Ankara’da başka işlerim var
b. Şu anda görev kabul edecek halim yok
c. Bir dahaki sefere inşallah d. Hepsi
SORU 4. 12 Eylül darbesini değerlendiren Ihsan
Sabri Çaglayangilin “Meğer CIA dibinıizi oymuşî”
demesinden 15 yil evvel, kendisine _vakıştırılan
“Amerika’nın adamı”. “Monison Süleyman” sıfatlanna çok bozuluyordu baba… Bir gün dayanamadı. sözlü tepki gösterdi. Ne dedi?
a. Ben Isparta insanıyım, köylüyîim
b. Amerika Islam alemiyle yakınlaşmamızdan rahatsızdır
c. Amerika SSCBÇvIe yakınlaşmamızdan rahatsizdır
d. Milliyetçi muhafazakarım, demokratım
e. Hepsi
SORU 5. Askerlerle ilişkilerinde eskiden daha kararlıydı baba… Genelkurmay Başkanı Cemal Tural, “Beni zor emekli ederler!” deyince, işi kaç zamanda bitirildi?
TEFPO 128
C HP-SHP-DSP cephesindeki dalgalamnalar
sırasında. inanin, Demirel’in “deniz
tutması” lafına bayıldım.
Tam üç dakika kahkaha attıktan sonra.
geriye yaslandim. gözlerimi kapatıp
babanin “sözel” hatıra defterini
neseyle kanstirdim.
a. 40 dakika b. 1 gün c. 3 gün
d. Bitirilmedi. emeklilik süresinin dolması beklendi
SORU 6.` Babanın TOBBla arasi
eskiden bu kadar iyi değildi. başkanına glclktl. “Hâlâ bu heiifı dışarı atamadinız mi? Eger bunu
bile yapanııyorsaniz, çekin gidinİ” dedi polislere… Kimden
bahsediyordu?
a. Nejat Eczacıbaşı ı
b. Feyyaz Berker
c. Vehbi Koç
d. Necmettin Erbakan
SORU 7. Meşhur “24 Ocak 1980’
kararlarının mimarı kim? “O
› g tedbirleri bir tek ben aldim!” diyen Ozala baba ne cevap verdi?
a. O kararlar zaten alınacaktı. hazırdı __
b. 1979 seçimlerine giderken etrafımızda Ozal diye biri yoktu
c. O benim memurumdu d. Hepsi
SORU 8. Askeriyeıiiıı “teslim ol” çağrısına biraz
gecikmeli olarak uyan baba. arabayla Zincirbozan’a gidiyordu. Yanındaki Ismet Sezgin. şofore.
“Geç kaliyoruz, biraz acele eti” deyince baba ne
dedi? ‘
a. Geç galırsak almayacaklar mı yani?
b. Şapkamı yine unuttum, geri dönelim
c. Acele et, gecikirsek ayıp olur
d. Beklesinler
SORU 9. Siyasi yasaklarin devam ettiği günlerde
babanin telefonları hep dinleniyor. 0 buna aldırmıyordu. “Dediklerimi dinlesinler. bir çok şeyi
yanlış yapmaktan kurtulurlarl” derdi. Günde kaç
telefon geliyordu 0 sıralarda?
a. 50-60 b. 100-150 c. 250-300 d. 450-500
SORU 10. Siyasi yasakları kaldıran referanduma
gidilirken Evren sikıntiliydı. Babayı kastederek.
“O kadar konuşacağina. bu yasaklann niye konduğunu düşünsünî” dedi. Baba ne cevap verdi?
a. Gamından gonuşuyor
b. Ben kendi ülkemde menfada (sürgün) değilim
c. Ben kendi ülkemde menküp (gözden düşmüş›
değilim d. Hepsi
. %iêı%fJı&iSi{<û33îİîİ CEVAPLAR ı› a, 2› d, 3› d, 4› e, 5› a, 6) d. 7) d. 8› a, 9› c. 10› d. FISILTt . Küiıııiüîıiiuüııue TURK KIRVE Diyarbakır'ın gözde nıüteah. hitlerindeiı Zülküf Kiliç. iki oglu_ mi. Sertaçla Yılmaz'ı sünnet ettir di gegenlerde... Kirvelerse. devlrv bakanı .Iehmet Kahranıanıiı i: deşi Alıdiıllahla Çankaya l? kıınıin uç dönem laf nıüheııdi ni yapan Ali Baranseldi. "Tamanı Kahramanı anladı ama. Egeli Baranselin kurt siir.. netinde kirveliği nereden çıktı" diye kafama takinadan edemedim: Ogrendim sonunda.. DYPliytıız~ Zülküf Kılıç... Son seçinilı-zvi. DYPniıi Ankara Çankaya km" janindaıi "diişiik" yapan B seli seçim çalışmaları siratanımış. pek bir sevip SCI_TI`.I~. "ınebusluk olmadi. kirvelik verelim" demiş. Baransel de "Hiç _voktan iyidirl" diye 'düşünüp kabul eimiş... Kafamı kurcalayan bu soruyu temize havale ettikten "ı Türk-Kürt !veya Kürt-Türl. netindeki hâl ve gidişatı me:: tim. Onu da anlattilar. Adalet bakanı Seyfi Oktay. devlet bakanları Mehmet Kalıraman ve Ibrahim Tez !Laz kontenjanından› oradaymış... Once Diyarbakir folklor ekibi çıkmış salineye... Leyla Zamanın meclis :n11 şinda taktığinin üç misli kı? ta sari-kirmizı-yeşil başlıklı ı resmen. izleyenleri coşturnıiis.. Davulcu delikanlının poposunda black-jean. ayaklarında LUlllDOl* jack pabuç varmış... Durun, daha bitmedi "kulturel sentezİ.. İzleyiciler arasında Bi-lı› çet Cantürk ve Ahmet Turşu! f” ünlü doğusovlulari. Ibralti gibi kuzey -soylularL Ali sel gibi batısovliiları goriiııci cana gelmiş Ibrahim Tatlises.. lügilizce girmis türküye... "One-ruhi" three-four?.. "H0op. Lorkeî Ilk** devam etmiş. bitirirkeıı de E:: .İP öbür tarafina tenıeniıa çakır.:"L0rke. lorke. lorkikoîİ.. "Peki. ne içilmiş? diycaksıniz... Onu da soyleyi. lim düğünü... .Anasoiılıisiiy `... sonsuzuyla tboğmai dalın cok fiil* tüketilmiş. ama. sofralaidi Clvgb yerine "JB" tcevbiy okiiiıiiri viski varmış... Göze güzel gmlllßllşll. aşina gelsin diye... Malum. sie' V" şil, etiket san-kirmizi.. LJJKLJ 73 }u5u~ FOİUCIIAT FIRAT TUR BENDEN DUYMUŞ OLMAYIN, BUNLAR YAKINDA BOŞANIH TEMPO I 26 CAVİT ÇAĞLAR (Önce bulaşıp sonra sıı ışıııııkuııı sorumlu dei let nazırıl Valla. ben de bu işten bir şey' anlamadım. Çıktın. "kapı gibi" yuzde 43 oylu CHPyi yil› ~r. lar ewel iki kıytınk gazete ila- nıyla dexireıı koskoca TUSlADa sail-adın... Hem de. cıııııhtırreisinıiziıı başkanlık gunlerinı hatırlatan bir üslupla... Kıçlıırıııııı ustune oturnıtışlar. ahkam kesıy0rlar... Cukkaya alışmış bunlar.. Baba parası yiyerlar. sıkıyorsa kendileri kazansınlar... Falıııı filan... Hayret? Ecevitiiıı ustune ustune giden TLİİSİAD: lar. sut dokmuş kedi gibi köşeye kıvrıldılar. alttan ı dılar. En cesurları. "Kenı soz sahibine aittir?" demegw; getirdi. Halkın büyük bolumu. kabinenin yarısı. TOBBun tanıamı "Helal olsun Cavit abime... Adamlara ağşızlaıının payinı fena verdi..." demeye baslanııştı ki. _vüz seksen derece çark ettin. "Bunlara karşı bir birikiıııiııı vardı. ama. kantarın topuzu biraz fazla kaçtı?" dedin. tarftarlarını hayal kırıklığına Lığrattın, yaya bıraktı: Meraktayııîı. adanılara karşı birikimin niye. n; den geliyor. İplikleriııe. kunıaşlarıııa "kış" ını dedılcıf TOBB-TÜSİAD dalaşıııda ikincisinin agir basıııasııızi bozulup hükümetin ilkinden yana olduğunu mu söylemeye çalıştııı? Yoksa. "Solculuk sosyal denıokratlık yapılacaksa. bizim DYP hepsinden iyi yapar? demeye getirip erken seçim mesajı ını çaktın? Bunlarııı hiçbirinin cevabını bilmiyorum, güç sende. sır sende... Aıııa. kendi hesabınızı. "konuşan Tür?.ye" ararken. karşımda "garnındaıı gonuşan Turl görmek de bıkkııılık vermeye başladı. "Açık konuya:: Turkiye" olsak daha iyi olnıaz mı sayin bakanıni? ağüEWmmğ}7 "En iğrenç, en tiksindirici zenaatin bile za” keyifli tarafları vardır. Meselâ, mezar k.: tabut taşıyicısı veya cellat olsanı, bazı zeyata parasız hizmet 'eriı°iııı..f` w (Douglas Jcrroltl. 1734; Kurdaranan Ademiyle Haxyası, ilk bul larının ikinci haftasında (bkz. geçen sayıı. :çişıı-..I bir araya gelmişler... İkisinin de üstunde ayn! UP" dumk, _varım-yamalak incir yaprağı... .y BERFİN (HAVVA) SORMLTŞ... "Hele iyi olmıştir! Oradan yine ne istisen?" _ _N _ ŞEYHMUS (ADEM) CEVAP VERMİŞ... H& giz! Bumşlari, kııişleıi gidii inşallah!"