Sanki “Uğur’a veda” konseri!

Kuıthan F SEK

Salllll “llğlllh veda” konseri!

liklerinin ortaklaşa düzenledikleri “mini” resepsiyon-resimle
Uğur Mumcu da dâvetliyd i.
Gidemedi. Omrü yetmedi.
Gidebilseydi, şüpheciliğe varan
merakfliğiyle mutlaka sorardı:
“Hayrolai Müşterek muhabbetinizin sebebi ne?”
Cevap gelirdi:
“Fransa’yla Almanya arasındaki tarilı” düşmanlığın izlerini ta- ı
mamen silmek,
iki ülke arasında
barışı ve dostluğu dâinileştirmek için Adeııauer’le de Gaul|e’ün imzaladıkları antlaşmanın
otuzuncu ıldönümünü utluyoruz…” __
U r gidemedi. Omrünü yettirmedi er.

F RANSIZ ve Alman büyükelçi
*t*

Ama, soranlar oldu. Tempo dergimizin Ankara temsilcisi Şefık
Kahraınankaptan, “Uğufa vekâleten” sordu. Sormayıp ne yapsın?
Çeyrek asırlık gazetecilik hayatı boyunca, büyükelçilik düzeyinde, ilk
defa böyle bir “müşterek organizasyon” gerçekleşiyordu.

Yine “Uğur’a vekâleten” ceva

bını aldı: “Düşmanlıkların geride
kaldığı, dostluk, beraberlik ve barışın egemen bır yeni dim
ya, bır yenı çağa gırıyoruz. Bu
daha sembolik bir şey olanıaz…”

**ir

Program başlarken barış ve beraberliği öven
konuşmalar yaptı dâvet sahibi
büyükelçiler…
Ama, en
önemli konuşma, programın
s o n u n d a yd ı .
Türkiye’nin yetiştirdiği sayılı

lardan olan Hüseyin Sermet resitalini tamamladı, piyanosunun
başından kalkıp
konuştu, Atatürk’ü, onun yarattığı modem Türkiye’yi selis Fransızca’sıyla anlattı,
sözlerini bağladı: “Alman’ların
Meııdelss0hn’unu, Fransız’|ar1n Ravel’ini çaldım. Bis parçam, Atatürk’ün mirasçısı, modern Türkiye’nin yılmaz savaşçısı, ölerek
ölümsüzleşen Uğur Mumcu için
olacak…”

Ulvi Cemal Erkin’in “Küçük Çoban”ını duyguyla, coşkuyla çaldı.

Uğur da dinlemek isterdi.

Omrü yetmedi, dinleyemedi.

evrensel icracı-

ANKARNDAKİ CENAZE TÖRENİNİ TV NAKLEN VERDİ…

;BŞÜLENT çlziyğr o i

SULEYMAN
olayım
‘ ı& Du uğuma

öre, “Bütün
-‘ lşaîli medıul
cinayetleri çözdük, üç tane
lcaldı!” demişsin… Harika, süper!
Cinayetler çözülmüş olabilir, ama,
caniler ne hikmetse ortada yok…
Gâyet kısa (ve babamdan
dinlediğim) bir replik aktarıyorum.
Doktorların kendilerine özgü
dünyasından… “Ameliyat
ziyadesiyle başanlı oldu, ama,
hasta öldü…” Babam! Câniler,
katiller nerede?

“Dünyanın
en zavallı
adamı,
:endisini

ünyanm en
akıllısı, en bilgesi zamıedenidir…”
(F.M.Arouet, 1771)

Aklınız ›
nereılevıll?

RT’nin aklı başına yeni geldi. KeTmal Tahir’in “Yorgun Sa ”

filmini HBB televizyonu yeniîlen
çekmeye başlayınca, TRT’nin yeni
yönetimi ayaklandı. “Copyri t bizimdir! lGnıse yayınlayamaz!’ demiş
TRT yöneticileri, “Yakılan lîlmin kopyalarından birini bulabilirsek kendi

ekranlanmızdan yınlayacağız…”
Bu ûlm yakıl ı.
Bu film yeniden çekiliyor.

Bu film MİT’ten geri isteniyor.

Bu fılm geri gelmiyor.

Bu gerzeklere kimse sormuyor:
“Size ait olduğunu söyledi ‘niz fılm
TRT’den alınıp yakılırken ınız neredeydi?”

Haberin çıkancısı Erdal l
soruyor: “Sahi, Macit Akman Paşa
nerede? Onunla kimse niye konuşmuyor?”