Sahi, Amerika’da ne oldu?

Kurthcın FISEK

Sahi, Amerika’da ne oldu?

rasında nelerin olduğunu anla
yamadım. Ilk edindiğim izlenim, elle tutulur, dişe gelir bir şeyin
olmadığı yönündeydi.

Yazdım bunu… “Sioux Modeli”,
“Zapata Modeli” benzetmeleriyle,
çok cidd^ boyutlarda olduğunu bildiğim Kürt meselesine Çi|ler’in cidcî
şekilde bakmasının mümkün olmadığını anlatmaya çalıştım.

Hemen tepki yağdı.

“Gurur duymanız gereken bir
kadın başbakanımız var. Onu hafife
almakla, kadınları, kadınlığı hafife
alıyorsunuz…”

Almıyorum.

Perde arkasında dolanıp duran
kocası başbakan, kendisi “sekınd
leydi” olsaydı, inanın, mahkemelik
olacak kadar ağır konuşurdum…

***k

Hukuk bilgisinin fazla olmadığını
Anayasa Mahkemesi ısrarla söylüyor. Kanun hükmünde kararnamelerle memleket yönetmenin anaya
Tansu Çi|ler’in Amerika gezisi sı
_ saya aykırı olduğunu, yürütmenin

(hükümet) yasamaya (meclis) tecavüzü anlamına geldiğini defalarca
karara bağladılar. Baktılar, kendileri
söylüyor, kendileri çalıyor, mahkemenin tarihinde ilk defa “yürütmeyi
durdurma kararı” aldılar.
lyi yaptılar.

O “kanun hükmünde kararname” denilen şeyi, 12 Mart müdahalesinden sonra, Nihat Erim icât etmişti zâten…

Iktisattan pek anlamadığını` bilim
adamları söylüyor. Merkez Bankası
başkan yardımcılığından istifa eden
Hasan Ersel 12 yıl önce yazmıştı:
“Bu kadar madd” hatâ 356 sayfalık
bir kitaba bile zor sığar…”

lnsan ilişkileri de pek parlak değil… Her şeyi bilen, astığı astık, öttürdüğü düdük öğretmen edâsıyla
herkesi azarlıyor. Onunla ilgili eleştiriyi de Mümtaz Soysal hocamız
yapıyor: “Orta çaplı bir üniversitede bölüm başkanlığı bile tartışmalı
olabilecek iken rastlantılar sonucu
kendini başbakanlık koltuğunda bu
‘ lan deneyimsiz bir hanım…”

Ama, en ağır darbe, güzellik bakımından, boy-bos-endam bakımından, seksapel bakımından, Çi|ler’in
kendisine benzetilmesine fena hâlde
sinirlenen Hülya Avşar’dan geliyor:
“Bana mı benziyormuş, bana mı
fark atarmış? Sokakta görsem dönüp bakmam bile… Kıh kıh kıh…”

Amerika gezisinden ne kaldı ge- v

riye?
Paranın sağından solundan atmakla bitmeyecek sıfırlar…

KARAYALÇIN, KABİNE DEĞİŞİKLİĞİNİ BAŞlNDAN ÖĞRENDİ.

TANSU HANIM,
_ BAIZI GAZETELERİ
EIZKEMDEN you/ww BANA.
‘ `ı KOALiSYONLIZ YA…

ıîİElîim 1993, sçııı

üzeııestırmeııen
vaz mı geeilui?

‘ÇİŞLERİ bakanı Mehmet GaIzioğluhun görev yerinin, plaka numarasının ve makam binasının değiştiğini öğrendiğimde üzüldüm. Boşuna çalışıyordu, haybeye kürek çekiyordu,
ama, “iyi niyet ve gayret” puanı
on _üzerinden ondu.
lstanbul’daydım, Ankara’yı
aradım, “Hangi bakanlığa verdilerğf’ diye sordum.
“Ozelleştirmeden sorumlu
ekonomi bakanlığına getirildi”
dedi arkadaşlar, “Tansu hanım
özelleştirme sevdasından vazgeçmeye niyetli galiba…”

Vizyon ve misyon sahiplerinin arasına sen de katıldın…
Anayasa Mahkemesi’nin
P`l’l’nin “T” harfiyle ilgili son
kararından sonra ağlaşmışsın…
“Yüreğimi karalar bağladı,
aahhhhh aaahhhhh!! Evlâdımı
kaybetmiş gibiyim…”

Iki tesbitim var, kulağının arkasında dursun…

Türkiye’de erken genel

seçim olacaksa, seçimin
namus ve güvenliğinin emin (ve
tarafsız) ellerde görünmesi için,
adalet (Seyfi Oktay), içişleri eski
(Mehmet Gazioğlu) ve ulaştırma (zât-ı âlfniz) bakanları çekilir, yerlerine yenileri gelir.

Türkiye’nin problemi, te
lefonların satılması değil,
sandıkları kırsal kesimden ilçe
merkezlerine “namusluca ve
çarçabuk” taşımaktır.

Sayın Çil|er’i mutlu etmek
için PTT’nin son T’sinin arkasından ağlayacaksın, sonra da
DYP kulislerinde “erken seçim” dedikodusu yapacaksın…
Biraz tutarlı olmaya çalış…

“Ekonomik refah arttıkça,
diktatörlük tehlikesi azalır…”

(Maurice Duverger, 1964)