Rahmetli iyi şairdi!

KunhanFßEK

Rahmetli iyi sairdi!

iyi şairdi. Ama, can ve mal güvenliğinin henüz sağlanmadığı bir Frana yaşadığı için, yoğurdu üfleyerek
yer, sivas* (ve gaddar) yazılarını “züllîyâre nmaza örünerek”yazardı.
Ama, satır ara arını okuyabilenler
için, acımasızdı.
Şunun şurasında gül gibi geçinip
gidiyoruz… işimiz
pösteki (ve gün)
saymak, takvim
yapraklarını yolup
çıkamıak… Adam
ğ EAN de la Fontaine (1621-1695)

cağız öleli nere- ye çıkaracak.
deyse 300 yıl ol- – Yolca demiş,
muş… asın beni razıyım,
La Fontaineün Sırtımda diplo”Şadatan” şiirinin malarım, başımda
nereden çıktığını iki uzun kulak.
pek kestiremiyo- Saraylılardans
rum. Çıktı işte… biri yanaşıp
Uç yüzyıl sonra… şarlatana,
La Fontaine’in acımasız siyasî mi- Gizlice demiş ki kulağına:
zahından, Sabahattin Eyüboğlu üstâdı- – Gönneğe geleceğim seni

mızın eşsiz çevirisinden…

Şarlatanlar eksik olmaz dünyadan
Bu mesleğin, ne hikmetse
Hocası, bilgini boldur herzaman.
Kimi, “Peygamberim” diye çıkar

ortaya
Kimi Çiçeron geçinir köyde, kentte.
Şu sözde Çiçeron’lardan biri
Oyle övermiş ki kendini,
Söz sanatının Allah’ıymış nerdeyse.
Bir hımbılı, bir mankafayı, bir

hödüğü v

Bülbül gibi konuşturumıuş isterse.

– Evet baylar, diyorrnuş kükreyerek.

Bir hödük, bir hayvan, bir eşek

Bir eoğlueşek getirin bana,

Uğraşıp adam edeyim
inanmayana.

ö’,
o ı 58
/_ n_ vııpA Tanım cu _ağ/ı
Gıtpıızvııc› KONUŞMASl ı ıN ı

ßı oNsııı Mili! FECM .
ya arcaıııım…

Gelsin nutuk söylesin önünüzde,
Cübbe, takke de giysin isterseniz.
Bu sözler kralının kulağına gitmiş,
Çağırtmış üstadı saraya, demiş:
– Bir güzel boz şek var ahırımda
benim,
Şunun bir hatip olmasını isterdim.
– Başüstüne,
demiş bizimki,
Siz istersiniz
de ne olmaz ki
Bir hayli para
almış gider ayak!
Tam on yıl
sonra eşeği kürsü

asılırken,
Tam darağacına yakışacak adamsın,
Bize bir nutuk çekmeyi de unutma
v V sakın;
Tumturaklı, dokunaklı cinsinden,
Kulağında küpe kalsın
çaçaronların.
– Sen hava alırsın, demiş şarlatan.
On yılda ya kral ölür, ya eşek, ya
da ben.
Herif haklı, asıl on yıl bekleyen
deli.
Bugünü iyi yaşamak mesele,
On yıl sonra kim kala, kim öle.

**ir

Bugün yorum yapmazsam kızma.yın bana…

llalilerin
nevi eksik?

ÜFUSU biraz kalabalık illerimiN zin beyleri (vali), “Bize yetki

versin er, ortalığı güllük-gülistanlık ederiz!” dediler.

Herkes, “Valiler haklı!” tepkisini
gösterdi.

Ben itiraz ettim. “Türkiye’deki mülla” idare sistemine göre, vali üç şey ya Nikah kıyamaz, kadılık (hâ
imlik) yapamaz, defterdarın vergi
toplama yetkilerini gaspedemez…

ç Onun dışında atış serbest, yetki sınır
Dediğime eldi sonunda…
Erzurum-h ‘mızın haberine göre,
doğu ve güneydoğu illerimizde,
özellikle çocukların ve gençlerin ilgi
gösterdikleri maytap, havâi fişek ve
benzeri patlayıcıların satışı, merkezden
(içişleri bakanlığı) gelen bir emirle asaklandı. Yalnızca halkı korkutma la
kalmıyormuş, gençleri büyüdüklerinde
daha ağır patlayıcılı eylemlere hazırlıyorrnuş…

Bursa valisi Necati Çetinkaya, Bursa-hha’nın haberine göre, 6’sı kız, 17
dağcının birkaç gün Uludağ’da kaybolmalarını bahane edip, “valilik izni
olmadan dağa çıkılmasını” yasaklamış… Hatırlarsınız, ola“anüstü hâl bölgesinde “birkaç müd et” valilik yapmıştı Çetinkaya… Orada kimseye diş
geçiremedi, batıya “Dağa çıkma yasağı” koymak için, bula bula,
gariban batılı dağcıları buluyor.

Kayseri valisinin başkanlığında yapılan toplantıda, trafik il müdürlüğü,
dolmuş şoförlerinin kravat takmalarını
“mecbûıî” kılmış… Bu haber de Kayseri-hha’nın…

Son haber Adapazarı-hha’dan…
Vali Büyükakalın, “çocuklar nezle oldu” diye, okulları tatil etmiş…

Dediğim doğrulanıyor. Bir vali çıksın, yetkisizlik yüzünden ne yapamadığını bana söylesin, tükürdüğümü yalamakla kalmam, yediğim herzeyi yutarım!

“Zoıbalar öpüşüp barıştılar mı, korkup ka zamanı elmiş demektir…” (O iver Wendel Holmes, 1881)

llatasız kul
eltıette olnıaz!

°’ NCE Sağlık Bakanlığı Personel

Genel Müdürü Ibrahim Men
dilcioğlu’ndan, hemen ardın
dan 8 Diyarbakırlı okuyucumdan telefon geldi.

Diyarbakır SSK hastanesinden
memleketin daha ücra köşelerine tâyin
edilen 6 doktorla ilgili haberimi tekzip
ediyorlar resmen…

Hepsinin ortak özelliği, Dr. Alyamaç’la Dr. Çetin’i tenzih etmeleri…
Hastanede hasta muayene etmeyip
kendi özel muayenelerine sevk etmek,
muayenehanede muayene edip hastanede ameliyat yaparak “kafa koparmak”, işçiye bedeli mukabilinde rapor
vemıek, yine uygun bir ödeme mukabilinde SSK’sızları SSK’lı gösterip hastaneye yatırmak, iş kazasında el-ayağı kırılan bir SSK’lıyı 500 bin liraya muayenehanede kabul etmek…

“Vukîıat” bunlar… ‘

Daha doğrusu, “vukûat iddiaları”… s

Daha daha doğrusu, “görevden
alınma” gerekçeleri… _

Saf bir tarafım vardır. lyi söylenen
hiç bir şeye inanmam, kötü söylenen
her şeye anında inanırım…

EEKTIllllll
SANDMYE

YUSUF BOZKURT ÖZA

Biliyorum, ağabeyine (ve onun
haklarına) sahip çıkmak
zorundasın, vicdan borcu
ödüyorsun, ama, konuştukça
saçmalıyor, saçmaladıkça
batıyorsun… Sevdiklerini de
beraberinde götürüyorsun… “Bypass yasası bu hükümeti Yüce
Divan’a götürür!” demişsin bu
sefer… Niye götürsün? Anayasa
ihlali varsa Anayasa Mahkemesi
geri çevirir. “Yüce Divan”
dediğin de onlar zaten…
Anayasa ihlali yoksa, by-pass
yapılmışsa yapılmış olur. Sahi,
by-pass’ların Yüce Divan’lık
olduğunu söylerken, aynı
numarayı senin hükümetinin
1988 yılında Kenan Evren’e
çektiğini unuttun galiba…
Disraeli’nin dediği gibi, “Siyasî
banş sağlamanın tek yolu, eski
defterleri açmamaktır…”
Açarsan defteri, açarlar
defterlerini…