Posta atma, alttan alma…

9 Man 1904
c ÇARŞAMBA

etiz… Yedi düvele yine posta attık.

“Biz Zinciıbozankla inim inim inlerken, ‘Madama’ neredeydi? lç işleiimize
karışmasınlar, fena › .

POSTA atmaya müthiş meraklı bir mil

yapanz haaaaa?” nası* _ıcArzveş- ruk indirdik: “Artık
Bunlar ucuz kah- ßiflîki 3I5EYLEV’ r sabrımızı ırı orsu- y
. . sen ı taş Y
ramanlıklardır. Mi- i _'” nuz… Fazla şansınızı

ting meydanlarında
heyecan verir, yabancı dillere tercümesi zor olduğu için,
dışarıda fazla yankılanmaz… _ ‘
Gâvur yine bildiğini okur. ‘ *
*k i’ ‘k

‘ Pahalı kahramanlıklarımız da olmadı
değil… v

Meselâ, “ölürüz de dönmeyiz” deyip’
yelken açtık, ağzımızdan, burnumuzdan
gelen kanı “kızılcık şerbeti” diye tahlil ettik. Kesmedi, her batan gemiden sonra şecaat arz ettik: “Gerekirse yelkenleri atlastan, Iengeıleri platinden, halatları ibrişim
den yaganz…” lne ahtı’da koca donanmamızı kay
bettik. j
i’ i’ i’
Arada boş durrnadık, “sert” tavır koyuk.
Dedik: “Dünya yeniden kurulur, biz


KURTHÃN
Pustaatmatıalttalıkalma…

duk,
dediğimizi anlamadı gâvur…
“Vatardeyseyiığgdarlingv (bunlar ne

A

KA

..a .›
‘ı

t› z I, .

de orada yerimizi, yurdumuzu, yolumuzu
buluruz…”
_ Dedik: “Ya biter, ya biter…”
Uluslararası toplantı masalarından biri:: he küttadanak yum

zorlamayın…”
Netice mâlûm…
“Gâvur – milleti

a bizden korkar, it gibi

simizi yükselttik mi
kaçacak delik arar,
‘abi’ der…”

Bu dediklerimizin
yabancı dillere tercümesi olmadığı için,
.. yine bildiğimizi okukimse umursamadı. Daha doğrusu,

konuşuyor anam?) emekle yetindi.
‘A’ *k ‘A’

Posta atmanın raconu, alttan almayı da
bilmektir.

Ekonomiden anlamadığım için, ekonomiden anlayanlara yine sordum.

”Türkiye’nin iç gündemi konsolidasyon, dış gündemi moratoryumdur!” dediler

.Postamızı attık. Alttan almaya hazırlaynıyoruz şimdi…

”AGIllğŞMl-ÄURAAŞTAĞîÖĞEEAF/U
oyyvsız/ııszwıznx/

karşımızda titrer, s&

Vefa ne tanır tanımaz

‘ ÜSAMEITİN Cindoruk kalp damar- l
Hlarına balon taktırmak için Ameri- .

ka’ya giderken, yerine, ”TBMM Baş
kan Vekili” olarak Vefa Tanır’ı bıraktı. Ka
mer Genç sinirlendi: “Biz burada eşekbaşı
mıyız? Sıra bendeydi!” dedi.

TBMM kapısından enselerine yapışıl
mış köpek enciği gibi bazı milletvekilleri
-nin götürülmesinden sonra, Cindoruk ve
kili Vefa Tanır, geride kalanlara şefkat gösterdi

“Sabaha kadar mecliste yatmayın…
Emniyete alsınlar sizi… Çok güzel odaları,
konforu var, rahat edersiniz…”

Bunlar delirmiş…

“Herkesin meclise vefa borcu vardır…” dedi Yücel Seçkiner… ANAP milletvekilidir. “Bunların bildikleri tek vefa, bozacının olduğu İstanbul semtidir. Onun
şahidi de şıracıdır…”

,gi g “iyi insan .
ww “i V# °’ma“a’ı
vatandaş olmak

aynı şey değildir…” (Aristo, M.Ö. 330)

BEDRETTiN DALAN

_ fHALlÇi gözlerimin mavisi .

gıbı yapacağım!” dediğinde,

renkli te evizyori Türkiye’ye yeni

gelmişti. Her evde yoktu, gözle
gnibhıerkîs› rlığıtavi zannettiydi.
oz uanı çı ı.

Şimdi açıklama yaptın: “Ha-‘

Iiç’te sörf yaptıracağım…”

Belki bilmeyenler vardır,
“sörl”’ denilen meret, kaykayın
suda yapılanıdır. Ama daha
önemlisi, dalgalı denizde olur.
Basit çırpıntı yetmez, iki insan
boyu dalga gerektirir.

“İstanbullu seçmen” olsaydım, beş sene daha kahır çekmeyi göze alsaydım, inan, oy
verirdim sana… Kendi pisliklerini kendi sahillerine vurrnayı bile
beceremeyecek kadar durgun
bir girintide, nasıl dalgalanmalar
(yeni) yaratacağını merak ettiğim

ıçın_… _
lyiuki istanbul’da oturmuyorum. Omrümün bundan sonraki

beş senesi “oy vereceğime elim
kırılsaydı” demekle geçecekti.