Osmanlı gözüyle özelleştirme… (1)

ein eüııüıı ııiııîıvıssi
“KURTHAN FİŞEK

çileri, “Ozelleştimıeyin, günahı

sevabı bizim boynumuza, kıdem tazminatlarımızın karşılığında bize verin, biz çalıştııalım…” diyor…

Tık yok…

Devlete ait sütçülük kuruluşunun
işçileri, “SEK’i bize verin, özel sütçülerden zâten daha ucuza satıyoruz,
biz çalıştıralım, günahı sevabı bizim
boynumuza…”

l-ıhh…

Zuladan paralar çıkıyor. Ve isi
ödenmemişufNereden buldun?” :Eye
soran yok… “Niye vergisini ödemedin?” noktasına gelip dayanıyor, tıkanıyor. Soru tekrarlanıyor. Cevap aynı…

“Verilmeyecek hesabımız yoktur…”

Devlete ait demir-çelik-kömür iş
i**
1924 yılında çıkartılan bir kanunla,

ttsmanlı gözüyle özelleştirme… (1)

Osmanlı hanedanı sınırdışı edildiğinde, bütün menkûl ve gayrımenkûlleri
devletleştirilmişti.

Onca yıl sürgünde yaşadı o insanlar… Çocukları, torunları, torunlarının
torunları, Türkiye Cumhuriyeti’nden
mallarını, mülklerini geri istemediler.
Bazıları kuru ekmeğe, bazıları sade suya tirite, bazıları çorbaya talim ettiler.

Geçen yıl ölen “Son Halife”, çok
az insanın ağzından çıkan bir lâf etti.
Murat Bardakçı aktardıydı.

“Atatürk’e, onun kurduğu rejime
saygım var. Sâdece, çocukken bisiklete bindi im, babamın sarayında biraz
gezinme isti orum…”

Yetmiş yıl ık sürgünden sonra geri
döndü, Çırağan Sarayı’nın bahçesinde
gezindi, balkonundan boğazı seyretti.

Mutsuz öldü. Devletin malının devIette, babasının malının mirasçılarında

@fi

f

it-lEll( FlYATLARIN DUŞMESINI BEKLIYO…

Teucıaızsvı ATEŞİ? kaygı/ım Mı 351,7
Bıız ucuzıuıc @öızuuuvoız MU 7.

l
ı

l

of
W›

m. Dr

kalmadığını görerek öldü.
i**

Bazılarının özendiği, bazılarının yerin
dibine batırdığı Osmanlı’da devlet devletti. Bütün mal-mülk devletindi, ama,
şahıslar dilediklerince kullanabilirlerdi.

“Miras hukuku” kavramı yoktu, ama,

mirasçıya saygı vardı.
Atatürk’ün Türk Dil Kurumu, Tü
Tarih Kurumu ve bilcümle öbür t

rekesinin gaspedildiğini (12 Eylül’e

gördükçe sinirleniyordum.
Şimdi daha çok kızıyorum. Yar
devam ederim.

l

ı

mhuıbaşkanlığı
« Kupası K0şusu’nu
kaçıran sayın
Cumhurbaşkanımız, pazar
günkü Gazi Kupası
Koşusu’nda şeref
tribünündeydi. Türkiye
Jokey Klübü yetkilileri,
Turgut Ozal zamanında
yaptıkları gibi, onur
konuğunun kulağına
fısıldadılar.
“Bahsimüşterek
oynamak ister misiniz?”
Baba attan iyi anlar.
Sivri tarafının bumu,
püsküllü tarafının kuyruğu
olduğunu iği bilir. ‘fimler
oşuyor?” iye sor u.
g “Favori Lyra, rakibi
Uğurkan…” cevabını aldı.
Start yerine giden at (erkek)
ve kısraklara (dişi) baktı,
oynamaktan vazgeçti.
Aralarında tek bir kırat

v**

,x
attan iyi anlar!

yoktu..
“Favori” Lyra kısraktı.
Espriyi koruma müdürü
yapmış… “Baba kısraklara
güvenmemeyi ” rendi.
Altılı ganyan tari inin en
burn” “k ikramizsini (15
mi yar lira) te kişinin
kazanmasının başka yolu

var mı?”

PC-Ç
ı

_,

“Katil arıyorsan,
maktûlün dostlarını
soruştur…”
(Agatha Christie,

1 936)

MEHMET ALİ YILMAZ v `
Cihangir’de, ilerleyen saatlerde, cayırtıyla uyandım.

Kozakçıoğlu-Menzir ikilisinin asayişi tamamen sağladıkları Istanbul’da otomatik tabanca
seslerinin çıkabileceğine ihtimal vermediğim için, “havâi fîşek gösterisidir” deyip geçtim.

Meğerse, Nihat Akgün’ün
oğlunun sünnet düğününde,
“Çı ınırdı Karadeniz”türküsünü uyunca aşka gelip beylik
tabancanı çekmişin, şarjör boşaltmışın…

imam yellenirse cemaat
eder.

Yavrukurtlar tabancalarına
sarılıp beş yıldızlı Çırağan’ın
paralı misafirlerini, “Eyvahl
PKK bastı galiba!” diye ayaklandırrnışlar…

Tabanca merakını kendine
sakla…

Ya kendine sakla, ya mücavir alanlardaki köy düğünlerine…