Ona güvenme, buna güvenme! Söylyin, kime güvenelim?

15 ı-:yıüı 1.996

Ona güvenıiie

>

jygg(

.buna güvenme!

v
«ı

Söyleyinfkîiııe güvenelim?

UMARTESİ ga
zetelerini tarar
ken, Türkiye

Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın (TUSES) ilginç bir araştırması ilişti
gözüme…

Sorulan soru kısaydı.
“Oy verdiğiniz partiye
güveniyor musunuz?”

“Evet” diyenlerin dağılımına bakalım ..

RP: % 70

ANAP: % 62

DYP: % 56

DSP: 9’i› 535

CHP: 9/0 46

MHP: % 59 ” -r

‘ HADEP:

llgiııç bi* tabîu… En büyük parti
Refalrırı seçm–n nin üçte biri partisine güverın L`îusal barajı aşabilmiş
en küçük parıı CHP’ye seçmeninin
yarısının bile güveni yok…

,anla, gidip oy veriyor. Yarasın!

î i’ ‘A’

Necmettin Erbakan’a mı güvenelim?

Bence zor… Zor, çünkü ”Çekiç
Güç” ve ”Olağanüstü Hâl” oylamalarında, hem geri adım attı, hem aynı
geri adımı partisine attırdı.

Oysa, orijinal tavrı, HADEP ulusal
barajı aşamayınca, doğu ve güneydoğu illerinde kendisini “birinci parti”
durumuna getirrnişti.

f**

Ana muhalefet lideri Mesut Yılmaz’a mı güvenelim?

Once umutlandı seçmen… Türkiye
dış politikasının en kızışık olduğu dönemde, sigarayı bırakmak için Amerika’ya gitmiş, hastaneye yatmıştı.

Döndü, mevcut hükümete veryansın eden basın toplantısını yaptı.

Toplantı boyunca sigara içmedi,
herkesi sevindirdi..

Sonradan öğreniyoruz ki, evinin.
parti binasının tuvaletinde gizliden gizliye tüttürürmüş…

‘A’ ‘k ‘A’

Sosyal demokrasinin ilk gözağrısı

t s

Bülent Ecevit’e mi güvenelim?

Geçen günkü söylemi çok güzeldi.
“Başbakan kapalı kapılar ardında dış güçlerle görüşüyor, pazarhk yapıyor. Devlet ve bürokrasi,
başbakana ve hükümete güven›
memektedir…”

Söylem iyi, ama, eylem ne durumda?

Bülent beyin 1979 sonundaki ani
istifasından sonra, başbakanına ve hükümetine sonuna kadaı ,güvenen kaç
tane pırıl oırıl bürokratm mış-açık
yıllarca işsiz kaldığrr.: başka zaman ait.
latınm…

*k*

Baykal’la Çiller’i geçelim… Ne
kadar güvenilir olduklannın göstergesi, kurdukları koalisyonun sandık başındaki akıbetidir.

Kaldı geriye “Baba”… Ona güvensek bari…

l-ııhhh… Muhtıracı (ve cuntacı) paşaları anında emekliye sevk etseydi,
şapkasını bırakıp tüymeseydi, bu
hallere gelir miydik?

Haaaaa! “Baba” dediniz de aklıma bir fıkra geldi.

Dört yaşındaki oğlunu gardrobun
üstüne çıkartmış babası…

“Atla oğlum!” demiş…

Oğlancağız müdebbir. .. “Düşerîm
baba!” demiş…

Baba güvence vermiş… “Merak
etme, sen atla, ben tutarım…”

Oğlancağız atlamış, baba iki adım
geri çekilmiş, çocuk kafasını gözünü
yarmış… Ağlamaya başlamış… “Hani
tutacaktm?”

Baba gülmüş… “Bu sana hayat
dersîdir… Babana bile güvenmeyeceksin bu dünyada…”