Noolacak borsanın hali? Noolacak hükümetin hali?

 

Noolacak
borsanın hâli?

Noolaoak
hükümetin hâli? _
NLATILMASI çok sıkıntılı ve .güç
bir şekilde geçiriyorum hafta sonu
nu… Herkes bana soruyor: “Nedir durum vaziyetleri?”

dj zında kira ödeyen veya taksitli dolarla ev
; alan herkes panikte…

,lunan aile büyüklerimiz için doktor-hastane

Üç kuruş birikmiş parası olan, dolar ba
Bana soruyorlar.

“Dolar-Mark-Euro ne durumda?” 4

Bilmediğimi, iktisattan zımık anlamadığımı, sadece siyaset ve yönetimden anladığı-i;

mı, ekonomik durumları bir bilenine (veya

bölenirıe) sormaları gerektiğini söylüyorum.

Sorunun cevabını bilsem, zaten kimseye
söylemem, kendime saklanm. ..

Yaşım müsait, sağlığım müsait, kötü alışkanlıklanm yok…

Ya tarafsız cumhurbaşkanlığına, ya ekonomiden sorumlu dışarıdan tarafsız başbakan yardımcılığına soyunurum…

*iz*

Yarın pazartesi…

Başbakan Makedonya’dan, cumhurbaşkanı Mısıfdan dönmüş olacak…

Dokuz buçukta, Çankaya Köşkü’nde
MGK toplanacak… İki saat kadar sonra,
borsa ve ekonominin genel gidişat rakamlan
belli olacak… ç

Yarın, öğleden sonra saatlerinde, lokantalar, meyhaneler dolacak, herkes ortak
gündemi konuşacak, dertleşecek. ..

‘“Noolacak bu memleketin hâli?”

‘A’ *k *k
Dün gece dost sofrasındaydık.
İçim karardı. Yaş kuşağımız gereği, hastalıklarımızdan, bel ağnlanmızdan, tek-tük sağlık problemlerimizden söz ettik. Hayatta bu

soruştuıması yaptık. 4 *

Dedim ya… İçim karardı. “Konuyu değiştirelim artık…” dedim.

Konu değişti, aynı yerin başka türlüsüne
geldik.

“Noolacak bu ekonominin hâli?”

Böyle konulardan hem anlamadığımı,
hem sızlanıp söyleşmekten bıktığımı, hem
güzel şeylerden söz etmek istediğimi söyledim.

Üstüme geldiler. “Tamam, Hasan Hüsamettin yerden göğe kadar haksız ve
münasebetsiz… Ama, kim haklı? Son
sıkıntılarımızdan kim sorumlu? Sezer
mi, Ecevit mi? Yoksa IMF mi?”

Artık dayanamayacağımı anladım, eski
soyut yazılanmdan birinin fotokopilerini çıkartıp masaya koydum. Gelene, gidene dağıttım.

Cuma vecumartesim böyle geçti. Pazartesiye tekrar bekleriz efendim…

***

l Küçükleri eğlendirip oyaladıkları,

görmek isteyen büyüklere de akıl yolunu gösterdikleri için çocuk masallarım öteden beri çok sevmişimdir.

En çok da “Büyücünün Çırağı”
lıikâyesini…

Devenin çığırtkanlık, pirenin berberlik yaptığı vakitlerde, ünü dünyaya
yayılmış bir büyücü, onun de ele avuca zor gelir bir çırağı varmış… Haylaz
çırak, kazan fokurdatıp büyü hazırlayan ustasını merakla, gıptayla seyreder, “Aahhhhl Aaahhh!” diye iç geçirip dururmuş, “Bir punduna getirip
ayııı büyüleri ben de yapsam keşke… ”

Günlerden bir gün, ustasmın alışverişe gidip meydam boş bırakmasmdan
faydalanmış haylaz çırak… Ustasından
ne görmüşse, kilerde her bulduğunu
cadı kazanma doldurmuş… Ustasımn
gıdım gıdım koyduğunu yığmış da yığmış, aklında kalan büyülü sözleri yalan yanlış, yarım yamalak mınldanmış…

Cehennem dünyasının bütün kötü
kuwetlerini böylece ayağa kaldırmış

ş küçük çırak… Oylesine kaldırmış ki,

dağlardan, tepelerden, bayırlardan
seller kopup gelmiş… Hırsı hem aklından, hem kabiliyetinden büyük, Can
Yücel’in sevimli tabiriyle “kıfayetsiz
muhteris” büyücü çırağının önce harekete geçirdiği, sonra kontrolunu kaybettiği cehennem dünyasının o güçleri, boyundan büyük işlere kalkışanlara
ibret dersi olarak, çırağı da, her şeyi
de sürükleyip götümıüş… .

_ h* ı› ıHikâye bu ya… Anlattım işte…

Yarın pazartesi… Kimse boyundan büyük

işlere kalkışmazvinşaallahg!