nönü’yü kızdırmaya devam edin!

Kurthan FISEK

İnönü’ııü kızdırmava devam edin!

‘Bastırın, bastırın…” dedi, “Erdal
bey azıcık yumuşamışa benziyor.
Genel başkanlığı bırakmayabilir…”
Telefonun öbür ucundaki ses birkaç
zamandır söylüyor bunu… Erdal bey n`e
zaman veda yemeği verse, ne zaman
son tangoyu yapsa, kendine özgü netlikte ne zaman veda mesajı yayınlasa, hemen telefonum çalıyor. Mesaj aynı…
“Erdal bey gitmeyecek… Paıtiyi cıscıvlak, dımdızlar bırakmayacak…”
Bana da öyle geliyor, ama, Erdal bey
çok kararlı görünüyor.
Kararından döner mi?
Belki döner, belki dönmez… Rauf
Tamer dünkü yazısında dönüş yollarını
gösterdi.

.IJLEFONUN öbür ucundaki ses,

0 İSKİ kepazeliğinin hemen arkasından “gitmemesi için” iyice bastırdılar.
“Baskılara dayanamayıp” (ve umûm* arzuya uyarak) kararından vazgeçebilir.

9 Erdal bey bugüne kadar, on yıldır oldu-bittilerle yönetti partiyi… Bir
oldu-bittiyi de parti MYK’sı yapsın, kurultayı ilkbahar belediye seçimlerinden
sonraya ertelesin… Görün bakalım, ayrılabiliyor mu?

Aklın yolu iki olduğuna göre devam
edelim…

SHP’nin 12 Eylül kurultayında 5
aday var. Yüksel Çakmur’u 15 yıldır tanırım, 19 ay bürokratlığını yaptım. “Kurultayın ertelenmesi” formülüne sıcak
baktı. “Ben partimi, parti disiplinini düşünürüm, böyle bir karar çıkarsa gözümü kırpmadan uyarım…” Murat Karayalçın 26 senelik dostumdur, aynı çizgide konuştu. ikisi de zor günlerde aklın
yolunu seçtiler.

Aydın Güven Gürkan 35 senelik arkadaşımdır. “Kurultayın ertelenmesi
yanlış olur!” diyerek bence hata yaptı.
Tolga Yannan 20 senelik arkadaşımdır,
bildim bileli ”prensip kavgası” veriyor.

Son aday 33 yıl öncesinden fizik hocam Erdal lnönü… Direniyor, “Gittim,
dönmem!” diyor.

Ama, farkında mısınız, alışmadığımız kadar sinirli son günlerde… ‘fPartimi
kimseye yedirmem!” diyor, başka bir
şey demiyor.

_ Telefondaki ses son bir şey söyledi:
“lnönü’yü kızdırmaya, damarına basmaya devam edin… Rahmetli pederi de
en doğru kararlarını kızgınken alırdı…”

1

SHP kqrqltgvına
gidergotururavalı

SHP kulisleri iyice ateşlendi.

“Ateşlendi” dedim de, Abdülkadir Ateş
geldi aklıma… Adı ortalıklarda çok fazla
dolaşmaya başladı. “Elçıiye zeval olmaz,
l.S. (|sa’dan sonra gibi, Inönü’den sonra)
döneminde solu toparlayııı!” diye, Ecevit’e
gittiği söylendi. Yalanladı. “Başımızda kalmanız gerek!” diye lnönü’yü sıkboğaz ettiği söyleniyor. O da yalandır herhalde…
Duycluğıım kadarıyla, lnönü^nün parti başında kalabileceği konusundaki en umutsuzlarclan biriydi Ateş…

Ozel hayatına turp sıkmak gibi olur,
ama, Ateş’in başına “nöbetçi muhabir”
takmak lâzım… Kurultay trafiğinde “sinyalizasvon” vazifesi yapıyor.

“Değişmeyec ek hiçbir prensip

kararı yoktur…” l l
(Machiavelli, ”

1519)

HALİL BEZMEN

BARON Rothschildün yıllar ewel ettiği lâfı hatırladım: “Zengin olmak istiyorşanız iflâs edin…”

Ozal ekonomisinin parolası oldu
bu… Devletten ucuz kredi alıp hiçbir
şey yapmayanlar köşeyi döndüler,
paralarını dışarıya aktardılar, ya iflas
ettiler, ya konkordatoya gittiler. Herkesin tuzu kurudu, memleketin, hazinenin sırtı ıslak kaldı.

Ergun GöknePle ilgili rüşvet iddialarına adı karışan, devletten aldığı 3
trilyonla ne yaptığı bilinmeyen Halil
Bezmen çok ilginç bir boyut kattı tartışmalara…

“Hiç kinıseyıe rüşvet veya komisyon vernıedinı…” dedi savcılıkta,
“Serbest piyasa kanunlarına göre iş
yaptım, fahiş fiyatla ISKl’ye klor sattım. Yani, kazık attım…”

Yarım yüzyılı aşkın bir zamandır
bu dünyadayım…

Rüşvetin günah, kazık atmanın
mübah olduğunu ilk defa bu kadar
net telaffuz ediyor birisi… Dobralığına helâl olsun, ama, voltaiın da yüksek olsun…