nlayana sivrisine-saz anlamayana davul-zurna az

ç’ kişilik haremiyle beraber…
Kırk bir kişilik yer, kırk bir

Zßîylüi 1995″

Anlayana sivrişinek-saz
anlamayana davul-zurna az

ONDRNnın ünlü Claridge’s, otelinin telefonu
çalmış… “Şeyh hazretleri bir aylığına

Londra’ya gelecek… Kırk

kişilik sofra, kırk bir Iimuzin istiyoruz…”

i Gelen “petrol zengini”…
Hemen seferber olmuş otel…

ı Gerekli hazırlıklar bitirilmiş, ha
vaalanına kırk bir limuzin gönderilmiş… Uçaktan, omuzunda kocaman
bir atmacayla, tek başına şeyh hazretleri inmiş…

Otele gelirımiş, şaşkınlık yaşanmış,
cevap verilmiş… “Tamam, tamam,
hepsininparasını vereceğiz…”

‘ Kırk bir kişilik ziyafet sofrasına otu
rulmuş… Şeyh tek başına, omuzunda

atmacası. . .

_ ı Atmacanın havalanmasıyla sofrayı

silip süpürmesi bir olmuş… “Tekrar
donatın sofrayı!” demiş şeyh hazretleri… Bir, iki, beş… Atmaca hepsi
v ni havuduyla götürmüş…

‘ Sofra saatinin sonlarına doğru da
yanamamış şef garson… Şeyhe sor
muş… “Anladık, kırk bir kere ma~ şaallah, ama, neyin nesi bu sal vurganlık…”

. “Otur yamacımal”
şeyh… Anlatmış… ”

“Ben fakir bir bedevîydim.
Hep kırk kişilik bir harem düş
demiş

” lerdlm. Çölde giderken, devemin
. sağ ön ayağı bir tosbağaya bastı,

tosbağanın içinden dünyalar gü
zeli, sarı saçlı bir peri çıktı. ‘Dile
benden ne dilersen’ dedi. Fakir olduğumu söyledim, eliyle bir işaret yaptı, her taraftan petrol ku
yuları fışkırdı. Gözlerim çölün l

kahverengisinden bıktıydı. Azıcık

‘yeşillik istedim, her taraf yeşer
di. Sıra üçüncü dileğime gelmişti. Sarışın güzel perinin elleri el
` lerimden, gözleri gözlerimden

ayrılmıyordu. Heyecanlandım,
tahrik oldum, ‘kuwetli bir kuş’ iste
v dim. Lâfı poposıından anlayan o

perinin ben………”
i’ ‘k ‘A’
Babasının kızına, “Aman, DYP

HP koalisyonu ihtimalini göz
ardı etmel” mesajını ilettiğini, sonra
da, “Şeker grevini bitir, yoksa
kıtlık olur!” dediğini söylemiştim.

Ya ben yanlış anladım, ya Çiller
yanlış algıladı.

Sağırlar diyaloğuna bakın hele…

ÇlLLER – Ziya bey, şukaramameyi imzala artık…

ZlYA HAl_lS – lmzalamam…

ÇlLLER – Sen ne yaptığını biliyor musun?

HALlS – Biliyorum.

ÇlLLER – Halis beykardeşim,

talya’nm en güzel zamanı eylül
sonudur, Andreotti dâvâsı da
başladı, alacağımız dersler olabilir, seni oraya gönderelim.

HALlS – Gitmem…

ÇlLLER – Ne yaptığının farkında mısın? 60 milyon kişinin rızkıyla oynuyorsun, 60 milyon kişiyi kapına dayarım haaaaal

‘ HALlS – Yüzde 18’i zor bulan
bir partinin başı olarak kapıma
60 milyon kişiyi nasıl dayayabileceğini merak ediyorum doğrusu…

ÇlLLER – Elimde rapor var.
PKK’ya bağışta bulunan işadamları arasında senin de adın geçi
yor.
HALlS – Duyduğuma göre,

Menzir’in elinde, Özer beyle si
zin izli dosyalarını: varmış…
ÇElLU-IR – Onu karıştırına… lm
zala şunu, grevi erteleyelim…
HALlS – I-ıhhh…

i’ i’ i’
Aşk, heyecan, avantür, ihtiras. tehdit, şantaj, cinayet, rüşvet, sûiistfmâl…

36 kısım tekmıli birden, “tam fiIim”.

Bell ml yanlış anlıyorum acaba?