Nisan bitiyor, Mayıs’a bakalım…

– 27 Nisan 1994
ÇARŞAMBA

-KURTHANflŞEK

Nisan Iıitivor, Mayıs’a Iıakalım…

hın körü… Telefonum çaldı: “Habe
rin var mı? Tam 99 kişiyi taıamışlar
Ankara’da…”

Az-buz rakam değil… Mermiyi esirge
meseler, “dalya” ola
GÜNLERDEN ı Nisan 1994… Saba
biriyle gırgır geçer. _ _ .
Niye Nisan da, başka ay değil? iki tarih te_zi var bu konuda…
İsa’yı çarmıha germeye karar verAma, ızdırap çektirmek de
istiyorlardı. Çarmıhı

mişlerdi

ı
cak… Yuvarlak ra- “‘ -gA ı DA i sırtına yüklediler,
kam… ll/:ç “Azıcık dolaş, belki
Yataktan fırladım, » v w y: Q affederler” dediler,
“No0ldu? Nerede ol- ‘ ıf/ g, `.”~”~«…. çarmıhı sırtında, şedu?” diye sordum. f hirden şehire dolaşKahkaha patladı: ‘ı g» . tırdılar. Nisan ayının
“Bir Nisaaannnn! ‘ ` ‘ ilk gününe denk geliAnkaralı berberler yordu.
önce saç kestiler, Fransız Kralı
sonra taradılar…” D o k u z u n c u

1 Nisan şaka günüdür. Eşek şakası
günüdün

Kendisinden “cilve yapması”. istenilen devenin dokuz dükkan devirdiği gündür. ”

Soğuk şakalarla doludur. Yalnız 0 gün
değil, ayın tamamı…

Once 5 Nisan’ı yaşadık. Asıl adı 24
Ocak’tı.

` Neredeyse, 90 yılı buldu, adı 31
Mart’tı, şimdiki takvimle 13 Nisan oldu.

Ilk meclisimizi açtık. Takvimler 23 Nisan’ı gösteriyordu. Sanki büyükler yapamıyormuş gibi, tüyü bitmemiş bebeleri oturtuyoruz makamlara… “Belki daha iyi idare
ederler, kısa günün kârı” mantığıyla…

*k i’ ‘A’

Nisan ayı dolduruş ayıdır. Herkes biri

Charles, yılbaşı kutIamalarını, Gregoryen takvimine uygun olarak, 25 Mart1 Nisan haftasından, 1 Ocak gününe aldı. Kimse kendisini ciddiye almayınca,`
yeni yıl başlangıcını kabul ettirmek için,
1 Nisan tarihli “büyük kutlama” dâvetiyeleri gönderdi. Binbir zorlukla dâvete
katılanlar, orada dâvet olmadığını öğrendiler, kuyruklarını bacaklarının arasına
kıstırıp geri döndüler, “kerhen” yılbaşını
1 Ocak olarak kabul ettiler.
‘k *k ‘A’

Şükür, ”poisson D’Avri/”(Nisan balığı veya zokası) geride kalıyor.

Ne yazık ki, önümüzde “Mayıs şakaları” var, 1, 19, 20-21, 27, 29…

O da geçer inşallah…

` l LTI yıl eweldi. Boyalı ga
Nsvs GüLbüéüMüßnıL-AMADIN MI 2. BURASI’

Margarinimılen
cıkan domuz

zozlardan (c.c.) birinin
permleri öldürdüğü haberi
çıkmıştı. Etkilendik, haberi yazdık. Meğerse, rakip lîrma yaptırmış araştımıayı… Dört garip spermi atmışlar yarım litre boyalı gazoza… Ben olsam ben de boğulurum…
_ Margarincilerle tereyağcıların
kavgası var.
Kızıştıkça kızışıyor.
Tereyağına bir İtirazım yok…
Margarine de itirazım yok… Param hangisine yeterse, onu alır,
ekmeğime sürerim…
Ama, “araya lâf” karışmasından da hoşlanmam…
Margarinlerin tamamına “domuz yağı” karıştığını söyledi bir
imam… Türkiye’nin en önemli
tereyağcılarından birinin akrabasıydı. “Kız verdik, öküz aldık”
ilişkisi…
O “Ma rinci imam”, şimdi
belediye baş anıdır.
Geliyorlar.

KURTHAN FİŞEK

BU hatâyı beşinci defa yaptım.

“Kerim Afşar ve Bozkurt Güvenç’in gür
sesli şiirleriyle, Hasan Mutlucan’ın dâvûrî
sesli serhat türküleriyle uyanmaktan bıktım!”
diye yazdım. ‘

Bozkurt hocanın ikinci arayışı… “Hayatımda ne şiir okudum, ne yazdım!” der, durur.

Kaldı üç hatâ… lki keresinde, “Bozkurt
Kuıuç” diyeceğime, “Bilsay Kuruç” dediğim
için, yirmi yedi yıllık dostumun azarını işitmiştım.

Bir kere de, ANAP Denizli milletvekili Hasan Korkmazcan aramıştı. “İhtilal sabahlarında serhad söylemedim, söylenıem…”

Aynı hatâyı altıncı defa tekrarlarsam kovulacağım…

“Muhtemel darbeler” üzerine yazı yazarsam, yine yanılırsam, bilin ki, Bozkurt Kuruç
ve Hasan Mutlucan’dır.

v ‘ “Köylüyü kral
a ş yapmak, krallığı
yapmaz…”

(Woodrow Wilson, 1913)