Nerede o eski teröristler?
Kurthcın FISEK
Nerede 0 eskiteröristler?
SKİ zaman teröri_s_tlerine saygı
duymuşumdur. Olmeyi göze
alan biri, aklına koyduğunu,
gözüne kestirdiğini öldürür. Kurşun
geçirmez araba, sürüsepet koruma
polisi dinlemez…
Meselâ, Çarlık Rusyası’nı (ve
Çariçe’yi) kafaya alan Rasputin’den
kurtulmak istemişti bazıları… “Gel
babacığım, yemek yiyelim, kafayı
çekelim!” dediler. 30 Aralık 1916
zat, kendisine üç kurşun’ sıkmıştı.
Tez (ve çevik) davrandığı için
kurşunlardan sıyrıldı paşa… Koruma polisleri tez davranamadığı
için, suikastçının tabancasındaki
mermiler bittiğinde jetonları düştü.
Adamı yaka-paça aşağıya indirdiler, tam tepeleyeceklerdi, rahmetli
arabasının kapısını açtı, “Getirin
onu buraya… Derdi neymiş, anlatsın!” dedi.
akşamı votka ı | ‘
sofrasına otur- ‘İl’ ı_
dular. Adam Oldürmek isdomuz gibi ye- tediğini öldürdi, elli yıl çölde mek için “bire
âusuz _gezmiş l bir” saldırana
«ıâlşîıßflmğçêîi ‘o Q f öğle?? gğîédğl:
Yirmi üç subay ” f ` mış demektir.
ayağa kalktı, ‘( Ama, bir tek kişi
sofraya özel ola
rak yerleştirilmiş yirmi üç bıçağı
adamın sırtına,
karnına, böğ_r_üne sapladı. Olmedi Rasputin… Beylik tabancalarla aynı yerlerine sekiz kurşun sıkıldı. Yine ölmek bilmedi. Tuttular
ayaklarından, kollarından, donmuş
ırmağa attılar. Boğarak öldürdüler.
Bir tek adamı, önceden belirlenmiş tek bir hedefi yok etmek için
yirmi üç (rakamla “23”) suikastçı…
Saygı duyarım…
f**
Rahmetli İsmet Paşa da “bire
bir” suikastçılara saygı duyard_ı.
1964 yılında başbakanlık binasından çıkarken, Mesut Suna isimli bir
yi öldürmek için
uzaktan komutaIı, saatli bomba
koyanlara, bütün
silahı sustalı çakı
olan_ geri zekalı
(ve savaş görmemiş) Isviçre asker
ve polisine sığınanlara saygım
yok… Bir tek kişiyi yok etmek için,
yoldan geçen masum kadınları, çocukları telef edenlere saygım hiç
yok…
Terhis olmuş (silahsız) askerler
ölüyor, veremden, sıtrnadan, ishalden kurtulan Kürt bebeleri ölüyor,
yoldan geçenler ölüyor.
Ne o.?
“Etnik kimlik” kabul ettirilecekmiş…
Mertlik “bire bir” gelmektir.
eaviin sesi
soluğu kesildi!
AVİT Çağlar artık koc nuşmuyor. Daha doğm
su, “Bir başbakan bile
olarnadın, ismin esamirı okunmuyor!” diyenlere kızdı, konuşmamayı tercih ediyor.
Ama, görevlerini ihmal etmiyor.
0 Güniz Sokak’tan Çan
kaya’ya taşınma sırasında, evinden barkından ayrılmanın üzüntüsünü yaşayan
Nazmiye Hanım’ın koluna
girdi,.bazı özel eşyanın (şeylerin çoğulu) taşınmasına
göz-kulak oldu.
Babaya ağlaşmadan
edemedi. “Bizi cami
avlusundaki yetimler ‘bi bıraktınız!” diye sızlan ı. Sonra ekledi: “Beni frenlemeyecektin baba!”
@ Bundan sonra, söyle
yenlerin yalancısıyım…
DYP’nin o meşhur olaylı
grup toplantısından sonra,
apar-topar-palas-pandıras
Çankaya’ya çıktı, tekmil verdi. “fansu’nun hükümeti üç
aylıktır. Ya biz yıkarız, ya
SHP çekilir. Adayım… Rica
ediyorum, geçen seferki gibi
işaret beklerken, kaba bir el
işareti yapmayın…”
Hep söylüyorum. Kaybettiğine bakmayın, Cavit ÇağIar’ı izlemeye ve dinlemeye
devam edin…
&illere dörtlük
KONYNnın genç halk
ozanlarından Yalçın Di
kilitaş’ın Tansu hanıma
bir dörtlüğü var. Dizeler on
dan, yorumu sizden, aktarması bizden…
Ekmek vermek aç/ara, su
vermek susa yana
Alınterine saygı ve şefkat
ağ/ayana
Hisse senedi, döviz, vergi
değil işin tek
Yükün ağır, yoru/ma ve
yılma Tansu Ana…
Haydi, yorumsuz gitme
sin… “Ana” dedik, “gacı” de
dik bağrımıza bastık…
“T utarlı olmaya çalışmak,
küçük be inlerin
‘ kaderi ir…”
(Ralph Waldo Emerson,
1875)
AGUAR EMSİ etti!” diye buyurmuş…
n __ Rahmetlinin kızıyla
dLUÄkJŞ Ottede” be” Fulîaf damad ına da vermişlerdi o
Şen 1 3 ‘Q PafÇmU mUı ‘ŞÇİY’ arabayı… Yeşil gözleri,
mı savundugu bilinmez… Ama, şeh|â bakışları için değil,
Çabuk YOFEÜÖUSU, afâbaYa “yol olsun” diye…
binmeyi tercih ettiği için kısa “Artık o arabaya
kestiği yürüyüşlerinden
tanıdığımız Şemsi Denizer kardeşimizin genel
sekreter olmasından sonra iyice hoşlaştı, tuhaflaştı.
Türkiye’nin gündeminde TTK’nin kapatılması
var. Enflasyon var. Beş delik var. işsizlik var.
Bir de Şemsi efendinin Jagııarü var.
“Vallaaaa ben almadım, bizim Maden-Iş tahsis
demek olmaz… “llyllığ/eslşllzîîışfnıçıliğêıefiîrilılilılılîıtgmyı
yiyeceğini bilir, sofraya onu çıkartır!” diye bir
lâfımız var. Bir lâf daha var: “Pilavdan dönenin
kaşığı kırılsın!” a .
Jaguar’dan inene ne olacağını bilmiyorum.
Eskiler öyle arabalara binmezdi.