Nasıl “senaryo” ama? (2)
Kurthan F SEK
NASIL “SENABYW” AMA? (2)
ANKAYNdaki toplantının henüz
yarım saati dolmadan, Şükrü
9 Yürür’Ie Oltan Sun ur|u’nun
ANAP’ta kalacakları anlaşı mıştı. Sıra
deli jokerde, Adnan Kahveci’deydi.
“Adnan ne yapar?” diye sesini
yülçeltti birisi…
Obürü atladı: “Adnan’ı boşverin,
o partide kalır,
ama, gevezedir,
enesini tutmayı
ceremez, ya
atıldığıyla kalır,
Alışılmamış bir_ sessizlikle konuşu-
lanları dinleyen Ozal, minik bir kaşbaş hareketiyle, “Tez ara in!” diye
ferman buyurdu. Arandı mren Aykut… Karşı taraftan gelen tanınmadık
bir erkek sesi (telesekreter olabilir),
kendilerinin Mesut beyi tebrik etmek
için dört saat önce gittiklerini, henüz
dönmediklerini
söyledi.
Maç spikeri
ağzıyla “vaziyet
3-2″…
yabize gelir…” _ **t _
Özal’ın “kendi izleyenlerin
gönül rızasıyla” aktardıklarina
Çankaya’dan in- i? göre, tam 0 an
mesini sağlaya- / sabrı (aştı, sigorcak “yeni parti- ‘e talan attı
Ieşıne’ formülün- ‘ç’ OzaI’ın… Sadık
de Adnan Kahve- ` bendelerinden
ci’nin yeri böylece (ve kendi bilgisi dışında) halle- i
dillgikten sonra, parmak hesabına geçı ı.
Geçilmesin de ne olsun? Mesut
Yılmaz’a karşı kongre kaybedildiğinde 65 milletvekili Yıldırım AkbuIut’un peşinden istifa edeceklerini
söylemiş, dilekçelerini bile tarihsiz
vermişlerdi. Çankaya’da o sırada
otuz kişi civarında bir kalabalık vardı,
gerisi neredeydi?
Etrafına bakınmayı nihayet akıl
edebilen biri, “Sahi, Imren nerede?
Galiba gelmemiş, arasak mı?” diye
sordu.
birini yanına çağırdı, Ahmet
Kurtcebe Alptemoçin (bu isme dikkati), Kemal Akkaya, Işın Çelebi, Yusuf Bozkurt
Ozal ve Orhan Demirtaş’ın tez çağrılmasını istedi.
Arandılar, bulundular, geldiler,
kapalı kapılar ardında konuşuldu. Çı_ kışta neşeli değildi O_zal… Açık tarihli
istifa dilekçesi imzalamaya dördü
“evet”, Işın Çelebi “hayıı“’ demişti.
Skor tersine dönmüş, “yeni partiIeşme” 6-4 öne geçmişti, ammaaa,
“Keçeciler Faktörü” vardı ortada…
Yarına şapkadan çıkacak yeni tavşanlarımız var.
d:: &h /lwi
ATATİİBKGİİTIİİN
ııisımcu ıısrııırcısı
EFAH Partisi’nin bir milletvekili
Rvar. Mukadder Başeğmez…
Otuz dokuz yaşındadır, matruş
(traşlı) çehrelidir kendisi… Halı sahalarda boş vakit buldukça top oynar,
“Gelsene buraya disko çocuğu!” diye parti büyüklerince çağrıldığı zaman üzülür, sıkılır, ama, olmayan sakalına, bıyığına yediremez, “Lebbeyk” der…
Geçenlerde dayanamadı. TBMM
kulisine fırladı. “En büyük Atatürk’çü
Mezarcı, başka büyük yok!” diye bağırdı.
Haydaaa! Herkes üşüştü etrafına… Izahat istendi, o da açıkladı:
“Necmettin Hoca’nın 10 Kasım’da
Anıtkabir’e gittiğini gördünüz mü
hiç? Gönnedıniz… Şimdi niye gitmeye başladı? Mezarcı istediği için… Bizim Mezarcı orayı imara açacak ya,
yer belliyor kendisine… Ada-parsel
vaziyetleri, anlatabildim mi?”
ŞENES ERZIK
Alınan her haber, toplanan her
bilgi gazeteye girmez… Yer
yoktur, zaman yoktur, gerek
yoktur. Ama, çöpe gitmez, kara
güne saklanır. Şimdi oku…
“Yüksekova Be|ediyespor’Ia
yapacağı Federasyon Kupası maçı
için salı sabahı uçakla Van’a
gidecek olan Sarıyer geceyi orada
geçirecek, maç sabahı
karayoluyla 195 kilometre
mesafedeki Yüksek0va’ya
gidecek, maçtan hemen sonra
yine karayoluyla Van’a dönecek…
Yüksekova Iran sınırına oldukça
yakın, Hakkari il merkezine 70,
Van’a 200 kilometre uzaklıkta,
hayvancılığın yanında kaçak eşya
satışıyla da ünlü… Kalınlığı 30
santim olan kar ilçe stadından bir
gün önce kaldırılacak…”
”Federasyon başkanı” sıfatına
rağmen, “üçüncü lig” statüsüne
dokunamayacak kadar cesaretsiz
olduğun için, Türkiye’de hangi
şartlarda top oynattığının farkında
mısın? .
REKLAMLAR
BENZESİBSE…
jandı, yokpopo beziydi, televizyon reklâmları fena halde
birbirlerine benzemeye başladı. Tamam, reklâmlar benzeşiyor, ama,
pazarlanan mallar benzeşmiyor mu?
Eşleştinnesi sizden, Ankara siyasî
çevrelerinde dolaşan “tüpgaz” benzetmesi bizden… Kim kime benziyor?. `
ı. Piknik tüpü
2. Nonnal şişman tüp
3. Sanayi tüpü
a. Turgut Özal
b. Erdal Inönü
c. Süleyman Demirel
d. Hiç biri benzeşmiyor
Eşleştirmenin doğru cevaplarını
yarın belki veririm, belki vermem…
YENİLİR-__YUTIILIIB l
KADIN KIILOTLAHI
AHMİ Emeç’in (Eskişehir-hha)
haberini gördünüz mü? Yalnızca 18 yaşından büyüklerin alışveriş yapabildikleri bir “seks mağaza
“YOK ansiklopediydi, yok deter- _
. sı” açılmış Eskişehir’de… Şekerden
yapılıp yenilebilen kadın külotundan
işme bacılara kadar her şey satılabiliyormuş… Nüfus kağıdını göstermek,
parasını bastırmak şartıyla…
Yenilir-yutulur kadın külotları “sudan ucuz” aslında… At elini cebine,
çıkar 89 bin lirayı, götür evine… Dahası “sağlığa zararlı” da değil… Külotların umduğundan çok daha büyük ilgi görüp kapış-kapış gittiğini
söyleyen mağaza sahibi, “Hiç bir
yan etkisi yok, vitaminden farksız…”
demiş, “En sıkı müşterilerimiz de bekâr gençler… Allah bin bereket versin…”
İstanbul üzerinden Konya ilimizle
ilgili bir haberimiz de var bu arada.:
lstanbul’daki ithalatçı firma yetkililerinin söylediklerine göre, şişme bacılarımızın yok sattığı, sipariş yetiştirmekten postacıların iflahlarının kesildiği üç ilimiz var. Konya, Şanlıurfa,
Gümüşhane…
Cinsellik tuhaf metadır. Serbest bırakırsın kimse aldırmaz, yasaklarsın
herkes saldırır.
“İnsanın güvenebileceği en iyi
akıl hocası, aç karnı değildir. Aç
karınlar, aklı değil, ihtirasları
besler…”
(Albert Einstein, 1927)