Mustafa Muğlalı sendromu

Kurthcın FISEK

Mustafa Muğlalı sendromu

ciddî bir “asayiş sorunu” var.
PKK köy, mezra, karakol, kasaba basıyor, ölü sayısı su içinde 1520… Karşı operasyon düzenleniyor,
onun üç-dört katı PKK’lı öldürülüyor.

Ama, olaylar bitmiyor.

Bitmiyor, çünkü, masum sivil halkı PKK’lıdan ayırmak çok zor…

Bitmiyor, çünkü, bizim cihet-i askeriyede “Mustafa Muğlalı Sendromu” var. Haklı olarak…

i’ ‘A’ ‘k

Orgeneral Mustafa Muğlalı, Menemen’de Kubilay’ı öldürenleri yargılayıp 34 kişiyi meydanda sallandıran
asken* mahkemenin başkanıydı. Sapına kadar Atatürkçüydü. Yıllar sonra,
“lnkılâplarımızı yerleştirmek için babamı asarım!” demişti. __

30 Temmuz 1943’te Uçüncü Ordu Komutanı’ydı Muğlalı… Van’da
kaçakçılıkla karışık bazı kıpırdanmalar başlamıştı. Ozalp’te 33 kişiyi toplattı, idam ettirdi.

Kendisini engellemeye çalışan
parti müfettişi Hüseyin Avni beyi’de
bir güzel azarladı: “Sen bu işe karışma! Ben emri yüksek yerden aldım,
icap ederse seni bile vururum…”

Muğlalı’nın “yüksek yer” dediği

F IRAT-Dicle hattının doğusunda

yer neresiydi, kimdi? Milli savunma
bakanı Ali Rıza Artunkal mı, içişleri
bakanı Hilmi Uran mı, genelkurmay
başkanı Kazım Orbay mı? Yoksa
cumhurbaşkanı Ismet lnönü’nün
kendisi mi?

Hiç kimse öğrenemedi bunu…

Siyasî rüzgârlar değişiverince yargıladılar Muğlalı’yı… İdama mahkûm
oldu, mahkûmiyeti yirmi yıl hapis cezasına çevrildi, yargıtay kararı bozdu,
ikinci dâvâ devam ederken kaldırıldığı hapishane hastanesinde öldü.
1951 yılında…

‘A’ i’ ‘k

Dedemden birkaç kere, değişik
yönleriyle dinledim Muğlalı Olayı’nı… “Muğlalüya kesin emir verilmişti. Askerdi, emrin gereğini yaptı,
sonra da ortada bırakıldı…”

Askerlerin tereddüdünü anlıyorum. Başbakan Çiller istediği kadar
yürüyün arslanlar, _arkanızdayız gazını versin, kimse “lkinci Muğlalı” olmak istemiyor. Siyası* iktidara güvenmiyor da ondan… Temkinli davranmayı tercih ediyor.

Peki, Muğlalvnın alternatifi “Çerkez Ethem” mi?

Onu da yarına bırakalım isterseTllZ…

o
– ierewıepeıou/

“YİNE ne yaptım?”
diye telâşlanma…
Bir şey yapmadığın
için elektrikli sandalyedesin… Yıldırım Çavlı’nın çarpıcı bir yolsuzluk haberi vardı Hürriyet’te…

“Bakırköy devlet hastanesi başhekimi Ahmet Aydın’ın emriyle,
odacı Halim Atlı, 28 Haziran
1993’te, Emlakbank’a 2 milyar 375
milyon lira yatırdı, 11 Ağustos tarihinde 294 milyon faiz aldı. Repocu
başhekim, olayın ortaya çıkmasından sonra, faiz kazancını devletin
resm^ hesaplarına yansıtacağını be

lirtti. Kendi adına hesabı açan hastane odacısı
Atlı, ‘Ben başhekimimin dediğini yaptım’
dedi…”

Ankara’yı, bakanlıkU taki dostlarımı aradım.

Uç gündür hiçbir işlem yapılmamış başhekim hakkında…

Bu kadar sorumsuz, bu kadar aymaz, bu kadar vurdumduymaz nasıl
olunur, şerefsizim, bilemiyorum…
Ayrıca, yeni kokular çıktıkça, bütün
yolsuzlukların tek sorumlusu, bütün
rüşvetlerin tek yiyicisiymiş gibi, ”günah keçisi” yapılan Ergun Göknel’e
de acımaya başladım…