mrümüz esnemekle nihayet bulacak!
ERKES esner Maryland üniversitesinden Robert Provîne’ın tesbitlerine göre, kuşlar esner,
maymunlar esner, uyku tutmadığı zaman balıklar esner. Daha ilginci, ana
ıahmine düştüklerinin on birinci haftasından itibaren ceninler esner. Ama,
asıl önemlisi, insanlar esner. Uykuları
_ Kurlhcın F SEI(
ömrümü: esıêmeııe ıııııayeı ııuıacaııı
ğim Robert Provlneün ihtisas alanı
psikobiyolojidlr. “Esnemenin solunum
yollarını açmakla ilglsl yok…” diyor
Provine, “Bir sürü insanın (ve hayvanın) ağzını bantladım, deneyler yaptım, esnemeye devam ettiler. Dene leri devam ettlrdim. Karşısındakin n
esnediğîni görenler, aynı yazı oku
geldiği zaman, `uy- _ yan, a nı onuşıkludan uyandıktan HEP SANA BİNMEgİN fßmß) mlayı tknleyeıılg,
emen sonra… – 5 sa gın hastalı Niye esnenir? _ Bu fğým” bi, elleriyle ağızUç temel teorı r; .. ı larını kapatmaya
var bu konuda… İhtiyaç bile duy0 Fizyolojik gam, seri ateş
Teori… Bu teoriye etmem e
gör& dviğutşaki başlıyoılar…” eyk
a n io it az- Yani, esneme
lasından kurtul- “bulaşıcı”…
manın tek yolu, Geldik esnevücûda daha fazla me teorilerinin
oksijen girmesidir. üçüncüsüne… _v
Ağzı ardına kadar İ) Bıkkınlıkaçıp esnemek bu- Sıkkınlık Teorisi…
na ımkân verır. Bıktırıcı bır yazıyı
9 Evrim teorisi… Larry Rose’un
bu teorisine göre, temel içgüdüdür
“esnemek”… Dişlerini göstermek,
“Yetim Ian seni!” demek için, hayvanlar (ve insanlar) âleminin repertuvarına dahil edildi. Zamanla dişler dökülünce (veya sökülünce), çağ atladı,
ışegerfleşti, ama, “alışkanlık” olarak
a ı.
Peki, üçüncü teoriye geçmeden
önce parantez açalım, kritik bir soru
soralım… Esnemek bulaşıcı mı?
Yazının girişinde adından -söz etti
aynı anda okuyan, sıktırıci bir konuşmayı yaklaşık koltuklardan dinleyenlerin uykuları gelir. “senkronize reflels” vaziyetleri…
i** _ `
Terör, bütçe açığı, kamu finans-_
man deliği, tek-çift rakamlı enflasyon,
Tansu-Cavit kavgası, solun bütünleşmesi vesaire vesaire vesaire… .’
1992’de esnemiştik. 1993’ü esneyerek geçireceğiz galiba… ,
Omrümüz (“beşeıf” değil, “siyas^”) esnemekle tükenmese bari…
l”l
DUR. .
U SON MEZAR! DA
BAĞİêzâÜLêğfıéoı. sBosıuA
ç*** ııısızsexs
-. V7
_….
“itibarı-attı. ll
5%’ ~~,›: İ’
i”
Hayııanınlıi II
Ollllllll natlın
ĞIR-AKSAK, kırık-dökük şekliy
le CMUK çıktıktan sonra, her
keste “hayvan sevgisi” başladı.
insanlarımız kurtuldu, kurtulma, korunma sırası hayvanlara geldi.
Adana-hha’dan Salim Büyükkaya
kardeşimizin haberine göre, tavuk sahibi Funda Erdal, bahçe sahibi Cabbar Atılgan’ı mahkemeye vermiş…
Altı ay önce “civciv” vaziyetinde alıp
“tavuk” yaptığı sekiz hayvancıktan birinin bacağını kırdığı için… “Kendisinden şikayetçiyim…” demiş Funda
hanım, “Kommasız bir hayvancağıza
bunları yapabilen biri, irsanlara, kapımahalle komşulanna kim bilir neşyapmaz…”
Eski istasyon karakolunda ifade veren Cabbar Atılgan’sa kendini şöyle
savunmuş… “Onun tavuldarı canlı da,
elimle çiçelderim, sebzelerim, meyvelerim carısız mı? Tavuksever kızımızı u ardım, dinlemedi.
Hayvanlara ‘kış’ im, lculakları duymadı. Kaçsınlar diye Icürek attım, bin’nin bacağına geldi…”
Karakol yetkililerinin verdikleri bil
giye göre, adl^ tıbba (pardon, nöbetçi
veterinere) sevkedilmiş kırık bacaklı
tavuk… Gelecek rapora göre, ya takipsizlik kararı verilecek, ya bahçe sahibi
mahkemeye çıkacakmış…
‘ Nasıl “annuus” anıa?
AÇ yıl eweldi, hatırlamıyorum,
belki üç, belki ” ^ ve
dahiyâne” zekâsıyla, Angus bo
ğasını Brahma ineğiyle çiftleştirerek
Türkiye’nin et somnunu halletmeye ni
– yetlenmişti Adnan
“ Adı “Brangus Adnan” olmuştu.
Veterinerler isyan etmişti: “O ra
him bu kadar büyük hayvanı kaldırmaz…”
Yıllar geçti aradan… “Brangus’lar
ne oldu?” diye sordu gazeteciler…
. “Konuyu değiştirelim!” dedi Kahveci…
Yeni partinin yeni lideri Kahveci’dir. Olmazları olur gösterip gündemi değiştirmede üstüne yok… Yakışır! _
` EIIİIIIUIIOII
« “Mal-mülk
* `*` ll İ arttıkça
, 4 ihtiras da
artar.
Daha
önce sahip olduldannın zevkine
vara na, herıüz sahip
o ıldannın hasretini çeker
insan…” (Eugene V. Debs, 1929)
Arılalıantı…
DlRNPden Aıdahanla şiirler yazılır, ama, Ankara’nın doğusu pek
“memleketten” sayılmaz… “Yeni
Doğu Anadolu” gazetesinde yayınlanan birinci sayfa manşet haberi dikkatimi çekti: “Ankara’ya Yanlış Bilgi Veriliyor!” «
“Ardahanün yetmiş beşinci ilimiz
olmasından bu yana, hıç bir ekonomik
atınm y ılmazken, görülmemiş bir
ızla silah anmasının nedeni orta a
çıktı. Savaşa hazırlanıyorcasına, sil Ianan güvenlik birimlerine gelen silahlı
araçlann çok olması nedeniyle,” Arda
han caddelerinde traûk yoğunluğu gö
rülüyor…”
ll olundu, trafik tıkandı. ‘
Yazıya devam… “Ardahanün il ol- _
masından bu yana gelen araçlann üçte
ikisi polis ve ıandam1a aracı… lastikli
panzerle beraber gelen araçlann faturası 10 mil ar lira…”
ll olu u, cep delindi.
Yazıya yine devam… Ankara’ a gi-‘
den il siyasilerine dahiliye nazırı smet
Sezdgin konuşmuş… “Duyduğuma göre,
Ar ahan terörıst kaynıyormuş, terör
çok_ büyük boyutlara ulaşınış…”
ll olundu, terör tırmandı.
“Böyle birşey yokl” denmiş kendisine… “Ardahan’da tek bir terör olayı
olmadı son iki ılda…” O da şaşırmış…
“Bize gelen istihbarat raporlarma göre,
Ardahanlı’Iar, göğüslerini kahramanca
siper ediyorlarrnış kurşunlara…”
Nasıl terör ama? Nasıl istihbarat
ama? ‘
ERSİN FARALYALI `l
Mânâsız bir lâf etmişsin… “İşadamlannın konuşmaya hakları olması
için siyasete ‘mıeleri gerekir. Girsinler, dışar gazel okumasınlar…” Anlayamadığım şey, kullandığın “siyasete irmek” kavramı…
“Full-time po itikacı” (mebus, vekil
vs.) olmayı kasdediyorsan, geç bir
kalem! Siyaset düşünmek, siyaset
konuşmak her vatandaşın anayasal
hakkıdır. Ama gazete sütunlarında
yazar, ama kahve köşelerinde ahkâm keser, ama tavır koyar. Sendikaların, meslek kuruluşlarının “Siyasetten yasaklı” olduğu, memurların demeç verrnelerinin yasaklandığı bir
ortamda, siyasi gğrüşlerini söylemeye kalkışanlara “Once politikaya
atıl, sonra konuş!” dâmek, hem de
mokrasiye aykırıdır, em “gonuşan
Türkiye’deki gonuşkanların sayısını
dört yüz elliyle sınırlamaktır. Politik
acemiliğine verip sandalyenin voltajını düşük tutuyorum.