Memleketin tek kerizi ben miyim? (1)

9 Mayıs 1994
_ PAZARTESİ

. ortalık toz-duman…

o aüüıı ııvıasi
şKURTl-.IAN FİŞEK

o

inlemekten bıkmadıysanız, hâlâ
Döğrenmediyseniz, izninizle tekrarlı
yorum. Ben ekonomiden anlamam… Ama, adımın başına hßbelkader
“prof” sıfatı takıştırıldığı için, herkes aynı
şeyi soruyor.

“Hocam, noolacak bu memleketin
hâli?”

Istikrarlı şekilde aynı cevabı veriyorum. “Bilsem, sana söyler miyim? Kendime saldar, başbakan bilem olurum…”

Yine aynı şeyi o
sordular. “Ekonomik

Biz bu hâllere düşecek memleket miydik? Niye olduk?”

Sahi, bu hâllere
niye düştük?

Iktisat profesörlüğünden utandığı
için, otuz yıllık mesleğini bırakıphırdavatçılığa başlayan bir
dostumla söyleşmeye koyuldum.

SORU – 5 Nisan kararlan hangiiktişat
okuluna uyar? Yani, monetarist, keynezyen, neoklasik, neoneoklasik falan filan…

CEVAP – Hiç birine uymaz… Kendi
özel imâlatımız olan neoconahmedizm,
yenisülünosmanizm, reelhayalfküçükali
school’larının devamıdır. Mâlûmunuz,

bizim Con Ahmet, yerçekimini keşfeden”

Newton’un çağcılıydı, ikincisi elmanın

Memketin tek Iıerizi ııen miyim?

kafasına düştüğünü görmüş, öbürü
“devr-i dâim” makinesini icât etmişti.
1960’li yıllarda “saadet zincîri”ni keşfeden Saadet hanım, 1980’li yıllarda bankerliği bulan Kastelli ve Yalçın Doğan,
1990’li yıllarda REPO’yu (refikamın
poposu) yaratan insanlar, aslında, bize
özgü iktisat ekolünün son ürünleridir.

SORU – Biraz açar mısınız?

CEVAP – Con Ahmet’le başlayıp REPO’ya gelelim… Parasal karşılığı olmayan
bazı kağıtlar, mürekkep faize yatırılır, olmayan faizler tekrar
dövize ve kağıda
yüklenir, kendi kendine devam eder,
ürer. Neosülünosmanizm, GalataKöprüsü’yle yaşıttır. Boğaz
Köprüsü’yle beraber
çağ atlamıştır. KIT’lerin, devlet köprülerinin, yolların, kışlaların, devlet kamplarının, yerli-yabancı turistlere döviz karşılığı
satılmasını öngörür. Satmasına satamazlar, babalarının malı değildir, ama, ossun,
W.C. Fields”in dediği gibi, nerede uyanık
varsa, orada o kadar keriz vardır.

k**

Türkiye’nin iktisat tarihini benim anlayaçağım basitliğe indirgemekten yorulmuştu profesör (iktisat) dostum… Sohbetin gerisini yarına bıraktı.

Gül akla ağlamak
ülmakle öldürmek

ntaIya-hha’mızın haberi daha ilk an
Adikkatimi çekmişti.
“Finike’nin Has urt beldesinde, ilk

l tecavüzden bir ha a sonra kendisine

tekrar tecavüz etmeye teşebbüs eden sera işçisi Hayati Demiri -31 bıçak darbesiyle öldürü penisinl kesen 18 yaşındaki Fatma Ba gözaltına alındı…”
Sevgili ajansımızın bültenlerini izlemeye koyuldum. . * `
Otuz bir (rakamla “3l”) bıçak darbesi, “nefsi ve namusu müdafaa” için biraz
fazlaydı.
Haberin devamı lraji-komik geldi.
“Sor usunun tamamlanmasından
sonra F nike adli esine getirilen F.B.
mahkemece tutuk anıp cezaevine göndendilaıgii Eliqadliye ilaorldıııdruirşîlaüû yaşın eş Hü n’nt s e rşıaştı. Hüseyin BaîellNiye ölgürdün? Hapisanelerde ürüyecelcsin, şereiîmi iki paralık
ettin’ d i…”
:Güler misin, ağlar mısın? Ölür müsün, öldürür müsün?
“Kararsız Türkiye”yi özetleyen bir
haber daha… Genelleştirip küreselleştirin, ne yapacağınıza siz karar verin…

KELAYNAKLAR.

Gemnticııs eremita

Nil vadisi, Fas havalisi ve Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde ürediğinizi
biliyorum. Neslinizin tükendiğini
duydum, üzülüyorum. Ansiklopedilere bakıyorum, “susuz tyaşayabilen”

sayılı kuş türlerinden ol
liyorum.

Yani, “1995’e kadar ka lıyız!” diye kepenk indirmeye hazır anan Onur
Kumbaracıbaşı olsa da, olmasa da,
Türkiye’nin güneydoğusunda yaşamaya devam edersiniz… GAP’sız da olur.

Sizin yaptığınıza “nankörlük”
denir

Birecik belediye başkanı adınıza
festival düzenliyor. Kelaynak Festivali… Geçen gün olduydu.

GAP’tan umut kesip, Nil havzasına, Tanca, Rabat, Kazablanka’ya gö
uğunuzu bi
_ çüp 16 yavrunuzu yumurtada bırak
mışınız… Topu topu 46 taneymişiniz. Adınıza düzenlenen festivale hiç
biriniz gelmemiş…
_ TUSlAD’a haber ilettiğinizi biliyorum.

Burası Birecik ‘tir

Yolu yokuşıur

Giden gelmiyor

Acep ne kuştur