Marko Paşa’ydı Marko Polo oldu!
Marko Paşa’ydı
Mar-ko Polo oldu!
(Ama, söylemek Başkaynak’a düşmez)
E zaman siyasî karamizahlık bir şey olsa,
aklıma Art Buchwald
gelir. Meselâ, 195361 döneminin ABD başkanı
Eisenhower’ı fena tiye aldıydı.
“En tutarlı yanı, tutarsız
olmasıydı…”
Nazi Almanyasıha karşı
ölüm-kalım savaşı veren Avrupa birliklerinin başkomutanıydı,
Normandiya çıkarmasını yönetti. Yani, savaştı. 7 Mayıs
1945’te, Rheims’te, Alman ordularını
teslim aldı. Yani, barışa imzasını attı. Kore Savaşı patladığında, Amerikan
ordusunun en yüksek rütbelisiydi. Yani.
savaşçıydı. Amerika’ya başkan olunca, Kore Savaşı’nı en hızlı şekilde bitirdi. Yani, barış güvercini kesildi.
Derken, 1956 yılında, Israil birlikleri,
Sina yarımadasını işgal etti. Arkasından, Fransız ve İngiliz paraşütçüleri Süveyş Kanalfna indi. Eisenhower şiddetle karşı çıktı buna… Yani, barışa
soyundu. Başkanlık döneminin son icraatı, 1958 yılındaydı. Lübnan’a Amerikan askerlerini soktu. Yani, giderayark, şahinliği tuttu.
Art Buchwald yıne gırgırını geçti.
“Eisenhower, başkanlık sisteminin yürümesi için ille de bir
devlet başkanına ihtiyaç olmadığını ispatlayan ilk başkandır…”
Sonra.ekledi.
“Devleti, başkanlar değil, perde arkasındakiler yönetir. . . ‘ ‘
*ik*
Sayın Demirel, başkanlık sistemini
savundu, yurt dışına tüydü. Gaziosmanpaşa-Ümraniye olayları ve Kuzey Irak
harekâtı sürerken, 17 ülkeye yaptığı
kesintisiz 45 günlük zğıaretlerini
yeni bitirmiş, 20 günlük Güney
Amerika gezisi için bavullarını,
şapkalarını topluyordu.
Derken, “ikinci bürokrat” Muzaffer Başkaynak zehir-zemberek istifa etti.
“Konuşan Türkiye ve şeffaf
yönetimin iddia makamı olan
Cumhurbaşkanı’nın, bunu kendisine yönelik eleştiri olarak kabul
edebileceğini ve hem savcı hem
de hâkim gibi davranıp karar vereceğini tasavvur dahi etmiyordum.
15 yıldan bu yana üç Cumhur
başkanı’na hukuk danışmanlığı
yapmama ve bunun 21 aylık dönemini son Cumhurbaşkanı ile geçirmeme rağmen, kendisi ile hukuk ve adalet konusunda 21 saniye bile karşılıklı görüşmek mümkün olmamıştır.
İnsanların ilah olarak doğma
dıklarının ve bu nedenle her hare- `
ketlerinin tasvip edilmesinin
mümkün olmayacağını düşünerek,
onların vehmettiği her olayın kayıtsız şartsız tasvip etmenin yöneticileri yanlış yola sevk edeceğinin
idraki içindeyim. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Sekreterlik yönetimi,
benim devlet anlayışıma, millet ve
memleket sorunlarına duyduğum
sorumluluğa ve devlet adamı olma görüşlerime ters düştüğünden, kendime olan saygımı kaybetmemek için görevime devam
etmeyeceğimi bilgilerinize sunarım.”
***k
Süleyman bey değişti mi? Bilmiyorum. Ama, bildiğim dört şey var.
Bir, başkansız başkanlık sistemleri de olabilir.
İki, Muzaffer Başkaynak, 13 EyİÜİ 1980 günü. sabahın erken saat/erinde. kargalar kahvaltı etmeden, Çankaya’ya müşavir olmuş, 0 anayasayı hazırlarnıştı.
Uç, aynı Muzaffer Başkaynak,
12 Mart’ta, Mümtaz Soysal, Uğur
Mumcu, Uğur Alacakaptan, Altan
Oymen, Emin Galip Sandalcrnın
gözaltına alınıp sorgulanmalarına, savcılıkla mahkeme arasında gidip gelirken
dayak yemelerine yeşil ışık yakan,
“müstahaktır” diyen askeri savcıydı.
Dört, gördüğü üç cumhurbaşkanı oldu. Evren, Ozal, Demirel…
Ceviz aklınca dördüncüsüne dilekçe
vermiş olabilir.