Maliye-DPT olimpiyata ayıp etti

sı” 1986’da başladı, giderek karasevdalaştı. O ilk heyecan günlerini dün gibi hatırlıyorum. Bayburtlu büyükşehir belediye başkanıyla Arapkirli spor bakanı, İstanbullu’dan daha “İstanbullu” kesilmiş,
“sen ya mayacaksın, en yacağım” diye
anlı-bıçaklı olmUŞİUGel zaman,
git zaman, SivasIı büyükşehir °
belediye başkanıyla Amasyalı

İ STANQBUUun “olimpiyat sevda
Maliye-DPT olimııivata avın etti

v5?.- *ê v

Kurthcın FIŞEK

Olimpiyat sevdalılarından hemen tepki geldiydi: ”Yaparız…”
Cevabım hesaplı-kitaplıydı: “Sıfır
tesisle yola çıkan Montreal de aynı
sevdaya kapılıp 1976 olimpiyatlarını 7 trilyon lira zararla kapatmıştı.
Sıfır tesis ve yüzde 75’lik enflasyon
hızıyla, olsa olsa, çıkmaz_yüz_yılın son olımpıyatına belki ye-‘
tişirsiniz…”
i’ ‘A’ i’

Dünkü gazeteleri okurken
neşem yerine

spor bakanı devam ettirdiler

geldi. Sümer

Oral’ın maliye
kavgayı… Ortada balık falan
yokken “meselâ” deyip birbirlerini boğazlayan kuzeysoylu’ vatandaşlarımızın (Lâz)
kavgasının aynıydı onlarınki…

Kavganın dışında kalmaya uzun
süre uğraştım, ama, olmadı, dayanamadım, yazdım. _

“Abiler, kardeşler, Istanbul’da
olimpiyat molimpiyat olmaz. Böyle
bir organizasyon için 6 olimpik

m, 64 ana tesis (yüzme havu
zu, kapalı salon, velodrom), 216

mrnîımcı tesis, 300 teknelik kayık
, 280 teknelik yat limanı, sade
ce ve İdareciler için 30 bin
kışilı olimpiyat köyü gerekır…”

cileriyle İlhan
Kesici’nin plancıları el ele, kafa
kafaya vermişler, 757 milyar liralık
olimpiyat bütçesini resmen kuşa çevirmişler…

Ellerindeki kapı gibi fizibilite ra-°
p0ru_na dayanarak…

“Istanbul’da olimpiyat yapmak
Eğreksizdir. Değil yapmak, bunun

yalini kurarak en mınik yatırımlara kalkışnıak bile ülke ekonomisine
zarar verir…”

Maliye-DPT bürokratları gerçi
olimpiyatçılara ayıp etti, ama, benim keyfim, neşem geldi. Memlekette hâlâ dolduruşa gelmeyen,
ayakları yere basarılar var.

NÄPS M…
AOKLÃNDI SONRA

BEYAZ BAYRAMI: G ‘YUR

ı, 0.;

SI.lPI.İ ACEMİ KEÇİ
‘ (“L” Joker) v

. İSMAİL CEM İPEKÇİ l l şêNEs ERZlK
ZER (altın)
EŞEKSİN!

Baha sadaka
istemivıır! .

ATIRLARSINIZ, temmuz ayınHda memur maaşlarına yapılan
“tadımlık” (yüzde 29) zammı
az bulan memurlar, “Başımızın gözümüzün sadakası olsun!” niyetine, babanın Güniz Sokak’taki evine biner liralık posta havaleleri çıkartmışlardı.
Rahmi Emeç’in (Eskişehir-hha) haberine göre, “para veren altın bulsun” hesabı, gönderilen paralar geri
gelmeye başlamış… Hem_de, memurların binliğe kurşun attıkları zamanda…
Niyet iyi, ama, paranın iade gerekçesi daha neşeli… Adresinde bulunamamıştır. .

Köse isin
Iıolayını hulıiu

E zaman hükümet değişse, “Seni iktidara ben getirdim, artık
avantamı isterim!” diyen seç
N

– menler, bakan odalarına, devletda
irelerine doluşur. Talep çok, iş yok…

Kolayını Tahir Köse bulmuş… En
iyi savunma saldırıdır.

SHP Parti Meclis eski üyesi, Ereğli
Demir-Çelik’in yeni yönetim kurulu
üyesi Onay Alpago, dost ziyareti için
gitmiş, meclise… Tahir Köse’yi görünce, Rıza Yılmaz’Ia Mümtaz S0ysa|’ın
yanından kalkıp ona yönelmiş…

Sanayi ve ticaret bakanımız uyanık, Alpago daha ağzınıaçmadan,
“Yahu, benim bir arkadaşımın yakını
var, işsiz, sizin orada ona bir iş ayarlasana…” demiş…

Sırf “merhaba” demeye hazırlanan A|pag0’nun cevabi mesajı sansürlüdür.

539:’ N F

“Yastık altı’ l
li Iıin ton…

– ° ° TEDEN beri merak eder duru
um, “Bu memlekette sokakta

yürüyen 10 adamdan 3’ü aç
lıktan niye düşü ölmaz!” Bütün ik
tisadî parametre er onu gerektiriyor.

Demek, değirmenin suyu bir yerlerden geliyor.

En azından suyun bir bölümünün
nerede olduğunu lzmir’in ünlü kuyumcularından Yalçın Temizocak
çıtlattı. “Çil altın kara ün içindir”
hesabı, ” astık altı” deni en zulada 4
bin ton altınımız varmış…

Dudağım uçukladı. Hesabı şaşırmadıysam, 336 trilyon eder.

Babanın bütçe deliğinin 5 yıllık
yaması…

Haydi, eyisin eyisin! Tabiî, el atmanın yolunu bulursan…

AYIRDA otlayan bir sürü

ineği görmüş genç

boğa… Gözleri parlamış,
yaşlı boğaya koşmuş… “Haydi
abi, çabuk gidelim, birini
halledelim…”

Yaşlısı ne de olsa tecrübeli,
ğüngörmüş… “Ağır ağır gidip
hepsini birden halletsek daha
iyi değil mi?”

“Döneceğim!”
(Douglas MacArthur, 1951 ;
Turgut Ozal, 1992)

ATMA GİRlK Paranoyağın biriyimdir, usûl-erkan dışında bir şey gör
düm mü, boğanın altında buzağı ararım. O çirkin “tartaklama” olayından

. sonra N.S.’yi buraya oturtacaktım, ağlamaklı yüz ifaden, titrek sesinle babanın
yanına tünediğini görünce vazgeçtim.
remiyeti, bir raconu var.

Siyasî göz kırpmanın da bir mah