Makhlouf” diye biri…
ABERİ Tempo dergimiz çıkardı. Üç ay ewel… Kırklareli cezaevinde aylardır yatan biri vardı. Riyadh Makhlouf…
Arkadaşlar ya koğuşta, ya havaIandırrnada, ya hücrede yakaladılar
kendisini… Tunus’ta “eylem koymuş”… Müesses nizama karşı eylem örgütlemişmiş… Tam yakalanacakmış, THY’nin Tunus’tan lstanbul’a gelen uçağına binmiş, İstanbul’a inmiş, sınır kapılarımızdan
birinde tam Fransa’ya gidecekken
otobüste derdest edilmiş, en yakın
cezaevine (Kırklareli) konmuş…
Tunus’tan kalkıp Türkiye’ye gelmek, oradan da Fransa’ya ‘geçmeye
kalkışmak pek “akıl kân” değil…
Yapmış işte… “Magrilî aklı”…
i**
“Adi suçlu” olarak Tunus’a iade
ediliyor Makhlouf…
Kırklareli 2’nci Asliye Ceza
Mahkemesi’nin kararı bu…
Mahkeme yerden göğe kadar
haklı… Durum adalet bakanlığına,
oradan hariciye bakanlığına, hariciyeden Tunus’taki muadiline bildirilmiş, sonra cevap gelmiş…
“Kendisi siyas” suçlu olmayıp
aci suçludur. İadesi gerekir…”
Bozacının şahidi şıracı…
Kurlhcın ı= sıeı(
h’ .II
**ý .
Basın Makhloufu biraz abarttı.
Deniz Gezmiş’e benzetti.
Kimin kime benzediğini yargılamaz “tarih” Yapılanı yargılar.
Behiç Günalan (Kırklareli-hha)
“iade-i mücrimin” (suçluların iadesi) kanununun Makh|ouf’a niye,
nasıl uygulandığını sordu hakime…
Hakim haklı…
“Hatırlanacaktır, Trabzon’a bir
Sovyet uçağı inmişti. İade etmedik.
Ne uçağı, ne kaçıranı… Siyasiydi
olay… Dosyadaki belgeler öyle diyordu. Ben dosyaya göre karar veririm… Makhlouf adi suçluymuş
dosyaya göre… Kim adi, kim asil,,
bakanlar kurıılu karar verir…”
*f*
Benzetmek gibi olmasın, ama,
her hükümet, kendisine başkaldırana “adi suçlu” muamelesi yapar.
Görmedim, tanımadım, ama,
Makhlouf iade edilip yarın, öbür
gün kesilip biçilir, asılır, sarkıtılırsa,
onun hesabına üzülürüm…
Mevcut rejimlere muhalefet
edenlerin “siyasî” mi, “a ‘ mi olduklarını, muhalefet edilenlere sorup insanların kanına girdikleri
ıçın…
e J i çizîyor
MESUT YILMAZ, HÜKÜMEİİ TOPA
GVULLE ZiM
ıMALÃTıMız
~ :ı
ı
“W”
umran Amca’nın
ardından…
MRAN amcayla babam okul
Uarkadaşıydı. Türkan teyzeyle
annem okul arkadaşıydı.
Em_İn’Ie ben okul arkadaşıydık.
iki yıl önce babamı, iki yıl sonra
Emin’in babasını toprağa verdik.
Cenazelerde ağlamam, ağlayamam. Rahmetlinin en güzel yanlarını, en güzel sözlerini hatırlamaya,
gülümsemeye çalışırım… Pr0f.Dr.
Umran Emin Çölaşan’ı dün toprağa
verirken, lise bir öğrencisiyken sorduğum bir soruya verdiği cevabı hatırladım.
“Ağaçlar, odunlar, otlar niye insanlardan çok yaşar?” diye sormuştum.
“Kendi başlanna yaşadıkları, düşünmedikleri, çevreye duyarlı olmadıkları, üzülmedikleri için onlar
insandan çok yaşar!” demişti.
Güzel insanların niye az yaşadıklarını 0 gün bugündür çok iyi anlıyorum…
FENERBAHÇE v
Kuruttunuz! Şen gittik, âşık
olduk, yaslı döndük…
Lâflar benim değil… Bir
okuyucunun…
Bir de “akrostiş” var. Belli (ve
özellikle baş) harfleri okuyarak
uzunca şeylerden “mesaj
çıkarma” sanatı…
V englos
E nder
Rıdvan
E ngin
M elihaşı k
B üyükşenol
A ykut
H akan
Ç olak
E rolerdinç
g/ “Siyasette
` kuraldır.
Müttefîklerini
herkesin
anında öv, arkalanndan sonra
n
uş…”
(Palmiro Togliatti, 1946)