Mahkeme Işıklar’ı niye dinlemedi?

ş Mahkeme ısııııaıı

NAYASA Mahkemesi HEP’i kapatacak mı, kapatmayacak mı?
iddianamenin bir çok yerinde adı geçen Fehmi Işıklar’a söz (ve savunma)
hakkı verilecek mi, verilmeyecek mi.?

Anayasa Mahkemesi’nin ikinci konu
da ara kararı vereceği
1 Mart günü, eski-yeni bütün HEP’Iiler
mahkemenin kütüphane salonundaydı.
Gruplar halinde…

Ankara büromuzdan Oya Amıutçu da,
delik kulağıyla, oradaydı.

FERİDUN YAZAR
(HEP eski başkanı) HEP Kürt partisi falan
değil, Türk partisi…
lsimlere balGana. Abdullah “rk, Ahmet Türk…

FEHM IŞIKIAR (HEP eski başkanı) Parti kurdunuz, bak, başımıza neler geldi.

YAZAR – Parti kurduğumuz için değil,
siz Avrupa’ya gittiğiniz için bunlar başımıza geldi.

lŞlKI.AR – Aaahhh aaahhh! Bu binayı
DlSK olarak alnımızın teriyle, elimizin
nasırıyla biz yaptırdıydık… Şimdi burada

– yargılanıyoruz… Ne tuhaf tesadüf!

YAZAR – Yeni yaptırılan cezaevine ilk
düşen, onu yapan müteahhit olurmuş zaten…

ORHAN DOĞAN – HEP’i kapatırlarsa yeniden açarız vallaaa…

IŞIKLAR – Siz de düzen partisi oldunuz..
DOĞAN – O zaman SHP için de ka

Kurtcın
nive dinlemedi?

patılma davası açılsın… Sorun biz değiliz… Başka partilerde olsavdık hiç bunlar
gelmezdi başımıza… HEP olduğumuz
için sorun çıktı.

IŞIKLAR – Yavaş yavaş vatandaşlığımız da gidecek.. Ama, bir özgürlük mücadelesivbu…

DOGAN – İnsan doğarken bile özgür

. değil… Ananı, baba& ` nı, akrabanı seçemeden doğuyorsun…

oluyorsun…
Anayasa Mahke
mesi kütüphane salo
nunun öbür köşesine

miz… Orada da muhabet “koyu”… Kürt
düğünü kambersiz,
muhabbet lşıklar’sız
olmaz… Türk’ü, D0ğan’ı, Yazar’ı bırakıp,
Selim Sadak’la Leyla Zana’ya yaklaşmış.
IŞIKLAR – Bizim Selim kürtçe düşünür, türkçeye çevirip öyle konuşur… Kendisine, o yüzden, tercüme süresi tanıyorum…
SELİM SADAK – İftira etme babo! 18
dakikadan fazla düşünmedim hiç..
LEYLA ZANA – Doğru söylüyor, ben
de saat tutmuştum..
***k

Oya Armutçu arkadaşımız duydu
bunları.. Anlaşılan, toplantı halindeki
Anayasa Mahkemesi heyeti de kütüphaneye dinleme cihazları yerleştirmişti. Onlar da dinledi(

Ara kararı verdiler, Işıklar’ı daha fazla
konuşturmadılar.

KONUŞAN KEDİ…

Baban Kürt’se, Kürt
geçmiş Oya kardeşi- _

tscßaw ”

~ Davet sırrı deniz
saklamavan keriz’

AHMUT Öztürk’ü bilir, tanırsınız…

TBMM’nin Hayali İhracat Araş
tırma Komisyonu başkanıdır. Meseleyi derinlemesine incelemeye başladığında, aklına nereden geldiyse, MlT’ten
bilgi istedi. Aslında, “aklına gelmedi”,
MlT’in de aynı konuda rapor hazırladığının “duyumlannı” (istihbarat) aldı.

MlT müsteşarı Teoman Koman’dı o
zaman…_ Cevap geldi: “Hayali ihracat karışık bir iş… Başta politikacılar, herkesin
pamıağı var. Ben söylemeyeyim, sen istememiş ol… Bizim rapor sizin başınızı belaya sokar…”

Bu “istihbarat” anlayışından ben pek
bir şey anlamadım…

Ama, neyse, devamı da var. __

TBMM bürosu şeûmiz Emin Ozgönül
olayın peşindeydi. Onun gibi, “unutmayan” iki kişi daha vardı. Antalya’CHP’sinden Faik Altun, Tunceli SHP’sinden Kamer Genç… Komisyon başkanının boğazına bastılar, “MlT’ten istenen rapor ne oldu?” diye sordular.

Kemküm, abidikgubidik…

Sonunda açıkladı Oztürk… Zaten saklamaya niyeti yoktu, ama, “bomba gibi
patlasın” istiyor, zamanını kolluyordu.”Raporun hayali ihracatla ilgili bölümlerini yeni müsteşardan aldık. Rapor aslında başka konularla ilgili… Ancak, hayali
ihracatla ilgili ilginç bölümleri var, inceliyoruz…”

Biz de açıklanacakları merakla
yoruz…

J…

bekli

“Mutluluğun
yolunu
keşfettim…
İhtiraslarını
tatmin etmeye kalkışmak yerine,
onları sınırlı tutmayı bilirsen, mutlu
olursun…” (John Stuart Mill, 1856)

OGUZ ATALAY

‘ NSANLAR sevişir,”

beraber olur, evlenir,
boşanır…

Belki de, “kem gözIüler” kerevette tünerken, evlilerin murâdı devam eder.

“Yirmi yedi yıldır süregelen ve her
yönüyle mükemmel olarak nitelediğim
evliliğimizi, o müstesna insanı, şahsi
hatalarıma kurban etmiş bulunuyorum!” demişsin…

Avağını sallasan
ıteıtektite carıııyor

AYK Hammer’leri başımıza ANAP
Mmilletvikili Orhan Ergüder sardı.

Kendisi FenerbahçelFdir. Bendeniz de öyle olduğumdan, başımıza sardığı bela için, kendisine az belâ okuyorum…
Polisken kimseye hayrı dokunmayan
Ahmet Bayram Hoşafçı, emekli olup kerameti kendinden menkul özel dedektif
haline gelince, piyasası, itibarı artmış..
Ekip kurmuş… En iyi müşterileri de, karılarını takip ettirmek isteyen kıskanç kocalarmış…

Mizansen harika…
Hoşafçı kadını takip ediyor. Ya kendisi ediyor, ya yardımcıları…

Kadın dönüp bakıyor, “Mahallemize ‘

geldik… Lütfen daha fazla takip etmeyin,
yarın buluşuruz!” diyor.
Başka harika mizansenler de var.
Hoşafçı kapı çalıyor, cevap yoksa tek
meleyip kırıyor, içeri giriyor. Tuvalet ka-
pağına tünediği için zil sesine yetişemeyen ev sahibi şaşkın, korku-panik içinde…
Karşısında hırpani kılıklı herifin biri…

Ne o? Özel dedektif…

“Ulan dürzü! Sana bu yetkiyi kim
verdi?” diye sorsan cevap açık…

“İşi gücü olmayan Orhan abimin kanun teklifiyle meclis…”

***k

ANAP yellenirse, DYP alâsını yapar.

Haberi Kemal Saydamer yakaladı.
DYP’nin Manisalı’sı Tevfik Diker kanun
teklifi vermiş meclise… “Teröristlerin daha etkin şekilde kontrol edilebilmesi”
için, apartmanların yöneticileriyle kapıcılarına, hem muhtar, hem “özel dedektif” yetkisi verilecekmiş…

Apartman sakinlerinin nefes alıp verişlerini, nabız atışlarını, girip çıkanlarını izleyeceklermiş…

Haberiniz olsun, sabahın köründe kapınız tekmelenirse, ekmek dağıtmaya gelen kapıcının değil, “beylik” verilen özel
dedektifin tekmesidir.

Amerika’ya benzemenin başka çaresi
kalmadı. ‘

mak…

Üstelik, “O müstesna
‘A insan” dediğin eşinin fabrikasındaki kızları ayartmak…

Allah’tan memleketi, milleti, devleti
emanet etmediler sana… Ucuz kurtuldun… O zaman yapsaydın “nüfuz suistımali” derlerdi. Nafakasız boşanmakla
yetinmeyip, okka altına giderdin.

Üç yıl kadar..