lümün iyisi, güzeli olmaz! (2)

kili partiye gitmişti Karen Qu
iıılan… Uçüncü cinfîzini içti, yere yığıldı. Doktorlar yetiştiğinde bilincini yitiırni ‘. Yaşı henüz 21 değildi,
hayatındaikdefai ki içiyordu.

Komaya, bitkise hayata girdi.

İkinci kocanın üvey kızı dı Karen… Annesi, ya utancın an, ya
ikinci kocayı elden kaçırma korkusundan, kıza
sahip çıkmadı.
Bütün bakım sor u m l u l u ğ u n u
doktorlar üstlendi,. ama, bütün
çabalar boşa çıktı. O sırım gibi
kız, 32 kiloya kadar eridi, vüçûdu
90 santime büküldü.

Altı aydır kızına uğramayan
anne hastane ka- ,

ısına geldi nihayet… Doktorlardan
ızının hayatına son verilmesini istedi. Şuurunu tamamen kaybetmiş

1 975 yılının dördüncü ayında iç

ama NE
YANMlâîıkh

‘ olan Karen’ın rızasını alamadı dok
torlar… Ama, aile ilişkilerinin boyutlarını, içeriğini bilemedikleri için,
hem hastaya, hem hastanın “yaslıacılı” ailesine merhamet gösterip,
bağlı olduğu solunum cihazıyla Karen’in iıtibatını kestiler.

Tuhaftır, sebebini Amerikalı tıpçılar bulamadı, cihazdan kesilmesine
:iağmen 11 yıl yaşadı kız… Sonra öl
u.

Ölümün iyisi, güzeli olmaz! (2)

onca’- HEP Blrırissı HAYATA
öf/ımıı vApııs/ıv oı

Kurlhan F SEK

Cihaza bağlı kalsaydı kaç yıl daha
yaşardı, kimse bilmiyor.

i**

Dün yazmıştım, tekrar ediyorum,
ötaztazi “iyi ölüm, güzel ölüm” deme ır.

Ama, ölmek iyi değildir, güzel değildir. Y k be

aşama
nim hakkım, beni
sağlıklı yaşatmak
doktorun görevidir. Her dört
ölümden bir tanesinin 0-1 yaş
grubunda bebek
olduğu, günde
ortalama 1 kişinin “faili meçhul” cinayete
kurban gittiği bir

‘ yerde yaşamaktan “mutlu olduğumu” söyleyed d l mem… Ama,

mutsuz a eği im… _

Dünya Tabipler Birliği’nin Madrid
Bildirgesi (1987) var önümde…
“Hastanın ya da [yakın akrabaları i üzerine rdaştıa y ‘ mını:

ı o sona e m mesı deme
olan ötanazi, tıp ahlâkına aykındır.
Bu, son
me ızın verı e ı na ırakılmasını isteyen bir hasta hekimin
sa gğîştermesine engel rtğildir…”

ksılık olmazsa, 1993’Ll e yııttım
galiba… Dar_ısı herkesin başına…

“Ötanazık” tıpler türemezse…

l

ğ
#r
âlir::

‘Biz ps ?gun

…Kır ERETEıCR/Aggzßı
ymvom&

~ doktora gitmiş, ameliyata alınmış…

.ı’
Gem almadı
pisti ovnavalım

El.Kl izliyorsunuz, hükümetin
B kurulduğu günlerde, babanın
İbrahim Tez’e verdiği bir söz
vardı. “Seni ‘denizlerin fatihi’ yapacağım, sular senin, gemiler senin!”
dedi. Olmadı, denizcilikten sorumlu
devlet bakanı Tez’in bakanlığı bile
kurulmadı. .

Yeni yıl yaklaşırken, Tez’in işsizlik
ve can sıkıntısından, kendisini kıraathanelere, çay-kahve içip pişpirik oynamaya vurduğu haberleri çıkmıştı.
Haberlere sinirlenmiş Tez… Arkadaşlara meseleyi anlatmış…

“Politikaya
larda, Rüzgarlı Sokak’ta tamirci Fahri usta vardı. Hep gidi gelirdim
dükkanına… Sonra ora an Dışkagîya taşındı. ‘Bakan oldu, yüzümüze

mıyor’ denmesin diye, ça nı içmeıceye gittim, hemen yanındaki kahyu e oturduk. lçtim, çıktım, mesele
II

Sonra da, haberi yazan arkadaşlara Laz fıkrasıyla sataşmış… “Canından bezmiş olacak ki, intihar etmeye karar vermiş bizimki… lki tabanca almış, birini şakağına,
nü alnının tam ortasına dayamış, tetiklere asılmış… Bakmış, ölmüyor.
Alın ve şakakta iki kocaman delik,

u

Kafatası açıld nda ne görsünler? ki
çekirdek, senlîazan, ben kepçe, or
talıldarda dolaşıp beyin anypr…”

atılmadan önceki yıl-`

A VE.. “Haklı bir

‘ zararı,

muhalefetin acımasızca saldırması

değil, yandaşlannın aptalca

savunması verir…”

(Alexander Hamilton, 1798)

Kimin masasında
iıimler ııarıiı? “

ZUN ve yorucu (bazı yorumla
‘ ra göre “lasa ve dinlendirici”)

bütçe görüşmelerinden sonra,

babalar, analar, mahdumlar, bakanlar,

milletvekilleri kendilerini Ankara dışına attılar. Bomboş kaldı şehir…

Fırsattan istifade,- Ankara’ya gelip
yeni yılı Sheraton’da kutladı Kenan
Evren… Kızlarından ikisi, damatlarından ikisiyle… Rivayete göre, el öptürecek 432, beraber resim çektirecek 396
kişi bulmuş… Nereden çıktılar, nasıl
örgütlendiler, bu nasıl sevgi aaahhh,
anlayamadım.

Anlayamadığım bir şey daha var.
Tansu Çiller’în (dolayısıyla. babanın)
en güvendiği akıl hocalarından Hazine Dış Iicaret Müsteşar Yardımcısı
Osman Unsal damasadaymış… Akrabalıkları mı var, tesadüf mü oldu, bilmem, ama, haber yokluğunda dedikodular başladı. Evren Ankara’da, eletek öpenler kuynıkta, üst bürokratlar
masada… Senaryolarımızı izlemeye
devam edin…

Ankara’da
Ankaralılar

ÜRRİYET de i grubunun göz
H delerinden KL PS’te, ‘aliba geen ay, “İstanbul’da stanbullu
kalmadl” diye bir haber vardı. Peki,

o Ankara ne yapsın?

“Hemşehrilik bilin ve da anışma
sı” yaratmak için kuru an ” Kulübü”, yeni yıl yaklaşırken, ilk defa ge
niş katılımlı, sazlı-sözlü bir akşam ye
meği örgütledi. Projenin mimarı Ankara milletvekili Ali Dinçer’di. Kendisi
Razgrad Türk’lerindendir efendim…
Derken, Ankara’nın geleneksel “misket
oyunu”na geldi sıra… Urfalı Necmettin
Cevheri, yine Urfalı Uluç Gürkan, Rizeli.Köksal Toptan, Şiranlı (Gümüşhane) Abdülbaki Tuğ ortaya fırlayıp şıkırşıkır oynadılar.

-Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıldönümünü kutlamak için verilmişti yemek… Aynı sebeple, her yıl, bir de
“Atatürk Koşusu” düzenlenir. Onu da,
son yirmi yıldır, istikrarlı şekilde, FıratDicle hattının doğusundan gelenler kazanıyor.

CEMAL

5;»

l. *°
ran basın, Tanju’yu da astırabilir.
okumadığın belli… Olayın ilk

g_ .~ ŞAHI N
* M4, Düz milletvekili olsan haydi neyse, ama, TBMM
ş ` e: adalet komisyonu başkanı olunca işin rengi değişi yor. Yılbaşını geçirmek için gittiğin memleketin Sunı I gurlu’da “Tanju’nun hali ne olarak?” sorusuna tuhaf `
` bir cevap vermiîıstiın…
Tanju’ya ”
caktır. Tanju’nun kurtulması için basının bu konuda susrnası ge ‘r…” Gazete
şoku geçtikten sonra basın zaten sustu, yorum
yapmıyor. Tarih bilmediğin belli… Menderes’in ipini basın çekrnedi. Hukuktan an adığın da tartışmalı… Kararı mahkemeler verecek… Basının
yazmamasına) bakarak değil, ortada ne delil varsa, ona bakara

“Bir zamanlar Menderes? astıküm verilirse basın ” “nden ola
yazmasına (veya