Lumpen bunlar… Sever de döver de! (2)

i KTHAN FİŞEK_

Lumpen bunlar.
Sever de, döver de! (2)

ş OKTENFENERLİ olarak, izin ve sabrıK nıza sığınarak, “otokritik” (özeleştiri)
yapabilir miyim?
Marazayı daha çok niye Fenerbahçe seyircisi çıkanyor? .
Aslında, bu sorunun içinde, özeleştiri kadar,
eleştiri de var.
Fenerbahçe, oyuncusu, yöneticisi, seyircisiyle, Türkiye’nin aynasıdır. Bak Fenerbahçe’ye, gör memleketin hâlini…

*i*

Eskiden bizim kulüplerin yönetimleri farklıydı.
Başa geçenler, futbol topunu görseler Diyarbakır
karpuzu zannederlerdi, ama, büyük çoğunluğu, siyasi parti yöneticileriydi, meclis başkanlanydı, kurt
politikacılardı, bürokratlardı, servetlerini içlerine

sindirmiş zenginlerdi.

Yani, ağır-oturaklı insanlardı. Yükselen

burjuvaziyi temsil ediyorlardı.

Peki, ya seyirci-taraftar kitlesi? O ayrı mesele…
i’ ‘k ‘A’ `

Vaktiyle şöyle yazmıştım…

“Yeşilköy, Büyükdere ve Tarabya nasıl
azınlık burjuvazisinin sayfiyesi olarak gelişmişse, Kadıköy de yerli burjuvazinin sayfiye yeri olmuştu. Azınlıklarla ortak yabancı
sermayeye karşı ayakta durmaya çalışan
yerli burjuvazinin bu tatil yerinde, 1907 yılında, o sınıfın insanlarınca kuruldu Fenerbahçe… Tribünleri de, komşu Usküdar’ın

‘insanları doldurdu…”

Niye Usküdar da başka yer değil? Onun yorumunu_ şöyle yapmıştım. ‘

“Usküdar’ın o tarihteki özelliği, esnaf,
memur velkayıkçıdan oluşan geleneksel nüfus yapısının iç göçlerle hızla yenilenmesi,
işsiz kalabalıkları barındıran gecekondulann giderek mesken çoğunluğunu ele geçirmesiydi. 1908 demokratik devrimi sonrasında, sayıca çok az olan burjuvazi, hem
miting meydanları, hem tribünlerdeki vurucu yedek kuwetini bu şehirli işsiz kalabalıklardan oluşturdu. Tıpkı, 1789 yıhnda, Fransağda iktidara el koyan burjuvazinin yaptığı
gi i…”

*ik*

Tarih boyunca hep aynı kalmadı bu yönetimtribün ittifakı… Kalmadı. Kalamazdı. Burjuvazi iktidara alışıp servetini içine sindirdikçe, yönetimsaha-tribün ittifakı parçalandı. Lumpen taifesi onlardan koptu.

Onlar da lumpen taifesinden yüksünür, korkar
oldu. Dışladı.

i**

Futbol sahalarımız teröre gebedir.

Bir kere, futbol bahanedir. Lumpen taifesi,
sırf “düzene karşı boşalmak” için, bağırıp çağırmaya, küfretmeye, şişe atmaya gider maça…

İkincisi, savaş alanı gibi parsellidir tribünler… Bağınp küfrederek, cinsel içerikli tezahürat
yaparak kurt dökülemeyince, düşman orduları siperlerinden çıkar, taş, sopa, çakı, odun, kalas gibi
aksesuvarlarla birbirlerine girmek için fırsat kollarlar…

Üçüncüsü, kolluk kuvvetleri/mensupları
da takım tutar. Kontrol etmedikleri, edemedikleri terör, tribünlerden dışarıya, sokaklara, kontrolsuz bölgelere yayılır.

Sonunda olan olur. Fenerbahçe’nin idmanını,
yine “Fenerbahçeli”, taşlarla, sopalarla, bıçaklarla basar. v
l *k ‘k i’

Hooligan takımını lumpen taifesinden ayıran
da bu zaten…

“Hooligan” kendi adamına sahip çıkar. Düş- .

man gördüğünü ezer, çiğner. Ama, kendisini,
kendi insanını sever.

“Lumpen” değişiktir, eline geçeni, tuttuğunu
götürür. Sınıfsal ezikliğini, yokluğunu tatmin etmek için…

»r a: t ç

Fenerbahçeli’yim… Sonuna kadar… Ama, se
– yirciyi kullanarak, spor sahalarına şiddet-terör sa
lanlara iki bilgi notum var.

1 llk ve tek bağlılığı başıboşluğa, şiddete olan
“lumpenproleter” taifesi, onları kullanmaya
özenen “lumpenburjuvazi” takımından hayır
görmedi. Hemencecik birbirlerininsattılar.

2 Dostunu bil, düşmanını bil… Uç kuruşluk kişisel menfaatin için lumpen taifesini sokağa salarsan, onlar geri döner, ilk seni ısırır.