liderin bir öğrencisi… Üç komutanın bir emirberi

. .

ıı9 Nisanş1_9_9_3 PazZEı-îğ

Kurthcın FISEK

..üc LİDEHİN nin üîınEııpisi…_
uc KOMIIIANIN nın EMIRBEBI

ARISI mühendislik, yarısı siya
set-yönetim bilimciliği olan üni
versite tahsilimde, unutamadığırn_ üç hocam oldu. __

Ilki Erdal İnönü’ydü. ODTU’nün
kimya mühendisliği bölümündeki .ilk
yılımda “fizik” dersine geldiydi. Uç
sınav yaptı, birinden O, ikincisinden
15, üçüncüsünden 10 aldım. Yanlış
anlamayın, 10 değil, 100 üzerinden…

Ikincisi Süleyman Demirel’di. Bir
koldan askerlik yapıyor, beri koldan
DPT’ye akıl veriyor,
son koldan ODTU’de hocalık ediyordu. Erdal beyin
verdiği kötü notlar
yüzünden okuldan
atılacağım, “beleş
ders” bulup kredinot açığını kapatmak lazım, Süleyman beyin ”Tabii
Kaynaklar işletmeciliği” dersini aldım.
Meğer hidrolik (su
bilgisi) anlatırmış, tamamen matematikmiş… Ondan da çaktım, mühendislik tahsilimi paydosettim.

Uçüncüsü Turgut Ozal’dı.

i***

Çok kişi ”askerlik hatırası” anlatır.

Bense ”üniversite hatırası” anlatmaya bayılırım.

O yüzden de, kendimi zaman zaman tekrarlarım. Sıkıntılıyım, affola!

Başbeyle mahdumbeyin elbirliğiyle ODTU’nün mühendishanesinden
kovulduktan sonra, ertesi yıl, aynı
üniversitenin idari ilimlerine girdim.

Mecburi derslerin benim için en
zoru matematikti. Hocamız şeker mi
şeker, tonton mu tontondu. Gerçi bir
yıl önce Emin Çölaşan’ı kopya çekerken yakalamış; ama, sonra üzülüp affetmişti. _

Bütün bir yıl aynı şeyi yaptı. Insaniara güveneceği son sınıra kadar güvendi, gani gönlüyle, “Size itimadım
var, birbirinizden kopya çekmeyin,
ben dekanlık odasındayım, imtihan

– bitince kâğıtları toplayıp oraya geti
rin…” dedi. __
Sınıflar küçüktü o zaman… Uç ki

şiydik. Hocamızın o zaman (ve daha
sonraları) en çok güvendiği Engin Güner, Çiğdem Erim (Onaran), bendenız…

O tarihlerde (1962) tecrübeli gazeteci olduğum için beni fazla gözü tutmamıştı. O kadar ağır bir sorumluluğun altından Çiğdem’in kalkamayacağına da karar vermişti. Sınav düzenini sağlamak, kâğıtları toplayıp götürmek görevini Engin’e verdi.

Hocamız sınıftan
çıkar çıkmaz matematikten en fazla
anlayanımızın (Çiğdem) etrafına toplanır, soruları müşterek çözer, “cahillik
payı” olarak herkes
kendi kâğıdında
ufak-tefek yanlışlar
yapardı. Olanların
farkındaydı elbette…

Ama, sınıfı sevmişti.

Universitedeki ilk
geçer notlarımdan
birini ondan aldım. Alafranga “C”,
bizim kuşağın lisanıyla ”zar-zor geçeı”.

***k

Hep demişimdir. Son on yılın üç
önemli siyasi liderinin talebesi olan
belki de tek Allah’ın kulu benim…
Daha neşelisi, Şereflikoçhisar’daki
tank top atışlarında dönemin KKK
kurmay başkanı Kenan Evren tarafından denetlendiğimde, iki tümen komutanı görmüştüm. Haydar Saltık,
Mehmet Buyruk…

Yine hep demişimdir. “Talebelik
ve askerlik hayatım boyunca, şeytani
zekâ ve_ dehamı takdir eden tek kişi
Turgut Ozal’dır…”

Anlatamayacağım kadar üzgünüm…

Herkesin “vizyon sahibi”, ”ihtilalci”, “monetaristfß “takunyalı” olarak
tanıdığı Turgut Ozal’ı, otuz iki yıl önce, o günden bu yana hiç eksilmeyen
insan sıcaklığıyla, sevecenliğiyle, babacanlığıyla tanımıştım.

Ozlemeyeceğim, çünkü, güzel
hatıralar ne yaşlanır, ne ölür. Hep kalır.