Kurtar bizi Baba!” formülü yine gündemde

, 1 Aralık 1996 .

“Kurtar bizi Baba!”
ş formülü yine gündemde

ASINA sansür getir
meyi amaçlayan REFAHYOL formülü
iyice belirmeye, belir
ginleşmeye başladı. TEDAŞ
ve TOFAŞ dosyalarının oylanmasında Refah oyları Çiller’i akladı. DYP de “basın
sansür-ü” konusunda yelkenlerini suya indirdi.

Gözler şimdi Baba’da…

Zâten güvenceyi vermişti
çok önceden…

“Meseleyi şimdiden büyütmeyin… Nasıl olsa benim önüme
gelecek…”

Medya sütliman oldu.

“Baba yasayı veto edecek…”

lyimser milletizdir vesselam…

*kiri

Daha önce anlattım mı, hatırlamıyorum. Olmuş mu, yakıştırma mı, bilmiyorum, ama, bazı anekdotlar vardır,
günleri gelir, tekrar-tekrar aktarılır.

Bu da onlardan biri…

i**

Atatürk Türkiye’sinde “umûma
açık” sinemaların sayısı iki elin parmaklanna sığacak kadar azdı. Yabancı filmlere, özellikle de vurdulu-kırdılı
korsan filmlerine “müthiş rağbet”
vardı. O izdiham yüzünden sinemalara gırilemediği için, yabancı filmler, ilk
vizyona Çankaya Köşkü’nde girerdi.

Atatürk’ün en büyük zevklerinden
biri, bu ilk gösterimlere başkentin önde gelenlerini çağırmaktı.

***k

Bu çok önemli tarihsel tespitten
sonra devam edelim…

Film. Douglas Fairbanks’in otuz
altı kısım tekmili birdenlerinden biriydi.

Fırtınaya yakalanan “mal ve dilber
dolu” ticaret gemisi pusulasını şaşırmış, karakorsanlı sulara girmiş, saldırıya uğramıştı.

KIIIITIIAN
ş HOCA
YAZIYOR

‘l HAN. rise(

Allah’tan, “kurtarıcı” rolündeki Douglas bulunuyordu gemide…

Bıyıklan kaytan, kılıcı keskindi.

Saldıran korsan gemilerindeki 137
korsanı kılıçtan geçirmiş, kızların en
güzelini koluna takmış, pınarlarından
şerbet, bakışlardan şehvet fışkıran
“cennet misali” bir adaya çıkıp,
hûriler kadar rçqızel o kızla ufukta (ve
sık çalılıkların arasında) kayboluvermişti.

Film öyle bitiyordu.

Mutlu son…

Happy end…

*k i’ ‘A’

Denildiğinengöre, film bitmiş, ışıklar yanmış… On sırada oturan Neyzen Tevfik hüngür hüngür ağlıyor.

Atatürk şaşırmış… “Ustad, film
mutlu sonla noktalandı, niye ağlıyorsun?”

Neyzen iç geçirmiş…

“Ben bu filmi daha önce seyrettiydim… Once kurtarırlar,
sonra becerirler…”

t**

Bu anekdotu niye tekrarladım?

Zamanı tekrar geldi de ondan…

Mevcut şartlara uygun mu? Bilemiyorum…

12 Marfta susmadım, 12 Eylül’de
susmadım…

Bu yaştan sonra konuşmaya, yazmaya devam edebilmek için, babaya,
babalara ihtiyacım yok…