Kongre eğleniyor!

– Kuıthcın FISEK

Kongre rağlenivor!

OPLANDI toplanıyor, bölün
dü bölünüyor, geldi geliyor

derken, tarihî gün kapıya dayandı nihayet… 12 Eylül’ün ayakta
(ve hayatta) kalmış tek partisinin,
ANAP’ın olağanüstü kongresi bugün… Once kendilerine hayırlıuğurlu olsun, sonra da (sıra gelirse)
vatana, millete… ı

Neredeyse on yıldır ilk defa siyasî parti kongresi izleyeceğirn ya,
boş kafalı, peşin yargılı olmamak
için, birkaç gazetenin son iki aylık
kollelsiyonlarını didik didik ettim.

Tuhaf bir izlenim uyandı.

Bütün gırgır-şamataya, atışmasataşmayarağmen, genel merkezciler de, muhalefet de işi pek ciddîye almıyormuş gibi geldi bana…

“Herhalde yanılıyorum…” dedim, “ANAP için bir bakıma kader
kongresi bu… Uzlaştırıcı bir formül
bulunamazsa, bölünüp gider parti…”

ANAP’ı iyi izleyen Mehmet Güler arkadaşımızı yakaladım, iki-üç
“perde arkası” rica ettim. Sağolsun,
verdi.

t**

Meselâ, kongrenin kaderini tayin ederler mi, bilmem, ama, büyükçe bir _grup “küskün” ~var
ANAP’ta… Ozellikleri de “kuzeysoylu” (Laz) olmaları…

Geçen haftanın başında dayan
mışlar gıenel merkezin kapâsına…
“Biz de e d il miyiz ka eşim?
Yok yemeğktiîyğok başka ikramdı,
yok danışma toplantısıydı, bir koldan Yılmaz,” bir koldan Keçeciler,
bir koldan Ozal öbür bütün delegelere çengel atmış durumda… Bizim de bazı ihtiyaçlanmız var. Belki bir menfaat sözü verilir, oyumuzu _ona öre atarız…”

Işin aşından beri “Yılmazcı”
damgası yemenin kaderi… Genel
merkez kendisinden biliyor, muhaIefet “düşmana abone” bellemiş…
Adamı böyle aç bırakırlar işte…

i***

Genel merkezin kapısına dayananlar sadece “ihmal edilmiş kuzeysoylu vatan evlâtları” değil…
Bazı muhalifler de, çalkapı, “Kongre düzeni nasıl olacak? Kim girecek, kim konuşacak, kim nerede
oturacak?” diye sormuşlar…

Aldıkları cevap kısa… “Ayağınız
alıştı artık… Gidin, mahkemelere
sorun… Simitçiler kapının neresinde duracak, zozcular salonda
nasıl dolaşaca , sevgili mahkemeniz tesbit etsin…”

Durdurdum Mehmet Gü|er’i…
“Tamam, anlaşıldı!” dedim.

Bugünkü kongreyi gazetelerden,
gazetecilerden başka kimse ciddiye
almıyor galiba… Neyse, akşama kadar durum anlaşılır.

OLMAKYA DA
OLMAMA .
BÜTÜNBİlûEğELE

Buaü
HAML T
ovumıyoız.

l Anavasavı

vazsam yeniden!

EKRAR açılan Demokrat
..ı-Parti’nin müstakbel genel

başkan adaylarından İlyas
Taşan, üşenmemiş, yememiş, içmemiş, DP iktidarının anayasasını hazırlamış… “Türk Hukuk
Devleti Kitabı” adıyla…

Bakalım, nasıl oluyormuş
“Türk hukuk devleti”?

Milletvekili maaşları asgari ücretin beş katını geçmeyecekmiş,
cumhurbaşkanı seçimle gelecek,
bütün seçim masraflarını devlet
karşılayacakmış… lşsizlere ve ev
kadınlarına maaş ödemek için
“olanaksızlık fonu” kurulacak,
valiler halk tarafından seçilecekmiş… Hava, su, toprak ve uzay gibi doğal kaynaklardan yararlananlar, yararlandıkları oranda
vergi ödeyeceklermiş…

Daha bir sürü kıvır-zıvır var,
ama, müstakbel hukuk devletimizin havasına girmek için bu kadarı yeter herhalde… Sağlıcakla
kalın… ”

MUSTAFA GAZALCI

UYDUĞUMA göre,
DSH P genel sekreter
yardımcısı sıfatıyla,

Denizli’de esip gürlemişsin…
“Kenan Evren mutlaka ‘
yargılanmalıdır. Bu da,
Anayasa’nın geçici 15’inci
maddesinin kaldırılmasıyla
mümkündür…” Gazetede
okuyunca heyecanlandım, iki
iktidar ortağının son satırına
kadar üstünde anlaştıkları
“anayasa değişikliği” metnine
baktım. Aaaaa! Geçici 15’inci
maddenin esamisi bile
okunmuyor. Sahi, sen hangi
partidensin kardiş.? Ya sen
konuşulanları dinlemiyorsun,
ya sen konuşurken öbürleri
kulaklarının üstüne oturuyor.

ı . .l°l}rSeliIa’ııın
kaseti

ECLlS plan-bütçe komisyo` M nunda Kültür Bakanlığı büt
çesi görüşülürken, Selda
Bağcan’ın “Ziller ve lplerf’ kaseti
geldi gündeme… ANAP İstanbul
milletvekili Adnan Kahveci’yle Ankara milletvekili Nedim Budak, demokrasi adına, özgür kültür adına
arslanlar gibi kükrediler, Fikri Sağ|ar’ı kaseti yasaklamakla suçlayıp istifaya dâvet ettiler.

Buna en çok şaşıran Selda Bağ
_can oldu. Yasaklı tek bir kasetinin

olmadığını açıkladı, açıklamasının
sonuna bir çağrı ekledi: “Bu sevimli
şarkıyı bırakın, olitik malzeme
yapmayın, çocuk ar onu çok sevi
or, çünkü; onlar büyüklerden daha akıllı…”

Haaa! Az kalsın unutuyordum,
tek bir engelleme (o da “yasaklama”) gelmiş BağcanHn başına…
1991 yılında… ANAP döneminde…

Uykusuz Mehmet’in
habire kacan uykusu

‘ AHMİ EMEÇ’in (Eskişehir-hha)
haberine göre, otuz iki yıldır
uykusuzluk çeken 67 yaşında
iki Mehmet İnanç, son bir kaç za
mandır yakalandığı “şekerleme”
nöbetlerinden ziyadesiyle rahatsızmış… Başı fena halde ağriyormuş…

1960 yılında başlamış sorun… Ev
yapmak için 3-4 gününü uykusuz
geçirmiş… Sonra da, gözüne bir daha uyku girmemiş… Uykusuzluğunun seyir defterine bakılırsa, 1966
civarında uyur gibi, 1971 sonrasında cin gibi olmuş.. 1977’de hafif şekerleyebiliyorrnuş, 1981 ‘de gözünü
uyku tutmamış… v

Şimdi yine uyuklamaya başlamış, uyandığında kafasının içi davul
gibiymiş..

Rahmi habercidir, yorum yapmaz, ama, ben yaparım…

Mehmet lnanç’ın uykusuzluğunun tarihlerine bakın, adamcağız
uyumamakta, uyuyamamakta haklı… Askerî kâbus görmektense, ben
de gecelerimi uykusuz geçirirdim.

“insandaki adîlik, amdan
doğma değil, sonradan
olmadır…”

(Jonathan Swift, 1737)