Kongre Eğlendi Biz Keyfimize Bakalım
duman olan
IHJIIII
_ Kouqna EĞLENDİ
sız KEYFIMIIE BAKALIM
1923 yılının Şubat ayında memleketin
vaziyet-i umumiyesi pek parlak değildi.
Gerçi işgal edilmiş tersanelerin çoğu boşaltılmış, harici ve dahili bedhahların çokçası tepelenmişti, ama, iktisadi vaziyetler
hepten kesattı.
Kesat olmasın da ne olsun?
Sıkı pazarlıkların döndüğü Lozan görüşmelerinin nereye varacağı, nasıl bağlanacağı belli olmuştu. Anadolu’daki yeni
devlete Osmanlı topraklarının ancak dört- i
te biri bırakılırken, garibanımın sırtına Osmanlı dış borçlarının üçte ikisi yıkılıyordu. Tastamam 85 milyon altın lira…
Sonracıma “savaş enflasyonu” vardı.
Gerçi Almanya’nın markını pfenig yapan
astronomik boyutlarda değildi, ama, kendi ağır-aksak hızıyla, paracıklarımızı pul
yapıyordu.
Daha sonracıma, bütçe delik deşik, vergi gelirleri nanaydı. Lozan’dan gelen iç karartıcı haberlere göre, ithalat-ihracat yasakları kalkacak, gümrük tarifeleri 1916
kapitalüsyonlarımn tespit ettiği düzeyde
devam edecekti. Yani, bütçeyi denkleştirmek, sanayii korumaya almak mümkün
değildi.
El-kol bağlayan bu şartlarda ne yaparsın?
En kolayını… Toplarsın çiftçiyi, tüccarı, sanayiciyi, ameleyi, açarsın kongreyi,
basarsın sıkı nutukları, alırsın temenni ka_rarlarını…
Biz de öyle yaptık. 1923 yılının 17 Şubat`ında İzmir Iktisat Kongresi’ni topladık.
O 0 O
Ağır dış borç yükü, hızlı enflasyon,
delik-deşik bütçe, kronik gelirsizlik şartlarında açılan İzmir Iktisat Kongresi’nin
fazlaca bir anlamı yoktu. Korkut Boratav’ın tabiriyle, pratik değil, sembolikti.
Sembolikti, çünkü, yelkenleri atlastan, halatları ibrişimden imal edilen bir ırkın ahvadı olarak, Rum askerini denize döktüğümüz yerde, İzmir’de, ekonominin milli
unsurlarına kara çıkartması yaptırıyorduk.
”Dörtlü mesleki temsil” vardı kongrede… Çiftçi, sanayici, tüccar, amele… Gerçi kongrenin getir-götür ve temizlik işlerine bakan hizmetliler dışında amele yoktu,
İstanbul işçilerîni temsilen gelen Amele
Birliği İstanbul tüccarının kukla teşkilatı,
paravanıydı, ama,o kadar olacak artık…
Zaten olmayan sanayicilerin koltuklarında Ankara’dan gelme bakanlar, yüksek
TEMPO 12 x
k
bürokratlar oturuyordu.
Coşkulu geçti kongre… Korkut Boratav’ın gözlemiyle olacağına ardı: “Milli
Mücadele yıllarında Ankara ile sağlıklı
bağlar kuramamış olan İstanbul ve İzınir`in Türk-Müslüman sermaye çevrelerinin
siyasi iktidarla kaynaşmalarında ilk adıın
atıldı…”
C C Ğ
Kongre o kadar da boş geçmedi. Herkes kendini bir güzel övdü. Edilen sözler,
daha ileriki yıllarda, devlet büyüklerimizin sahih (veîgayrısahih) hadiselerine esas
oldu.
Mesela, “büyük çiftlik işletmekte olan
gayret ve servet sahiplerine dokunmak
şöyle dursun, aksine, bunların da iyi ça
_ lıştıklarını ve kazandıklarını görmekten
memnun olacağımızı” dile getirdik. Daha mesela, “Tüccar, milletin emeği ve üretimini kıymetlendirmek için eline ve zekâsına itimat edilen adamdır” demeye getirdik., Daha daha mesela, “İhracatçı, milli
mahsulün hariçte en iyi şartlarla plasmanı vazifesini üzerine almış adamdır, memleketin yedd-i eminidir” dedik.
Lafıa da kalmadık. İlk vergi affını temenni kararına bağladık, iki yıl sonra da,
devlet gelirlerinin yüzde 2l`ini oluşturan
toprak vergisini (aşar) kaldırarak kongre
kararlarını ne kadar ciddiye aldığımızı gösterdik.
O O O
Dış borç, hızlı enflasyon, kronik bütçe
açığı, her daim gelirsizlik… Yetmiş yıl evvelinin kongre şartları…
Yetmiş yıl sonra insallah toplanmayız
efendim…
yerde
SIFIIICI HOCANIN
NOT DEFTERİ
SÜLEYMAN DEMİREL
(Tek umudu soydaşlar olduğu için) ………… ..YEDİ
CAVİT ÇAĞLAR
(Malı Fethi Akkoç`a kaptırdığı için) …………. ..YEDI
FİKRİ SAĞLAR
(Transparan hanımla yemek yıyemediği ıçin)…YEDl
YILDIRIM AKTUNA _
(Bn. UIusoy’dan kırmızı kart gördüğü için)…YEDI
YAŞAR TOPÇU _
(Yeğen konusunda babaya özendiği için)….YEDI
MESUT YILMAZ _
(Sabah altıda yatıp akşam uyandığı için)…..YEDl
AHMET KENAN EVREN _
(Sazına, sözüne hasret bıraktığı içın) ……… ..YEDİ
RONA YIHCALI ç
(Yanlış takıldığı için) …………………………….. ..YEDİ
FATMA GİRİK _
(Tek ve son icraaIi memoşlaıı olduğu için)..YEDl
ERDAL İNÖNÜ
I (SHP Genel Başkanı olduğu için) …… ..RAPORLU
BIBÂISIM. ` BIII il LEM.
(Hafalık Anagram Analiziniz)
KURTHAN FİŞEK (sıFıRcı HOCA)
KORKUNÇ FIRSATÇI FAHIŞE
PROSTAT KANsERi
ARrıK sEKs TAPON
{“K” Joker)
THE METHODIST HOSPITAL
HOPE TO TH_E LITHE SADIST
KWRAK SADISTIN UMUDU
( “E ” Joker)
DR. SÇARDINO VE DEBAKEY
DANDIK EBE KOVAYA DOĞURTUR
(“AGUU” Joker)
HALILTURGUTSEMRAKORKUTYUSUF
BOZKURTZEYNEPAHMETEFEÖZAL ı
YUHFFI TUZU KuRu ERKEKLER HOUSTON`A
PROSTAT AMELIYATINA GEUAEZZ! i
(“AN ” Joker)
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
HUYLU ARTISTE KIM ACIR?
CUMHURİYET HALK FIKRASI
K
l
l
.. . n
EY RUH! SIKI HUCUM, FECİ TALAN VE B..K :r
ETTlLER
l’
IT
(“BÜLENT ECEVİT” Joker)
EMREGÖNEışısAYöMERrARKANitNuRçEviK C;
EN ONDE GORUNEN, MERT, KERıM
AvRAsvA KEçiLERı IF.
(“DEM/REL ” Joker) :a
NECDET MENZİR ,
DEFIN CENTRE ~
(1 ‘F” Joker) ı,
. . I(LEYDI GUNGÖR BAYRAK sERıcRı (KONYALI şERıFEg _ __ _ 5
DIRI G BEKLİ, HER YEFII FÖNLU, I
vAvcARAcı ŞEBEK
musun taşım
uivı sıvııııua,
ANLAMIYORUM
Mustafa Taşar’ın şu son sıralar sesi soluğu çıkmaz oldu.
“Çocukcağız hasta herhalde…
Gidip acil şifalar dilesek iyi olıır.
Ne de olsa ana muhalefet partimizin geııel sekreteri…” diyenler var, ama, azınlıkta bunlar…
Sizin anlayacağınız, kendisine
”otel ayısı” sıfatı yakıştıran Taşar gerçi ”persona non grata”
değil, ama, birkaç fedaisi dışında, seveni de pek yok…
Neyse, uzatmayalım, ANAP’ın geçenlerde verilen yemeğinde,
kapıdaki karşılayıcı Taşar`dı. Şaşırdı herkes… Karşılayıcılığı, genel sekreterin değil, genel başkan
yardımcılarının yapmaları gerekirdi.
Taşar’ın iri gövdesinin yanından geçip gittikten sonra, cesaretlerini toplayıp, “Kendini ne
zannediyor bu adam? Gücünü
nereden, kimden alıyor?” diye
homurdandılar.
Onlar homurdanmaya devam
etsinler, Taşar rahat. 7 Haziran
seçimlerinden sonra tekrar genel
sekreter olacağından emin…
“Bana bakın, beni görevden falan alamazlar” diyormuş,
”Elimde bir sürü adam hakkında bir sürü bilgi, belge var. Hele
bır tanesinin falanca hanımla geçirdiği gecenin otel faturaları var.
Bana ilişmeye kalksın, hepsini
açıklar, siyasi ve içtimai hayatının yanında evlilik hayatını da
yakarım…”
_Sakalını Taşar’a kaptıran üst
düzey ANAP yöneticisi kim mi?
Bırakın, 7 Haziran’dan sonra
genel sekreterliğine bir şeyler
olursa, onu da Taşar açıklasın…
o
intikam atmanın_
navauıuııaz ıııvıu
Hatırlayacaksınız,
bundan iki-üç ay evvel, Türk Hava Yolları’nın İstanbul-Ankara uçusunda, haydi
“protokol skandalı” .
demeyelim, ama, yenilmez-yutulmaz cinsten bir ”çiğlik” yaşanmıştı. Adamın biri hostesleri çağırmış, VİP koltuklarında hanımhanımcık oturan birini gösterip, “Kaldırın onu
oradan… Ben oturacağım…” demişti. Kadıncağızın yüzü biraz kızardı, sesini çıkartnıadı, kalktı, başka koltuğa oturdu.
Hafızalarınızı tazelemek için söyleyelim, kadın Berna Y_ılmaz’dı. Yani, başbakan (eski de
olsa) eşi… Adam da, Uluştırma Bakanı Yaşar
T0pçu`nun yeğeni, Devlet Hava Meydanları İşletmesi`nin terütaze Genel Müdürü Gürsel Şensoy…
Ayıptır söylemesi, Mesut Yılmaz`da biraz deve kini vardır. ANAP`ın ağır işleyen çarklarını
işletti, “Bakanlığı yakın takibe alın, 0 adaın hakkındane duyarsanız hemenbana aktarın”de’di.
Vay be! Ne tezcanlı yeğenmiş… Takibe alınmanın ikinci gününde; kendisini lüks otellerde
ağırlayan bir firmaya balaban ihalelerden birini
verdiği iddiası çıktı ortaya… “Olay çok vahim,
peşini bırakmayacağız” diyor Mesut Yılmaz…
Yılmaz’ın önünde şimdi de imzasız bir ihbar
mektubu varmış… “Gürs0y’un, Kemal Gürsan’a ait Em-Air firmasının Chessna-206 tipi
uçaklarıyla hafta sonları yaptığı uçuşları araştırın… Sonra da, 1994 yılında teslim edilecek 2
adet 20 milyarlık Chessna Citation-5 uçağının
ihalesini hangi firmanın kazandığım bir zahnet
tahmin edin…”
AP-DYP’nin kaderi bu galiba… Ne çekerse
yiyenlerden (pardon, yeğenlerden) çekiyor.
MAHATMA GANDITIIH_ ,BQITMEYEN IIDIRAB
denler durdurulup sorguya çeki- J
liyor, şüpheli görülenlerin üstü _ aranıyordu. Çankaya pazarın-‘
dan iki eli fileli dönen altmışlık
bir ihtiyar da nasibini aldı bu›
aramalardan. ..
nan’ınkine kapı komşusu olan ‘
evine girerken homurdaruyordu!
“Sessiz, sakin, temiz, ulaşımı’
kolay diye almıştık burasım…
Taşınsak mı acaba?”
Kızımız Zeynep’le oğlumuz
butikçi Adnanün nikâh hazırlıkları kış başındarrberi devam edi.y0rdu. Hayırlısıyla, Ankara Büyükesat mahallesindeki Mahatma Gandi caddesindeki evlerini
(numarası mahfuz) tuttular, dayayıp döşediler. `
Sonra da görücüye açtılar.
Kızlarının mürüvvetini üçüncü kere görecek olan anne-baba
Özal’ın ev görücülüğü sancılı _
başladı. Üç kilometre uzunlu!
ğundaki cadde iki başından tutulmuş, motorlu vasıta trafiğine
kapatılmıştı. Evlerine yaya gi
‘ ‘ › Vallaaa; aynı şeyler benim de
aklımdan geçiyor amcacığım. . . ~
Ben de komşıiyum, üstelik yürümekten hiç lioşlanmam…
KURTHAN FİŞEK
Inanir::. KOLTUĞU
DEGIL, ıoıııııaııı
BOŞALTMAI(
“Yine mi milletvekili lojmanlan? Kabak tadı verdi artık…” demeyin… Lojmansız kalan milletvekillerine “kira çıkması” yapılarak halledildi o iş… Yeni bakanların bir
bölünıü de, sıradan nıilletvekilleriy›
le aynı mahallede oturmaya tenezzül buyurmaymca, enikonu ”ferahlık” bile oldu.
Demem şu ki, üst bürokratların
da aynı derdi var. Mesela, Koç grubunun bağrından sökülüp sine-i
devlete döndürülen Hazine Müsteşarı Tevfik Altınok otel köşelerinde aylardır sürüm sürüm sürünüyor. Koca Ankara’da şanına uygun
bir yer bulamadılar adamcağıza…
“Peki, kazık kadar Hazine Müsteşarlığrnın lojmanı yol( mu?” diyeceksiniz… Var, ama işyerini Çankaya Köşkü`ne taşıyan eski Müsteşar Namık Kemal Kılıç, “Benim bu
lojmanda altı ayım daha var. Tevfik’i tayin ederlerken bana mı sordular?” diyor, çıkmamakta direniyor.
Peki, Türkiye’nin en geniş gecekondu (ruhsatsız inşaat) alanı olan
köşk duvarının arkasında lojman
yok mu? Var, ama, en büyüğü, Kılıç’ın şimdi işgal ettiği lojmanın
dörtte biri kadar…
Şu lojman meselesine de bir “bypass” çözümü bulma zamanı geldi
galiba… Yeni bürokratların bir acı
kahvesini içmeye bile gidemiyor insanlar…
Zeynep’le Ad- .. › 7
o-şcıka foto-şaka
foto-şaka fa!
FOTOGRAFLAR: RECEP TANITKAN
Geliyooorrr! Türkiye’nin, yurtdışı temsilciliklerimizin, yavruvatan
Kıbrıs’ın ve Avrasya’nın büyük, ilk, tek ve son umudu geliyorrr!
TEMPO 14
“O
‘D, , ;
_q 1 _îgîîr-;qx
«iz-…Âxıia r.. _L .
OLMADI SAYIN …
ııüsnuımiu ciunonuı(
(TBMM Başkanı)
Doğruya doğru, seçildiğiııiz günden beri epey tarafsız yönettiniz meclisi… Uzun boylu sızıltı-vızıltı
çıkmadLGerçi, Özal’ın imzalamadığı kanunları, kararnameleri bekletmeniz ANAP’la DYP arasında
“damşıklı döğüş” (yeni bir koalisyona hazırlık) olarak bazı çevrelerce damgalandı, ama, o kadarı da
olur artık…
Asıl mesele, şu 22 HEP kökenli milletvekilinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyen fezlekenin, yokluğundan bilistifade, size vekalet eden
Yılmaz Hocaoğlu tarafından işleme konulması…
Ankara siyasetinin minik kuşları, ‘ ‘muvazaa var”
diyor. Devam ediyor: “DGM savcısının gönderdiği fezlekeyi işleme koymayarak ‘kahramanlık’ yapmıştı Cindoruk… Savcının direteceğini beklerniyordu. Fezleke geri gelince Cindoruk’un eli ayağı dolandı. Bir yandan kendi partisinin milletvekilleri ‘Bitir şu işi’ diye kapısına dayanıyor, beri yandan De- 3
mirel ‘Artık uzatma’ diyordu. Geri adım atmış gö- ı
rünmemek için, Hocaoğlwnun kulağına ‘Sen im- 1
zala, benide bu dertten kurtar’ diye fısıldadı Cindoruk…” ‘
Nereden mi çıktı dedikodular? _
Hocaoğlwnun “Ben imzalamasam Sayın Cindo- J
ruk imzalayacaktı” demesinden… l
` İ.
KUTLAMA TÖRENLERİNE ”
“sısııııııoı” ARANIYOR
Devletlerin birbirleriyle tanışmalarının, dostça ilişkiy
girmelerinin yıldönümleri coşkuyla kutlanır. Hele, o yı
dönümü “yüzlü yıl” olursa, o dostluğu ebedileştirece
müşterek semboller bulunur, yoksa icat edilir.
1492 yılı bereketli oldu o bakımdan… Kristof Kolom
marifetiyle Avrupa’nın Kızılderilileri keşfinin, Türk d:
nizcilerinin yardımıyla mazlum Musevi’lerin İspanya’da
alınıp Türkiye’ye getirilmesinin yarım binyılı kutland
Semboller üretildi.
Yeni öğrendik, 20l1 yılına programlanmış, hazırlıkla
(ve heyecanı) kaç zamandır devam eden bir baska kutl;
ma varmış gündemde… Baltacı`yla Katerina’ nın Prut
yılarında tanışmalarıyla başlayan Türk-Rus ilişkilerin ı
üçüncü yüzyıl kutlamaları… Kutlama hazırlıkları isten;
len hızda ilerlemiyormuş, çünkü, günün anlam, önerQ
öz ve esprisine uygun bir ”müşterek sembol” bulunan”
yormuş… Aslında, bulunmasına bulunmuş da, yurtta, Cİ
temsilciliklerimizde, yav ruvatan Kıbrıs’ta ve Türki cur”
huriyetlerde yapılacak kutlamalara çocuklar da katılacayî
için, sembolün sergilenmesi yakışık almazmış… ,
– Kutlama komitesini sıkıntısından kurtaralım… 1711 ,
lında başlamadı Türk-Rus ilişkileri… Tesadüfe bakınê]
da 1492’de başladı. Rusya’dan İstanbul’a ilk elçinin y(
lanmasıyla… Ç
Biz insanlığımızı yaptık, sembolü de komite bulsun art
Hastanın
ıyııımeıı
“Çoğu politikacı
katıra benzer… Ne
ecdadıyla övünebilir,
ne alıvadıyla… ”
(Thomas Bernardo, 1901)
lllıi-“iıîli iii FlKRASI
Devleti devlet yapan beş temel
müessese vardır. Bayrak, daimi
ordu, bürok tasi, hapishane, darphane…
Kekoların bayrağı var. Sarı,
kırmızı, yeşil… Daimi orduya
benzeyen örgütlenme] eri var. “Izdiham” nedeniyle bed elli askerlik
koymayı d üşündükler ini, tartıştıklartm vaktiyle yazıruşt ık. Bürokrasileri var. Sınavla memur alacakları kulağımıza çalınmıştı. O kadar örgütleri diklerine gö re, mutlaka bir yerde mapus damı kurmuşlardır.
Kaldı bir tek darphane… Onu
da kurmaya kalkışırlar nasıl ol
sa…
Ama, kulağınızın bir yerinde
kalsın, do ğusoylu vata ndaşlartmıztn bir başka geleneği var. Kendi
yapabileceğini zinhar devlete yaptırma… Boğma rakı gibi… Fıkramızda bu köklü gelenek üstüne…
‘A’ a: a:
Kışlık çullarını düzmek için
konfeksiyoncuya inmiş Reşo…
Alışveriş bitince sormuş… “BorCim gaÇ paradir babo? ”
“l-leval, 400 biridir…”
Reşo cüzd anını açmış, gıcır gıcır 7_00 bın liralık bank notu konfeksiyoncuya vermiş…
Konfeksiyoncu Haso da, yaza
kasayı aşıp. aynı gıctrlıkta 300 bin
liralık bır banknot ver miş geriye…
__ “YAKIlAH IIIR YE_IIİ_I(İ’I’AP, _
nuuvıtvı AYDINLATAH mıı nın MEŞAIEDIR…”
(Albert Einstein, 1933)
Hitler ‘in Almanya ‘ya şansölye olmasından lam tamına dört buçuk ay sonra, Orta Çağ kararılıkçılarına bile
parmak ıstrlan bir barbar/rk yaşandı Berlin ‘de… 1933 yılının 10 .Mayıs ‘ını I l ‘ine bağlayan gece, gözü dönmüş binlerce öğrenci, ellerinde meşale/er, Berlin Universiıesi ‘ne
bakan Unler dert Linden meydanında toplandı/ar.
.ia:i Almanya ‘sırrın Propaganda Bakanı Dr. Goebbels,
çığırıkanlığının :irvesindeydi: “Şimdi yakacağımt: kitapların alevi, eski ve yaz/aşmış bir ‘çağın billiğiııin ınüjdesini vermekle kalmayacak, yepyeni bir çağa da ışık turacaklır… ”
Binlerce kitap yaktldı_o gece… Thomas ve Heinrich
Mann, Arnold ve Stefan Z weig, Erich Maria Remarque,
Albert Einstein, Jack London, Upıon Sine/air, Sigmund
Freud, Andre Gide, Zola, Prousl, !Ve/Is gibi nicelerinin
eserleri, “Alman ırkının beynini zehirliyor” gerekçesiyle yok edildi. ‘ ,
Sahi, o barbarltğm. o kepazeliğin altınışıncı yılında, yakanları kim hatırlıyor? I .
ıptiye beylik verdin mi babasını asar, görme
‘mişe otorite verdin mi kitap yakar. Tarihin ilk bilinen
“toplu imha” eylemini M.Ö. 2533’de Makedonyalı lskender gerçekleştirdi. Yaktıklart arasında, 12 bin dana derisine altın harflerle yazılrruş 2 milyon dizelik bir uygarlık
tarihi de vardL-Hangi kitaplık?
a) İskenderiye b) Persepolis
c) Aspendos d) Atina
sa`nın doğumuna 213 ytl kala, Çin imparatoru Tsin Che Hoang Ti’yi hafakanlar bastı. Verdiği emirle, hem bütün büyük kentlerin kütüphaneleri, hem koca
devlet arşivi bir gecede kül oldu. Muhteremin gerekçesi
neydi?
a) Kitap ahlak bozar › _
b) Kitap genç dimağları ıehirler
c) Kim okumuş da adam olmuş
d) Hepsi
SORU 3. Romalılar, zevk ve sefahata olduğu kadar, kitaba da düşkündü. Kısa sürede, İskenderiye kütüphanesiyle boy ölçüşecek büyüklükte bir kütüphane kurmuşlar, bunun için fazla okur-yazar olmayan Kartacalıların
kitaplıklannt bile talan etmişlerdi. Roma kütüphanesini
kim yaktı?
a) Cermenler
c) Galyalılar
b) Vikingler
d) Vizigotlar
SORU 4. Kleopatra’ya “kitap düşmanı” demek haksızlık olur. Olur, çünkü, lskenderiye’nin hamamlarında (kütüphanesi kadar ünlü), önce Jül Sezar’a, sonra Marcus
Antonius’a şiir okumuştu. Ama, Mısır’da odun-kömür
sıkıntısı belirince, hamamlarını ısttmak için, dünyanın en
ünlü kütüphanelerinden birini talan ettirdi. Hangisi?
a) Bergama b) Aspendos
t) Side d) Roma
SORU 5. Hıristiyan öğietisini yayanlara bakılırsa, isa’nın doğumuyla dünya aydtnlandı. Doğru… Arapların
İspanya’dan çekilmesinden sonra, ünlü bir kardinal, Gırnata’nın Bab-ür-remle meydanında, “müslümanlardan
kurtuluşun simgesi” olarak, Arap harfleriyle yazılmış 2
milyon kitabı yaktırdı. KardinaPin adı neydi?
a) Fuendes b) Ksimenes
c) Torres d) G.Garcia Marqueı
Aslına bakılırsa, kitap yakma konusunda biz
c fena sayılmayız… Hülagu Han, Bağdat’a girdikten son
ra, bütün kütüphanelerin yakılmasını ferman buyurmuştu. 0 tarihte Bağdat’ta kaç kütüphane vardı?
a) 15 b) 23 t:) 36 d) 48
an matbaasımn yakılması gibi önemsiz bir’aç vu uatı bir yana bıraktrsak. cumhuriyet sonrası do
nemde asayiş nisbeten berkemaldi. Yakmadık, yok ettik
kitapları… Mesela. Bedrettin Cömerrin Bencdetto Croce’den dilimize kazandırdığı “Estetik” adlı kitabı 1977
yılında “sakıncalı” bulduk. Ne yaptık?
a) Toplatıp depoladık
b) SEKAWI kâğıt hamuru olsun diye gönderdik.
c) İhraç ettik
d) Hurda kâğıt fiyatına çekirdekçilere satlık
Kitap düşmanlığımıztn en ilginç örneklerinden
ırt, 1984 yılında, Islam Tıp Kongresi’nde yaşandı. Kongreye katılanlar, gerekçesi pek anlaşılmamakla beraber,
“sembolik protesto” olarak, bir yerde kitap yakıtlar. Nerede?
a) Cağaloğlu hamamında
lı) Amerikan başkonsolosluğunun önünde
e) Taksim meydanında
d) Bakır tepsi içinde
SORU 9. Ne tesadüf, YÖK marifetiyle yüksek öğrenimin
ilkelleştirildiği 12 Eylül döneminde, kitap düşmanlığı da
zirvedeydi. Mesela, ünlü bir yayıncımızın depoları basılmış, milyonlarca liralık kitabı mahkeme kararı olmadan
toplatıltp yaktlmıştı. Yaytncımn ismini hattrlayabilecek
misiniz?
a) Süleyman Ege
b) Ahmet Kenan Evren
c) Muzaffer Erdost
d) Remzi inanç
SORU 10. 12 Eylül’ün gözde ismi Ahmet Kenan
Evren, hayatını, sanatını ve eserlerini altı ciltte zar-zor
toparlayabilmek için kaç kitap okudu?
a) 1 b) 3 c) 6 d) Yaktırdığından az
CEVAPLAR:
1) b, 2) d, 3) b, 4) a, 5) b, 6) c, 7) d, 8) d, 9) a, 10) d
15 TEMPO