Komedyanın son perdesi…

‘ kanlar içinde çile

açılır açılmaz bıkkınlık vermeye,

esnetmeye başlar, Ya eser tapondur, ya yönetmen beceriksiz, ya oyuncular kabiliyetsiz…
ı_ Ama, seyirci kalkıp gidemez…
Obür seyircilerin tepkisinden korkar.
“Ne kaba adam! Sanata, sanatçıya
saygısı yok! Böyle hödüklere bilet satanda kabahat…” ç ş
suçlamasına hedef
olabileceğinin
kompleksinden
kurtulamaz, hafa
Bazı sahne eserleri vardır, perde

çeker.

Herkesin kendisiyle aynı sıkıntıyı
paylaştığını bilmeyen çileli seyircinin
iki tepkisi vardır.

Sanki bakıl
dığında hızlanacakmış, zaman çabuk geçecekmiş gibi, ikide birde saatine bakar,
sonra da sakalını sıvazlıyormuş gibi yapıp esnemesini örter.

Yanındakini dürtüp “Program almayı unutmuşum, eser kaç perdeydi?” diye sorar.

Aslında, iki tepki de aynı kapıya çı-_
kar. Bitse de işimize, gücümüze, evimize gitsek!

***k

Cumartesi günü Ankara’da “Solda
Birlik Platformu” toplantısı yapıldı.

Kurthan FISEK

Komedvanın SOII IIBIIİBSİM

DSP’li belediye başkanları kurnazlık
etti, katılmadı. SHP ve CHP’li 400 belediye başkanı, çekip gitmeye utandıkları için, sonuna kadar katlandılar.

Murat Karayalçın’la Bülent Ecevit
bugün Ankara’da buluşuyor.

Karayalçın başından beri söylediğini tekrarlayacak… “Ya üç, ya hiç! Siz
olmazsanız birlik olmaz…”

Ecevit baştan
beri söylediğini
tekrarlayacak…
“Kaç kere dedim,
birlik mirlik olmaz… Ama, yine
de bir çayımı
için…”

Toplantının s0nunu merakla bekleyen Baykal, heyecanla soracak…
“Ne konuştunuz?”

Cevabını alacak… “Hiiççççl
Havadan sudan
çaydan…”

*t*

Bu sosyal demokrasi ne tavanda
birleşir, ne tabanda… llk perde açıldığından beri belliydi. Ha şimdi, ha az
sonra diye, yerlerinden kıpırdayamadı
seyirci… Hâlâ “mutlu son” umutları

var.

Ama, benim de kötü bir haberim
var.

Son perdeyi daha beş buçuk ay
beklersiniz. Herkes sandık başına gidecek o zaman… Işleri güçleri var.

BASK MODELİ,

big/Ecaıcıî
piLi âuızçTu ”

“ENDüLüsTE RAKS”

İl
DEDl HElZHALDEu-

Egzacılıasrvı
uqurlarken…

umhurbaşkanlığı Senfoni
COrkestrası, geçen cumartesi

gecesi, muhteşem bir
Carmina Burana sergiledi. Hem

de, Ankara Hipodr0mu’nda…

Numeratör takmadım, ama,
su içinde 45-50 bin coşkulu
insan vardı.

Kültür bakanlığı müsteşarı
Emre Kongar kısa konuştu: “Bu
coşkunun kıymetini bilelim…
Türkiye, filarmoni orkestrası
olan, çok sesli müzik bestecisi
olan tek müslüman ülkedir…”

Kongar konser sonrasında
buruktu. Sordular: “Klasik batı
müziğinin bu denli büyük bir
topluluğu bir araya getirmesinin
sizi sevindirmesi gerekirdi.
Uzüntünüz niye?”

“Nejat beyi
düşünüyorum…” dedi Kongar,
“Çağdaş kültür tarlamızın ”
yılmaz, yorulmaz rençberiydi.
Burada olsaydı, emeklerinin
boşa gitmediğini görür, daha
çok yaşardı…”

Allah rahmet eylesin!

Ama, Allah için, görkemli bir
uğurlama töreni oldu.

TANSU ÇİLLER

Siyasî akıllarını kimden aldığını
bilmiyorum, ama, akıl hocalarının
hepsine bir çift sözüm var: “Kendi
muhtaç dede, herkese himmet
ede…”

Akılları varsa, kendilerine saklasınlar, sana vermesinler…

“Bask Modeli” teklifini ortaya
atanlar, ne siyaset biliyor, ne ekonomi, ne de “yerel yönetim” denilen
şeyi…

Bask milliyetçiliği, bölgenin tarım-sanayi-hizmet zenginliklerinin,
ülkenin öbür bölgelerince, geri bölgelerince talan edilmesinden çıktı.
Sonunda hak yerini buldu.

Sana en çok muhalefet de kendi
partinden geldi.

Dolaşan espriyi biliyor musun?

“Asıl özerkleştirilmesi gereken
yer, batı Vilâyetleridîr. Batı milliyetçiliğini başlatırsa bu başlatır. Zengin
batı, fakir doğuya niye kaynaklarını
aktarsın?”

Düşünmeden konuşulunca, mizah da ayyûka çıkar.

“Kanunlar
Ölmez, ama,

digg ç’ i
uykuya
dalabilir…”

(William Shakespeare, 1598)