Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır!
1 Mayıs
PAZAR
iıı nün ııiasi
KURTHAN rişrı(
Kıvalıcılığın sonu aııakçılıktırl
DAMIN biri “iş bağlamış” cuAßney Afrika’da… Etraf zenci (ve
eriz) dolu, ama, eğlence yok…
,da
Varsa, yoksa sine- . .
ma… i* lLl< DEFA Mı _ * * * . Girmiş kuyru- e, ç› Türkiye'yi Cü ğa... Beyaz gişe î' ` _en ney Afrika'ya›_çe memuresi şaşırmış... "llk defa mı geliyorsunuz Güney Afrika'ya?" ş "Nereden anladınız?" "Burada beyazlar kuyruğa girmez..." Aynı adamın s biri, ucuza gelsin diye, salon bileti istemiş... Memure aynı soruyu sormuş... "llk defa mı geliyorsunuz Güney Afrika'ya?" "Nereden anladınız?" "Siyahlar salonda, beyazlar balkonda oturur..." ' Çıkmış yukarı, koltuklar rahat, havalandırma çalışıyor. Sıkışmış... "Tuvalet nerede?" Yol gösterici sormuş... "İlk defa mı geliyorsunuz Güney Afrika'ya?" "Nereden anladınız?" "Zahmet etmeyin, balkondan' aşağıya işemeniz yeter..." Başlamış küçüksu dökmeye... Aşağıdakilerden biri başını kaldırmı , besbelli canı sıkkın, delli... "llk de mı geliyorsunuz Güney Afrika'ya?" tiğiniz "Nereden anladmız?" " ğsol, solsağ, salla, yuvarla... Eten herkes nasibini alsın..." ` virdiler. ` Ama, ş Türki i 1 ye'de el elden,- ka , f kafadan üstünür. Her şey aklı ma gelirdi de, şey tana külahı ters ya getireceğimizi aklım-hafsalam almazdı. Onu da becerdik. Tasarruf bonolarını Kemal Kurdaşfa, emeklilik ikramiyelerini Cevher Ozden'e ("Banker Kastelli"), yirmi birinci yüzyılın borç tamamını Turgut_Ozal'a, teferruatı Kemal Horzum, Ozer Çiller ve Tansu ÇiIIer'e kaptıran bir ırkın ahvâdı ız... y Ama, lsviçre bankalarını bile dolandırdık. Moraliniz düzgün olsun... Bunu becerdikten sonra, batmamız mümkün değil... Tek şartla... . "Sağsol, solsağ, ne kadar sallarsan salla, külota düşer son damla, ama, edilenden herkes nasibini alsın..." insanoğlu , tuhaljır her lafı kaldırmaz 'LGİNÇ bir adalet ıanlayışımız var. Meselâ, TBMM başkanı Cind0ruk'a bir telgraf çeken Yalovalı elektrikçi Ramazan Tekin, bütün TBMM üyelerini vatan hainliğiyle suçladı. Tutuksuz yargılanan Tekin 5 ay hapis cezasına çaptırıldı, sonra cezası paraya çevrilip tecil edildi. "Kıbrıs'_ı.satıyorlar. Hepsi haindir!" demişti. Yine meselâ, KKTC cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a telgraf çeken Trabzonlu Osman Soygenç hakkında 6 yıl hapis cezası istendi. Soygenç şöyle demişti: "Şu anda Türk devletinde söz sahibi olanlar, Türk milletinin canını, malını ve namusunu satmakla örevli, yabancıların omisyoncularıdır..." Telgrafın ne amaçla çekildiğinin, Denktaş'a giden bir telgrafın adli makamlarımıza nasıl ulaştığının tesbiti için, duruşma ileri bir tarihe ertelendi. Gerekli incelemeleri yapmak için de Ankara'dan bilirkişi tâyini istendi. Maksat "TBMM ve hükümetin manevî şahsi etini tahkir" suçu o sun... .Ya deniliş şeklinde, ya diyeriden diyene fark var. "Lâfla borç ödenmez..." (William Shakespeare, l 601) rsııöı; timlerimizi CIA (Merkezf İstihbarat Orgütü) ve FBI (Federal Soruşturma Bürosu) uzmanlarının eğiteceklerini gazetelerden öğrendim. Türki- . ye'ye gelmişler, gerekli bağlantıları kumıuşlar... Ayvayı yedik. . FBI'yı (dahif istihbarat) elli yıl yönetip "kendine göre" örgütleyen John Edgar Hoover homoseksüeldi. CIA (harid is tihbarat), "Castro düşecek!" haberini aldı, Domuzlar Körfezi'ne Amerikan askeri çıkardı, adamın düştüğü falan yok, tam aksine, iktidara el koymuş, bir Rsürü budala öldü. Demokrat Parti'nin Watergate'teki karargâhına "dinleme cihazı" koymaya çalışırken yakalandılar, "muhalefetin sesi"ni bile dinleyemediler, Richard Nixon'u "başkanken başkanlıktan ayrılma a zorlanan ilk ABD devlet ı" yaptılar. _. Müjdeyi verdin... Allah encâmımızı hayreylesin!