Kimden nasıl vergi alınır?

y Kimden nasıl vergi alınır? _

ketini açtıkça açıyor. Açıl susam
açıl, açılmakla bitmiyor. Babanın
(Ali) mağara kapısı sanki…
llk cidd` tepki işçilerden, memurlardan, emeklilerden (süper ve normal), bilcürrıle maaşlı-ücretli takımından geldi. Uç aylıklarıyla zor aldıkları
pabuçlarını vaktinden önce eskitmek
pahasına, yollara döküldüler.
lkinci tepki yarı-sanayiden geldi.
“Gümrük birliği olursa batarız, işçiler
kapı önüne gider!” dediler. Demesine dediler
‘de, birbirlerine
girdiler. Bazısı
üretmeye, bazısı
alıp satmaya daha yatkın…
Uçüncü tepkinin tepeni Yılmaz
Karakoyunlu’ydu.
Genç röportajcımız Dilek Onder’in pazar sohbetinde her zamanki mizahi
muhabbetini yaptı. Şöyle demeye getirdi: “Robin Hood çağı geçti, Şükrü
Saracoğlu (Rüşdü’nün dedesi) de geçti. Onun getirdiği Varlık Vergisi’nin ellide birini getirsin, onun gösterdiği cesaretin milyonda birini göstersin, biraltmışbeş boyunu karışlarım…”
Karakoyunlu ağabeyimizdir, hem
devleti, hem bankerleri, hem vergi
ğalıp almayı, hem işin katakullilerini
ilir.
Varlık vergisi olmaz… Adı, ister

SAYIN başbakanımız iktisad^ pa
cı…

Kurlhcın FISEK

“Zengin Vergisi” olsun, ister “Salkım
Hanımın Taneleri…”
***k

Önümde bir mektup var, imza sahibi eski dostumdur.

0 Vergi MİT’i kuruluyor.

9 Vergi polisi geliyor.

Hükümet vergiye sıkıyönetim
getiriyor.

“Abartıyorsunuz, terör çağrıştırıyorsunuz…” diye devam ediyor mektup, “Ekonomiye terör sokmayın… Te
. . ç rörü, terörle mücadeleyi çağrıştıran sözcükleri
sokmayın… Bu
kafayla giderseniz, doktorun
yaptığı başarısız
ameliyata ‘yerinde infaz’, öğrencisine tecavüz
eden öğretmenin
savunulmasına
‘Eğitimde ÇMUK’
i. dersiniz… Ironiyi

anlarım, insanla
rın bazı şeyleri

öğrenmelerini, algılamalarını kolaylaştırır, ama, iktisad^ karar verirken, devIetin sopasını, askerin postalını tepemde hissetmek istemiyorum… 24 Ocak
kararlarını kimin aldığını biliyoruz…

__Uygulayanları unutmak istiyoruz…
Böyle gazete başlıklarıyla uykumuzu

kaçırmaya hakkınız yok…”

Haklısın sevgili dostum… Senin de
dediğin gibi, “Burası Osmanlı, burası
Türkiye… Ferman defterdarınsa, dağ
köyleri hepimizindir…”

sm

İNONÜ’D

Bu isleri
kesmek lâzım

UMHURBAŞKANI, başbakan,
Cdevletlû bakan, devletsiz bakan
bir yere gittiği zaman, onları artık
kimse karşılamayacakmış… Oradaki
“devlet ve hükümet temsilcisi” vali, yerel yönetimi temsilen belediye başkanı,
valilik personeli, belediye meclisi üyeleri dışında herkes evinde oturabilir, asken” erkân kışlalarda bekleyebilirmiş…
istanbul ayakaltı bir yer… ipini koparan, uçak bulan orada… Vali Kozakçıoğlu’nun âhir ömrünün tamamı orada
geçiyor. Hava limanında… Gitgel olmasın, benzin tasarrufu sağlansın diye,
Florya Iojmanını mesken edindi.

Bu agırlamaların kaça patladığını
merak etmeye başladım. Sırf Batman
Çağdaştaki bir haber yüzünden… Başbakan ÇilIer’in ilk (ve son) gezisinde,

Kristal Park’taki çay faturası 100 milyon_ _

lira çıkmış, tıkır tıkır ödenmiş…

”Yalan dinlemek istemiyorsanız,
politikacıya soru sormayın…”

(Ambrose Bierce, 1903)

BAYRAM MERAL

VERDlĞlN kavgayı saygıyla
karşılıyorum… Sendika başkanIığına talip olan, ekmeğinin
hakkını vermek isteyen herkesin
yapması gerekeni yapıyorsun…

Ama, güzel bir lâfımız vardır. “Velet mazbut, velâkin ahalı^ bir hoş…”

Genel sekreterin karı-kız peşinde, Jaguar üstünde…

Türk-lş’in en kuwetli sendikalarından Türk Metal Sendikası, tek seferde 154 kişi taşıyabilen DC-9 yolcu uçağının peşine
düşmüş… Çiller “okey” derse,
trink para, hemen satın alınacakmış…

Kazâsız belâsız biter inşallah
toplu pazarlık dönemi… Biterse,
hem kendi selâmetin, hem sana
eşek yüküyle aidat ödeyen işçilerin selâmeti için, sonbahar temizliğine başlarsın inşallah…

Yoksa, “işçiyi halka şikâyet
ederim!” diyen Çiller’in ters
mantığına ekstra boyut eklenir:
“Işçisinin ayranı yok içmeye,
kendisi uçakla, jaguarla gider
çövdürmeye…”