Kendi ateşlerinde yananlar…

Kurihan F SEK

Kendi ateslerinıle vananları..

n/A İman halkının, feıden ne kadar
saygıdeğer,

toplaşınca ne kadar alçak ve sefil
olduğunu dü
şündükçe, derin bı°r hüzün kaplıyor içimi…”

(Johann Wolfgang von Goethe)

“Bin yıl geçse de, Almanya’nın bu
ayıbı, bu

alın karası silinmeyecektir…” (Hitler Almanya’
sının Polonya Genel Valisi Hans
Frank, Nurem
berg’de asılmadan önceki son
sözleri)

İSTANBUL şehrinin temelleri atılıp ilk yapılar yülcselirken, Alman’lar
henüz mağaralarından, ağaç kovuklarından çıkmamışlardı. Bir bölümü
iki ayağının üzerinde zor duruyor,
büyük çoğunluk dört ayağının üzerinde dolaşıyordu.

El-âlet kullanmayı beceremedikleri için, yazıyı ve ateşi (yani medeniyeti) keşfetrrıemişlerdi, çatal-bıçak niye
tine dişlerini kullanıyorlardı.

Sonunda ateşi keşfettiler.

Ama, “köylü” oldukları (ve öyle
kaldıkları) için, hep kötü kullandılar.

*i*

Köylü acımasızdır. Tabiat ona
acımadığı için, doğduğu günden öldüğü saniyeye kadar, kimseye acımaz… Ne eşine, ne çocuğuna, ne
öküzüne, ne komşusuna… Düşmüş

birini gördü mü, yerde yatarken bir
tekmeyi de o basar.

Köylü kurnazdır, oportünisttir.
Kendisinden kuwetlisini gördü mü
siner, abanın altından (veya üstünden) sopanın ucu göründü mü arazi
olur, eline fırsat geçerse saygıda kusur
etmediğini hunharca doğrar.

Alman’lar köylü doğdular, köylü
kaldılar.

Tam yarım bin yıl, 350 tane prensin köleliğini, köpekliğini yaptılar.
BismarckHn peşinden gittiler, Hitler’e
takıldılar.

Fırınlarda insan yaktılar, meydan- `

larda kitap yaktılar, evlerinde uyuyan
masum insanları yaktılar, demokrasi
gitsin, faşizm gelsin diye meclis binalarını yaktılar, ölülerini yaktılar, dirilerini yaktılar, ana rahmine yeni düşmüş ceninleri yaktılar.

***k

Alman köylüsünün (ezici çoğunluk) eline kavı, meşaleyi kim tutuştur
du bilmiyorum, ama, lânetliyorum…

Cahillik yaptı onu yapan…

Köyün başladığı yerde medeniyet
biter. Eşek hoşaftan, köylü ateşten anlamaz…

Aslında anlaaarrrr! Senden, benden iyi anlar. “Ateş” dediğin şey yakmaya yarar. Ha insan yakmışsın, ha
anız…

Ha çıkmış, çıkartılmış yangının

ateşiyle kendini…

BEYAZ ÖÜLıKIBMIZI eüı,
@amaa ARASIMDAN

\\

İ _ İ I
Qnvý Baha dan ıngılızce

B m# ABA İngilizce’yi Berlitz’den öğu | | e B rendi. Eskiler olsaydı “kulaktan
– – A v _ dolma” derlerdi. Türk milletine
Ingilizce meram anlatmaya başladıko .. . _ __ tan sonra, üç Türkçe kelimenin arası
Nmowhîînlýâhaberlne 33’e’ na iki satır Ingilizce sokuşturmak âdet

Hamza Oyun el’ _damat ana’ oldu. “Fonetik” iletişim…

yı B.K., mustakbel eşının daha on- Tansu hanıma “watch Your
ce birisiyle nişanlandığını öğrenince, step”, demiş baba
?üğüpç lg. şaaîkala’ duâ/arda? av Alra da tercüman bulasın’
eğını ın ırıp arnına aya ı, tetığı ”Ad dua”, t n ‘
çekti, hastaneye kaldırılırken oldu. “Admxğ Judas; j,

“Önüne bak…”

“Soydaş” diye bağrımıza bastığı- ”Adlmım denk atm,,
İ?” Rusya Federasyonu’na bağı’ “Tez giden çabuk tökezler…”
ozerk Kabardey Balkar Cumhurıye- ,IM/ağını dênk alnı,,
tı nın kultur bakanı Ruslan Fırav, “Ayağı” düz bassınm”

bız-de, sıgara ıçen kadınlara hasta ”Haddhi b” k “din e’ n

gozuyle bakılır, hemen tedavı altına ‘ ı e @Ş 3- u
alınır!” dedi. Refakatçi Fikri Sağlar, ‘ Amma_ da ÇOk ”T9531 SİSİYOV UÇ
iki ülke arasında en kısa zamanda kelimelik Ingilizce bi!’ cümleye… Ba”kültürel işbirliği” anlaşması imzala- banın bir bildiği var, ama, kimse annacağının müjdesini verdi. lamlYor
YAŞAR TOPÇU

EYTAN düıtüyor, konuş… Melek
ler seferber olmuş, itip kakıyor,

sus… Bu arada, siyasi” kulislerdeki
mınik kuşlar gevezelik ediyor: ”Topçu
kardeşimiz bakanlıktan gidîci… Başbakanlığa aday oluşunun tek sebebi, belki bakanlığı kurtarırım umudu…” Yine bakan olacağından hiç şüphem yok…
DYP’nin gizli cuntası dost satmaz, müttefik satmaz… Onun için, “Başbakanlığa talibim!” açıklamanın arkasında başka bazı ince hesaplar arıyorum…
Yapma, 550 gündür ulaştırma sektöründe ne yaptın da, başbakanlıkta yapacalsın! Trenlere, uçaklara, postanelere bak, ikinci 500 günün gör halini…