kence insalık suçudur. İnsanlık bizde kalsın (1)

işkence insanlık suçudur]

insanlık yine bizde kalsın

(Yeni Hükümetin ProtokoIüÜstüne – 1)

ÜRKlYE’de insanlara
işkence yapıldığını Japonya’daki bir Italyan

lokantasında öğrendi
Tansu Çiller… Arkadaşımız
Yavuz Gökmen’den öğrendi.

“Vallaaa sayın başbakan, bizim gençliğimizde
Filistin askıları, çarmıha
germe, manyetolu telefona bağlanma, soğuk suya
daldırıp çıkarma, tuzlu
suda yatırma, copla dövme,
copları mahrem bölgelerde konuşlandırma, cinsel organları
tâciz etme vardı…”

12 Mart ara-kara rejimi sırasında
Amerika’da bulunan sarışın güzel kadının bunlardan haberli olması elbette
beklenemezdi. Şaşırdı.

“Ayyl lnanmıyorum!”

Askıyı gardıropta, çarmıhı kilisedeki lsa heykelciklerinde gören,
evinde devamlı sıcak su aktığı için
soğuk suyla yıkanmamış, tuzlu su yerine Şampanya banyosunu tercih etmiş Çiller’e bunların nemenem şeyler olduğunu açıkladıktan sonra devam etti Yavuz…

“Sonracıma efendim, yakınlarının önünde soyma, elektrik
verme, boynuna kum torbası asma, gözleri bağlanarak kum torbasıyla sırt boşluğuna vurma, kel
başa su damlatma, uykusuz bırakma, falaka, aç bırakma, susuz bırakma, tek ayak üstünde
durdurma, koridor ve tuvalet temizletme, mıntıka temizliği yaptırma, buz kırdırma, yarı bele kadar kuru buzda tutma vardı…”

Sarışın güzel kadının inanmazlığı
büsbütün artmıştı.

“Ayyl inanmıyorum…”

i**

Sonunda inandı Türkiye’de işkence
olduğuna… Memlekete döner dönmez, topuklu iskarpinlerinin tozuyla,
gereken yerlere gerekli emirleri verdi.

“Karakollardan işkence âletlerini hemen kaldırın…”

Rivâyete göre, Emniyet Genel
Müdürü Mehmet Ağar, çok şaşırmış bu talimâta… Yardımcılarını çağırıp sormuş…

“Sayın başbakammızın şöyle

şöyle bir tâlimatı var. 0 dediği
âletler bizim karakolların demirbaş listelerinde yok… Falakayı.
dövmeyi, sopa atmayı, tazyikli
su sıkmayı anladık, ama, kaldırmak için manyetolu telefonu,
çarmıhı nerede bulacağız? Ayrıca, doğru-dürüst suyumuz akmıyor, buz kırdırtmaya imkân verecek kadar da kış yapmadı bu sene… Noolacak şimdi?” ‘

Yine rivâyete göre, yardımcıları
teklifte bulunmuş…

“Sayın genel müdürüm, işkence aletlerini yanlış adreste aradı- ğını söylemeniz mümkün mü?”

Elcevap. .. “Saçmalamayınl
Başbakanlar yanılmaz… Hemen,
envanter çıkarsın arkadaşlar…”

#ati

12 Mart ara-kara rejimi, organize
işkencenin Türkiye’deki “acemilik”
günleriydi. Herkes utangaçtı. “lşkence yok” deseler yalan, “işkence
var” deseler yedi düvele ayıp olurdu.

Kestirmesini dönemin “büyük
Türk büyüğü”, rahmetli Turhan
Feyzioğlu bulmuştu. “Sistemli işkence elbette yoktur, ama,
bunların hepsi devlet düşmanıdır. Efendi efendi sorarsan elbette yaptıklarını itiraf etmezler… Devletin birlik ve beraberliğini savunan bazı görevli arkadaşlarımız belki kendilerini
okşamışlardır…”

12 Eylül’ün felsefesi daha değişikti.:
işkence, hem masraflıydı, hem zaman `
kaybıydı. Sorgusuz-sualsiz, ya öldürüldü, ya idam edildi insanlar…

“Asmayıp beslese miydik ya- ni?”

Mayamızda Üişkencecllik” var. ı
Devamı ,için salıya kadar bekleyin… ş .