Kasım ayı, dert ayı…

ETMİŞ yıllık cumhuriyetin “en

dolu” kasım ayına giriyoruz…

Ilk pazar günü, “seçmen sayımı” var. Gülüp geçmeyin, “güzelim
pazar günü hepimizi eve hapsettiler” diye sızlanmayın… Sağlıklı seçim yapmanın iki şartı vardır. Birin
Kasım ayı, t

KurthcınFISEK

ayı…

Günlük politikamızın kurnazları
“erteleme” istiyor.

Günlük politikamızın kurnazları
”sıkıyönetim” istiyor.

Günlük politikamızın kurnazları
“acı reçete bir an önce uygulansın”
istiyor.

cisi kim seçmen, Günlük politikim değil onu kamızın kurnazlatespit etmek, rı “SHP’yle koikincisi sandıkları alisyon bozul(ve dolayısıyla sun” istiyor.
içindeki oyları) Sayın başbakakorumak… nanamızın anlaEvvelallah yacağı basitliğe

sandıklar “koru
indirgeyeceğinw

nur. Merkezi yer
lere yerleştirildik
leri için,.başlarına silahlı polis,
jandarma, asker
“konuşlandırılır”,
gerisi Allah kerim…

“Seçmen sayımı” nasıl olacak? O
biraz sıkıntılı…

7 Kasım 1993 günü herkes evinde oturacak, sayım memurları kapı
kapı gezecek, kapıları tıklatacak, içeri buyur edilecek… Uç-dört gün önce yazdıın, kimsenin gıkı çıkmadı.

Evimin kapısını çalanın kim olcluğunu nasıl öğreneceğimi bilmek istiyorum. Yani, “kimlik kontrolü” nasıl
yapılacak?

***k

DYP kurultayı toplanacak… Ana
iktidar partisinin başanası değişebilir,
yerinde kalabilir.

Ama, kurultay da ertelenebilir.

meseleyi…

DYP kurultayının ertelenmesi, öbür
kurultaya kadar
Çiller’in başbakan
kalması demektir.

Hem ekonomik, hem ”bölgesel askerî” bakımdan çok

9

zor geçecek kış aylarının bütün faturasının Çiller’e çıkarılması demektir.

Sağı belli, solsuz bir koalisyonla “güneydoğu sorunu”nun içinden çıkılamayacağına
göre, Çiller’in ipi mecazi anlamda
çekilir. Sol gider, kalan siyasî sağlar
onlarındır, köpeksiz köyde çomaksız gezerler…
Gördüğüm kadarıyla, “kasım-kış
senaryosu” bu…
Kimin bilgisayarından çıktı, bilmiyorum.

g\

@cm9

tırmanan terör
alınan tedbir

ÜNEYDOĞUda savaş
ı kızışıyor. Günlük faili

mechul ve mâlum
cinayetlerin sayısı iki elin
parmağını aşar . Yokluk gırtlak
boyu… Oğretmen yok, doktor
yok, iç göç gani, devlet dersen
hak getire…

Karayolu ulaştırması hak
getire… Tren seferleri de iptal
oluyormuş bu arada…

Peki, insanlar bir yerden
ötekine nasıl, neyle gidiyor?

Nasıl gitsinler? Bin yıldır o
bölgede yaşayanlar istanbul’a,
Ankara’ya nasıl gittilerse, öyle
gidiyorlar. Ya yaya, ya eşek
sırtında…

Gitmeye kalkışanlara saldırı
olursa ne yapılacak? Lafın
kısası, teröre karşı tedbirler ne
olacak?

Herkes üstüne düşeni
yapacak elbette… Zor günler
geçiriyoruz, herkes elinden
geleni yapacak…

Sıvas-hha’mızdan Sirer
Doğan kardeşimizin haberini
beraber okuyoruz: “T.C.
Devlet Demiryolları genel
müdürlüğü, doğu ve
güneydoğudaki tren
seferlerinde, güvenlik
görevlileriyle tren personelini,
yoğunlaşan terörist
saldırılarından korumak için,
furgon vagonu yerine zırhlı
vagon imâlâtına başladı…”

Bir de kalkmışlar, KlT’leri
beğenmezler…

“`

İSMET ATIİLA ramış gazetecilere fırça

SMANLI EEKIB|KL| attın…

g Söylediklerini yan

‘mpalator’ lı anla abiliriz ama “HerlnsanlVl
_b Iuğunun _____.._ i”« dêğrt] ygördüğümüz doğar, her toplum
d” temel kW.’ birşey var. “Ciddîyet” On” bozar-J’
“md/ard” Hanclye’ dahmye’ V düzeyi buysa, böyle bir (CharIes- Louis
seyflyelklhç erbabllve mahye” hükümet uzatmaları oynuyor Montesquieu,1746)

Cumhuriyetin yetmişinci kuru- demektir_

luş yılında “vaziyet-i umûmi
ye” biraz değişti. Hariciye
aynı, dünya olaylarını on yıl
geriden izliyor. Dahiliye kötüleşti. Eskiden başlarında
“nazır” vardı, nezaret ederdi. Şimdi “bakan” var, bakı
. . .,. . . ‘ l
yor. Seyfıye bıldıgımız du- . l?T5ı5’^^°
rumda, memleketi içe ve dı- l “ ‘İKİ ÂNAHTAR) z
şa karşı koruyor. [ r – « _

_ Maliye de sâyende sapıttı.

“Acı reçete”, “KDV oranlarının artırımı”, “vergi kanunları” gibi önemli yapılanmaların konuşulduğu bir sırada, basın erbabını toplantıya çağırdın… Ciddî bir şey
var diye, herkes koşuşturdu.

Kollu hesap makinesi, kırık-dökük daktilo makinesi,
lime lime olmuş patiska ‘siyah muhasebeci kolluğu
gösterdin, “Ben sergi diyorum, siz vergi anlıyorsunuz”
diye de hayal kırıklığına uğ