Karayalçın doğrusunu yaptı
Kurthan FIŞ_EK
Karayalçın doğrusunu yaptı!
yen saatlerinde Murat Karaya|çın’ın başkanlığı kesinleşmişti.
Ama, Karayalçın yine de sıkıntılıydı. En azından, tadı, keyfi yoktu.
Ankara büyükşehir belediye başkanlığını bırak- .. t’ – ~
mak istemiyordu.
Başlatılmış projeler vardı, bitirilmeleri gerekiyordu. Ankara’yı büyük bir şantiyeye
çevirmişti, terk y
edip gitmeyi, yarım bırakmayı
içine Sindiremiyordu.
Hukukçulardan “fetva” bile
almıştı.
Gerçi verilen
fetva anayasaya
pek uygun değildi, ama, “ossun”,
amaca uygundu. Parti genel başkanlı’ı, başbakan yardımcılığı ve
bü ” ehîr belediye başkanlığı tek
el en yürüyebilirdi.
Esprisini yaptım. Anayasayagöre, büyükşehir belediye başkanlarının “içişleri bakanının vesayetinde”
olduğunu söyledim. Banker Kastel|i’nin görsel dublörü olan içişleri
bakanının, “ihbar halinde”, “soruşturmanın selâmeti açısından” belediye başkanlarını açığa alabileceğini
hatırlattım.
“Komediyi düşünün!” dedim,
“İçişleri bakanı, başbakan yardımcı
C UMARTESl gecesinin ilerle
‘ VALLA Yazımı» ‘
am: DA emK
MAzvıK Y’
sını görevden alacak… Züüüzzzzt!”
***k
Ankara temsilcimiz Sedat Ergin
Mülkiyeli’dir. Her akıllı Mülkiyeli gibi, Mülkiyeli ağabeyi Karayalçın’a
sordu: “Büyükşehir belediye başkanlığı ne olacak? Fetvaya ra en
tamam mı, etvaya uygun olarak
devam mı?”
Kurultayda tribünler A dın Güven Gür n’ındı.
Tolga Yarman’Ia
Yüksel ‘Çakmur
delegeleri heyecanlandırmadı.
Ama, görevlerini
fazlasıyla yaptılar,
demokratik mesajlarını ilettiler.
Murat kurultaydan genel başkan (ve muhtemelen başbakan yardımcısı) çıktı.
Bence en önemli mesajını da verdi.
Ankara temsilcimize… Iki Mülkiye|i’nin sır paylaşması.
“Büyükşehir belediyesinî bırakıyorum…”
En doğrusunu yaptı Karayalçın…
Ne kadar “yabancı” olursa olsun,
anayasa, demokratik yollardan değiştirilene kadar, “anayasa”dır.
Ama, Karayalçın’dan seçmen
olarak bir isteğim var.
Ankara’yı unutmasın…
Evimin önü 16 yıldır asfaltsız, hababam-debabam elektrikler kesiliyor, asansörde kalıyorum…
MERAK smsým-. ›
uyumu DANS susam…
BEN DE
. _ 0Nu Am M
Valilik
“ZM zenaat”
AYRİ Kozakçıoğlwnun
H başına gelenler hoş de
ğil, ama, “örtülü ödenek” kavramını biraz esnek
yorumladı, harcamaların “devlet sırrı” olduğunu açıklamakta gecikti, kendi etti, inşallah
kendi bulmaz…
“Valilik” aslında zor zenaat… Edirne’den Ardahan’a, lstanbul’dan Samsun’a, bir sürü
görünmez kaza (ve belâ) gelebiliyor valilerin başına…
Meselâ, Samsun-hha’mızın
haberine göre, Adana vali yardımcısı Ali Aydınalp, memleketi olan Samsun Terme’ye
bağlı Kozluk köyünde fındık
toplarken, ağaçtan düşüp ayağını kırmış… Aydınalp büyüyüp İstanbul’a vali olursa, başına bir şey gelmez… Sünnet düğünleri, nikahlar, düğünler,
havai fişek gösterileri, devamlı
onlarda hazır bulunan valinin
(ve emniyet kuvvetlerinin)
denetiminde…
TANSU ÇİLLER
Cumbabamızın henüz “başbaba” sıfatını taşırken ettiği “Adriyatîk’ten Çin
Seddi’ne” Iâfı, Türkiye-Rusya ilişkilerinde
enikonu gerginlik yaratmıştı. Son Moskova ziyaretinde, sana “Atatürk’ün feminini” diye hitap etmesinden zevklenerek,
manevî babana danışmadan, özür dileyici, alttan alıcı bir tavır takındın…
Yanlış…
Bir hafta daha sabretseydin, biraz da
dokuzuncu cumhurbaşkanımızdan ders
ve feyz alsaydın, Hürriyet’in dünkü haberi imdadına yetişecekti.
“Dört trilyon yatırım yapılıp 1995 yılına kadar, lran-lrak-Suriye sınırına,
PKK’yı caydırıcı ‘Çin Seddi’ örülece ..”
O zaman şöyle diyebilirdin: “Çin Seddi dediysek Çin’deki seddi demedik…”
KURU!. TA YDAEŞIINM
“Noolacak şimdi?”
(Levent Kırca, 1989)